SUÇLAMAK ANLAMAKTAN DAHA KOLAYDIR ÇÜNKÜ ANLARSAN DEĞİŞMEN GEREKİR

(Toplumsal İlişkiler 1550)

لَهُ مُعَقِّبَاتٌ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهٖ يَحْفَظُونَهُ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُغَيِّرُ مَا بِقَوْمٍ حَتّٰى يُغَيِّرُوا مَا بِاَنْفُسِهِمْ وَاِذَٓا اَرَادَ اللّٰهُ بِقَوْمٍ سُٓوءاً فَلَا مَرَدَّ لَهُ وَمَا لَهُمْ مِنْ دُونِهٖ مِنْ وَالٍ 
“İnsanın önünde ve arkasında, Allah’ın var ettiği ve koruduğu düzenin gereği olarak kendisini koruyan kanunlar, korumalar ve davranışlarını zapta geçirmek için nöbet tutan melekler vardır. Bir millet, sahip olduğu ilahî-insanî değerleri, benliğini, kendilerindeki yüksek hasletleri değiştirmedikçe, Allah o milletin elinde olan nimetleri değiştirmez, sosyal, siyasî ve ekonomik düzenlerini bozmaz. Allah toplumların başına hak ettikleri bir felâket getirmek, onları cezalandırmak istediği zaman da, artık bu felâketin, bu cezanın geri çevrilme imkânı yoktur. Onların Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden velileri, koruyucuları, yardım edenleri de bulunmaz.” (Rad/11)

Fransızca’da “damnant quod non intelligunt” diye bir cümle var. “Anlamadıkları şeyi suçlarlar” manasına geliyor. bunun hakkında sayfalarca yazı yazılabilir ama Peyami Safa iki cümleye sığdırmış: “suçlamak, anlamaktan daha kolaydır çünkü anlarsan değişmen gerekir.”

             Değişmek ve gelişmek birbirini tamamlayan iki unsur. Suçlamak ve anlamamak da en iyi anlaşan iki kavram. O zaman ne yapmak istiyoruz? Yerimizde mi sayacağız, yoksa ileri marş mı diyeceğiz? 

             Peyami Safa’nın; “suçlamak anlamaktan daha kolaydır, çünkü anlarsan değişmen gerekir” dediği şey de, tam olarak değişmenin farz olduğuna vurgu yapmaktır. 

            George Orwell’ın; “belki de insan sevilmekten çok anlaşılmak istiyordu” cümlesi, anlamak, anlatmak ve anlaşılmanın, dayanılmaz gereksinimine atıf değil de nedir?

            Cahiller, statükocular, bağnazlar, felsefeyi geri plana atanlar, düşünceyi kuduz köpek gibi kovalayanlar en kestirme sarp yolu seçmiştir; suçlamak.

            Suçlayınca karşı tarafı anlamana da gerek yok zaten. Ver veriştir,yerden yere vur. Demediğini bırakma. Sonra da sorunu çözdüğünü zannet. Bir de tut sen, doğru söyleyeni yedi köyden kov. İyi mi?

           Anlamak için üstad Necip Fazıl’ın betimlediği ham kafa softa olmamak lazım. Yeniliğe, düşünceye açık olmak lazım. Önyargılardan sıyrılmak lazım. Karşı tarafı dinlemek lazım.         

          Pablo Neruda; “iyi insanlar kırıldıkça içine kapanırlar,dışarıdan bakanlarsa onları ukala zanneder” diyor. Dostoyevski ise; “insanlar seni çözemedikleri zaman, ön yargılarını kullanırlar” diyor. Peyami Safa ise; “suçlamak anlamaktan daha kolaydır, çünkü anlarsan değişmen gerekir” eklemesini yaparak, bir şeyin aslını astarını anlamadan suçlayanların, tutum ve davranışlarındaki yanlışlığa dikkatlerimizi çekerler.

Şemsettin ÖZKAN
23.09.2024 İNEGÖL

KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-1000kitap.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.