(Toplumsal İlişkiler 115)
قُلْ مَنْ يُنَجّ۪يكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعاً وَخُفْيَةًۚ لَئِنْ اَنْجٰينَا مِنْ هٰذِه۪ لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِر۪ينَ
“Ey Müslüman! Allah’ın mutlak egemenliğini tamamen veya kısmen reddeden nankörlere seslenerek
de ki: “
Başınıza bir belâ geldiği ve
‘Eğer Allah bizi bu felâketten kurtaracak olursa, kesinlikle
O’na gerçek anlamda kulluk ederek
şükredenlerden olacağız!’ diye gizli gizli O’na yalvardığınız zaman, karanın ve denizin
zifiri
karanlıklarından
ve tehlikelerinden
sizi kurtaran kimdir?”(Enam/63)
Şu dünya zindanımda senden başka pencerem yok karanlıklarımın Allah’ım! Çare sensin, derman da sen. “Ancak sana kulluk eder ancak senden yardım dileriz.” Üstat Necip Fazıl, “Zindandan Mehmed’e Mektup” adlı şiirinde zindanın karanlıklarında ancak Rabbiyle namazla teselli bulur:
Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;Zift dolu gözlerde karanlık kat kat…Yalnız seccademin yününde şefkat;Beni kimsecikler okşamaz madem;Öp beni alnımdan, sen öp seccadem!
Müfessirlere göre yukarıdaki ayette geçen “karanın ve denizin karanlıklarından” maksat, insanların buralarda karşılaştıkları tehlikeler, acılar, felaketlerdir. Bu suretle müşrikler, inkarları ve günahları sebebiyle, benzer durumdaki eski kavimler gibi, türlü felaketlere maruz bırakılmakla tehdit edilmekte ve bu durumlardan kendilerini ancak Allah’ın kurtarabileceği hatırlatılmaktadır. Ayette “Karanın ve denizin karanlıklarından sizi kim kurtarır?” diye sorulması, müşriklerin Allaha inandıklarını gösterir. Nitekim cevap müspet olacağı için zikredilmeye gerek görülmemiştir. Şevkânî’nin de belirttiği gibi, Allah’ın kurtarıcılığının soru şeklinde ifade buyrulması, müşrikler hakkında bir kınama anlamı da taşımaktadır (II, 145). Buna göre; 63-64. ayetlerin anlamını, şöyle açmak mümkündür: Sizi karanın ve denizin tehlikelerinden ancak Allah’ın koruduğunu bildiğiniz halde, üstelik Ona gizli gizli yalvararak; “Eğer bizi bundan kurtarırsa, ant olsun şükredenlerden olacağız” diye, söz de verirsiniz. O halde, nasıl olur da, daha sonra tekrar eski halinize dönerek, birer cansız ve aciz nesneler olan putlarınızı Allaha ortak koşarsınız.”
Bu ve bundan sonra gelen ayet insanoğlunun önemli bir zaafına işaret etmektedir: İnsanlar çoğunlukla sağlık, güvenlik, bolluk ve rahatlık gibi imkanlar içinde yaşarken; özellikle ihtiraslarının, heva ve heveslerinin peşinde koşarken manevi hayatlarını, Yaratana ve mahluka karşı ödevlerini ihmal eder, bunları düşünmek istemezler. Açıktan veya dolaylı bir şekilde Allah’ın varlığını ve birliğini inkar veya göz ardı ederek başka nesnelere ya da insanlara tapar yahut taparcasına bağlanır, boyun eğerler; yalnız Allahtan beklemeleri gereken şeyleri fanilerden bekler, onları önder, rehber, hatta Rab edinirler. Buna karşılık, genellikle Allahtan başkasının gideremeyeceği türlü felaketlerin, insanlar üzerinde bir uyarıcılık ve onları kendine getirme, sağlıklı düşünmelerini, değerlendirme yapmalarını ve sonuçta Allahı hatırlayıp, Ona yönelmelerini sağlama gibi, olumlu tesirleri sayesinde insanlar, Allaha yönelip, kurtuluş için Ona yalvarır. Hatta bundan böyle, iyi birer kul olarak, ödevlerini yerine getireceklerine dair söz verirler. Geçmişte ve günümüzde felaket anlarında Allahı anıp, Ona sığınmayan pek az insan vardır. Ancak, birçok insan, sıkıntıdan kurtulup da her şey tekrar yoluna girince, yeniden eski yanlış ve isyankar tutumlarına döner. Söz konusu ayetler, insanları bu zaafları hususunda uyarmakta, kendilerini dert ve kederlerden kurtaranın, Allah olduğunu, dolayısıyla, zor zamanlarda olduğu gibi rahata kavuştuklarında da, Onu tanımaları, Ondan yüz çevirmemeleri gerektiğini hatırlatmaktadır.
Sabahattin Ali; “Taş duvarlar arasında karanlığımın senden başka bir penceresi yok,” der. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu o meşhur “Üşüyorum” şiiriyle, 80 darbesinde zindanın o karanlıklarında çektiği sıkıntılarında, senden başka penceresi yok karanlığımın dercesine, senelerce umudunu hiç ama hiç yitirmeden zindan hatıralarını anlatır:
Bir coşku var içimde bugün kıpır kıpır
Uzak çok uzak bir yerleri özlüyorum
Gözlerim parke parke taş duvarlarda
Açılıyor hayal pencerelerim
Hafif bir rüzgâr gibi süzülüyorum
Kekik kokulu koyaklardan aşarak
Güvercinler ülkesinde dolaşıyor
Bir çeşme başı arıyorum
Yarpuzlar arasında kendimi bırakıp
Mis gibi nane kokuları arasında
Ruhumu dinlemek istiyorum
Zikre dalmış her şey
Güne gülümserken papatyalar
Dualar gibi yükselir ümitlerim
Güneşle kol kola kırlarda koşarak
Siz peygamber çiçekleri toplarken
Ben çeşme başında uzanmak istiyorum
Huzur dolu içimde
Ben sonsuzluğu düşünüyorum
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum
Durun kapanmayın pencerelerim
Güneşimi kapatmayın
Beton çok soğuk, üşüyorum…
Şemsettin ÖZKAN
06.09.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 2 Sayfa: 419-420
4-antoloji.com
5-neoldu.com
Insan oğlu nankördür. Bazıları kötü ,zor durumlarda Allah CC yalvarır. Tehlike geçince Allah ‘ı unutur.