(Toplumsal İlişkiler 116)
وَلَنْ تَرْضٰى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارٰى حَتّٰى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْۜ قُلْ اِنَّ هُدَى اللّٰهِ هُوَ الْهُدٰىۜ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ بَعْدَ الَّذ۪ي جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ مَا لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَص۪يرٍ
“Yahudiler de, Hristiyanlar da, kendi dinlerine uymadığın sürece, senden asla hoşnut olmayacaklardır. Siz Allah’ın ayetlerine iman ettiğiniz sürece, onlar sizi hiçbir zaman benimsemeyecek, hiçbir zaman dost ve müttefik olarak görmeyeceklerdir.
Uydurdukları hurafelerle Allah’ın dinini tanınmaz hale getiren bu zalimlere
de ki: “Asıl doğru yol,
sizin kuruntu ve iddialarınız değil,
Allah’ın gösterdiği yoldur!”
Yemin olsun ki, sana
bu Kur’an aracılığıyla gerçek
ilim geldikten sonra, yine de
onların arzu ve heveslerine uyacak olursan, kendini Allah’ın gazabından kurtaracak ne bir dost bulabilirsin, ne de bir yardımcı!
O halde, son ilahi
mesaj olan Kur’an’a iman etmedikçe, hiç kimse kurtuluşa ereceğini sanmasın! Fakat bu iman, yalnızca kuru bir iddiadan ibaret de kalmamalıdır
:” (Bakara/120)
Yüksekliğinden daha çok Yunan Tanrılarına ev sahibi olmasıyla bilinen Olimpos dağı, dünyanın en meşhur yerlerinden birisidir. Eski Yunanistan’da Tanrıların evi olarak kabul gören dağ, 52 ayrı zirveye sahiptir. En tepe noktasının yüksekliği, 2917 metredir.Dağ, eski inançlara göre Göklerin Tanrısı Zeus’a, evlilik Tanrısı Hera’ya, Denizler Tanrısı Posedion’a ev sahipliği yapmıştır. Ayrıca dağ, diğer tüm Yunan Tanrılarının, yani ölümsüzlerin ev sahibi niteliğindedir. Anlayacağınız batının pagan (putperest) kültürünün esin kaynağıdır. Batılı temsil eder.
Cebel-i Nur: Mekke-i Mükerreme’nin kuzey doğusunda, Mescid-i Haram’a yaklaşık 5 km. mesafede, içinde Peygamberimiz’e ilk vahyin geldiği mağaranın da yer aldığı dağdır. Cebel-i Nur (Nur Dağı) diye anılması, insanlara en doğru yolu gösteren vahiy nurunun bu mağaraya inmesi sebebiyledir. Gâr-ı Hıra: Cebel-i Nûr’un zirvesinin 20 m. kadar aşağısındadır. Rasülüllah Efendimize ilk vahyin geldiği yerdir. Mağaranın uzunluğu 3 m, genişliği 1,30 m, yüksekliği 2 m.dir. Bu mağaranın Efendimizin hayatında çok ayrı bir yeri vardır. Burası mağara olarak anılmakla birlikte aslında üst üste yığılan kaya blokları arasında kalmış iki tarafı açık, sivri tonozlu tünele benzer şekilde gayri muntazam bir boşluktan ibarettir. İçerideki boşluk, bir kişinin başı tavana değmeyecek şekilde ayakta durabileceği kadar yükseklikte ve yere uzanabileceği kadar genişlik ve uzunluktadır. Mekke-i Mükerreme’de Hz. İbrahim’in tebliğ ettiği dine tabi olan bazı kimseler (Hanif) Recep ve Ramazan gibi aylarda burada inzivaya çekilirlerdi. Hz. Muhammed’in dedesi Abdulmuttalib de bunlardan biriydi ve zaman zaman Hira’daki mağaraya çekilip kendini ibadete verirdi. Efendimiz (a.s.) da muhtemelen otuz beş yaşlarında iken Ramazan aylarında dedesinin inzivaya çekildiği bu mağaraya gidip-gelmeye başladı. Hira’dan her inişinde evinden önce Mescid-i Haram’a giderek Kâbe’yi tavaf etmeyi âdet edinmişti. Hicretten önceki Tâif yolculuğu dönüşünde de Rasül-ü Erkem, Mekke’ye girebilmek için himayesine