HAVADA UÇTU İNSANLAR AMA YERDE ÖLDÜ

(Toplumsal İlişkiler 117)

اِنَّ الْاِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعاًۙ

اِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعاًۙ

وَاِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعاًۙ

Doğrusu insanoğlu, açgözlü ve doyumsuz bir karakterde yaratılmıştır.
Ama ne var ki o, bu özelliğini kullanıp daha mükemmele ulaşmak için çaba harcaması ve böylece kendisini Allah katında yücelere, daha yücelere ulaştıracak güzel davranışlar göstermesi gerekirken;”

Başına bir kötülük geldiği zaman, her şeyden ümidini keserek sızlanır durur.”

Bir nimetle karşılaşınca da, açgözlülük ederek hepsine kendisi sahiplenmek ister, başkalarını bu nimetten engellemeye çalışır.” (Meariç/19-21)

Değerli dostlarım, konuya biraz damardan gireceğiz ama olsun. Dünya edebiyatının önemli kilometre taşlarından olan Tolstoy, “İnsana Ne Kadar Toprak Lazım” adlı eserinde hırsına düşkün insanı çiftçi Pahom’la anlatır. Ana Teması  hırs ve tamahın insana kaybettirdikleri; fark etmeden geçen zaman ve her an gelebilen ölüm olan bu hikâyede hep daha fazla ve daha verimli toprak sahibi olmak isteyen Pahom’un yaşadıkları anlatılmaktadır.

Pahom sürekli daha fazla kazanmaya ve zengin olmaya çalışan bir çiftçidir.  Bir gün daha verimli topraklara sahip olmak için… Başkırların yaşadığı topraklara gider. Adeta insanın bütün bir ömrünü ifade eden bir günlük bir yarışa çıkar.

Başkırların reisi, Pahom’a, gözünün gördüğü her yeri bir şartla alabileceğini söyler.  Şartı şudur:  Pahom bir noktadan almak istediği toprağı küçük çukurlar kazarak işaretleyecektir ancak, akşama kadar istediği genişlikte araziyi kazarak başladığı noktaya gelmek zorundadır.  Yarış sabah güneşin doğuşuyla başlar ve batışıyla da biter.  

Pahom, güneşin doğuşuyla hoşuna giden merayı büyük bir hızla işaretlemeye başlar.   Yolun yarısı geçmiştir ki güzel bir mera daha görür. Burayı da arazimin içine katarsam iyi olur, verimli bir alan, der.  Sağa doğru koşu alanını daha da fazla genişletir.  Güneşin batmasına az kalmıştır.  Ayakları yara içindedir, çok yorulmuştur ama ne olursa olsun başladığı yere güneş batmadan yetişmelidir.  Hırs gözünü bürümüştür.  Hızını arttırır, var gücüyle koşar. Alkışlar içinde güneş batmadan başladığı yere yetişir.  O yorgunlukla yığılır kalır.  Uşağı seslenir ama cevap alamaz. Ağzından kan gelmiş ve ölmüştür efendi Pahom. Yarışın başladığı ve bittiği noktaya, hemen olduğu yere gömülür uşağı tarafından.  Ve burada ibret verici o son sözü söyler bize Tolstoy: Onun İhtiyaç Duyduğu Üç Arşın Kadar Bir Topraktı.”

Kitap hepimizin yaşamın koşuşturmacasına daldığı bir ortamda, bizi bu psikolojik iklimden kopararak yaşamın anlam ve amacına ait düşünmeye sevk ediyor.  Yaşamın amacının ne olduğunu bir kez daha düşünmemize sebep oluyor.  Hayatta yaşamımızın devamını sağlayan araçlar bazen amaç olabileceğini gösteriyor.  Kitap, gerçek yaşam amacımızı, hayatın güzelliklerini, hırslarımıza kurban etmememiz gerektiğini bizlere hatırlatıyor.                  

Çocuklar için olduğu kadar büyüklerin de heyecan ve ibretle okuyabileceği, Nar yayınları arasında, Serhan Nuriyev tarafından Türkçeye de çevrilen bu kitap, gerçekten okunmayı hak ediyor.  

Üstat Sezai Karakoç; “İnsanlar havada uçtu ama yerde öldüler,” der “Hızırla Kırk Saat 2” adlı şiir kitabında. Bir anlamda da modern zaman eleştirisi yapar üstat. İnsanların havada uçması; hırslı oluşlarına dalalet ediyor. Aklın yerini zekânın alması, bugünlerde daha da ileri gidiyor modern insan yapay zekâya dönüştürüyor, ruhun yerini nefsin, adaletin yerini zulmün alması yazara göre hiç de hayra alamet değil. Gerçi bunu açıkça söylemiyor teknolojiye karşı olduğunu ama sonuçlarının ortaya çıkması anlamında hoş karşılamıyor. Aşkın olan her şeyi azar azar kırpıp atması, her şeyi yozlaştırması güzel olmasa gerek. Teknolojinin tabiatındaki esas sorun, onun aşkın olanın çemberinin dışında kalması veyahut tutulmuş olmasıdır. Uçaklar, helikopterlerin havada uçması yetmiyor gibi şimdi de uçan otomobiller geliyor. İnsanlığın aleyhine kullanıldığında yeryüzünü insanları öldürerek cehenneme çevirmeyi yine teknoloji kötü kullanımıyla mümkün oluyor. Bu hırs, bu öfke, bu açgözlülük ve tamah insanlığın mezarını kazıyor. Vahyin mümbitliğinden (verimliliğinden) insanların yararlanamamasına yol açıyor. Etik olan, ahlaki olan her şey maalesef yavaş yavaş kayboluyor. Vahyin takipçilerine de gerekli ilgi ve alakayı göstermedikleri için afakta bir hayal ve serap gözüküyor. Çok acı.

Şemsettin ÖZKAN

08.09.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-aileakademisi.org (28.01.2012 Kitap tanıtımı Dilek Kuruçay)

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.