sığınabileceği bir kimse ararken Hira Mağarası’nda beklemişti. Peygamber Efendimiz 39 yaşında sadık rüyalar görmeye başlamıştı. Son 6 ayda tamamen şehirden, evlerden ve insanlardan uzak bu mağarada tefekkür ile meşgul oluyordu. Nihayet 40 yaşına bastığı Miladi 610 yılı Ramazan ayının 17’sinde, daha önce hiç karşılaşmadığı Cebrail (a.s.) ilk defa Hira Mağarasında iken ilk vahyi getirmişti. Cibril-i Emin bütün ufku kaplamış ve bir taht üzerinde oturmuş halde Rasül-ü Erkeme asli suretinde görünmüş; “Ya Muhammed! Ben Cebrail’im, sen de Allah’ü Teâlâ’nın peygamberisin” dedikten sonra Alak suresinin ilk beş ayetinden oluşan ilk vahyi getirmiştir. Bu suretle Rasülüllah Efendimiz (s.a.v.) peygamberlikle vazifelendirilmiş oldu. Bu vahiy de Gâr-ı Hıra’da gelmiş oldu. Nur dağı Hira mağarası da gelmiş geçmiş tüm Peygamberlerin ısrarla altını çizdiği nihayetinde de son Peygamber Hz. Muhammed’le bir daha kıyamete değin bozulmayacak Tevhidi (Allah’ın birliğini), vahyi Hakkı üstün tutmayı temsil eder.
Cemil Meriç; “Olimpos dağının çocukları Hira dağının evlatlarını asla kabullenemeyecektir,” der. Yusuf Kaplan da bu sözü baz alarak “Olimpos Dağı efsanesi çöktü çare Hira Dağında” adlı yazısında şunları söyler:
“Olympus ruhu, çatışmaya dayalıdır; tanrılar birbirleriyle savaşırlar; insanlar da, koloniler de.” diye yazan Yusuf Kaplan, “200 civarında kolonisi vardı Adriyatik’ten Karadeniz’e uzanan Grek dünyasının. Yeknesak bir dünyaydı ama herkes, her koloni neredeyse birbirinin kuyusunu kazmakla, birbirini boğmakla meşguldü. Kaos hükmediyordu Grek dünyasına!” değerlendirmesiyle bugünkü koronavirüs öncesi dünya düzeninin buna benzediğini iddia etti:
“(…) Korona öncesi dünyanın geldiği yer de bir şekilde buna benzer bir yerdi: Dünya cehenneme çevrilmiş, hayata ruhsuz, mekanik ilişki biçimleri şeklini verir olmuştu; ama bütün dünya hız, haz ve ayartının kölesine dönüştürülerek, postmodern zamanların katharsis’ini / arınma biçimlerini yaşayarak hem hayata tutunuyor hem de hayattan uzaklaşıyordu.”
Korona sonrası dünyaya“kaos üreten Doğulu ve Batılı Olympusların çocukları mı, kosmos inşa eden Hira’nın çocukları mı çeki düzen verecek, bilmiyoruz.”diye soran Kaplan, “Hira Dağının çocukları” Müslümanlara görev düştüğünü ve dünyaya “medeniyet barış ve huzur” getirmek için arınıp hazırlanılması gerektiğini yazdı:
(…) Aslolan Mekke’ye varmak, Medine’yi kurmak ve insanlığa bir Hakikat medeniyeti sunmaktır. Hira yolculuğudur bu. Hira’da başlayan direniş, diriliş ve varoluş yolculuğu… Herkesin kendini, kendi dünyasını yaşayacağı, başkasına ulaşacağı Hakikat medeniyeti yolculuğu yani…”
Hiç bitmemişti Hak ve batıl mücadelesi, şimdi yeniden başlıyor gibi. Rabbim Hakkın yanında saf tutanlardan eylesin bizi…
Şemsettin ÖZKAN
07.09.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-hurriyet.com.tr
4- hisarturizm.com
5-gercekedebiyat.com (Yusuf Kaplan 11.05.2020 )
Hiç bitmemiş ve bitmeyecek olan bir umut taşıyan iman sahibi insan zamanında uygun hamleler yapar. Tabii ki bu hamleler Yüce Yaratan sayesinde olur. Bugün ise geçmişte de olduğu gibi Hira dağının evlatlarından çıkacak bir kıvılcım ile dünya manidar bir şekil alacaktır. Aksini düşünmek çölde buz kalıbı taşımaktan farksız…