(Toplumsal İlişkiler 1245)
وَلْتَكُنْ مِنْكُمْ اُمَّةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَيَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِؕ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
“İçinizden, insanlığı hayra çağıran, Kur’an’ın ortaya koyduğu evrensel adâlet ölçüleri çerçevesinde iyiliği emreden ve kötülükleri önlemeye çalışan yönetme ve yönlendirme yetkisine sahip bir topluluk bulunsun. İşte gerçek anlamda mutluluğa ve kurtuluşa erenler, bunlardır. Eğer bu görevi yerine getirmeyecek olursanız, sizden öncekilerin başına gelen felâketler, sizin de başınıza gelebilir.” (Al-i imran/104)
Charles Bukowski’nin, “Güneş İşte Burdayım” kitabında; “ormanlar yok oluyordu, ama ağaçlar baltaya oy vermeye devam ettiler. Çünkü sapı tahtadandı ve kendilerinden sandılar” cümlesiyle, celladına aşık olanları anlatır sanki.
Şimdi bu söze, hemen politika gözüyle bakmayın. Oraya buraya da çekmeyin değerli dostlar! Evet bu söz politik tarafların herbirine gidebilir. Bizim maksadımız sözün anlaşılmasıdır. Zaten bu sözün bizim; “ağaç baltaya demiş ki; “ben senin beni kestiğine değil, sapının benden olmasına üzülüyorum” atasözümüze benzeyen bir tarafı da var.
İnsanları en çok üzen şeyler öyle düşmanlarından değil, çok yakınlarından ve dostlarından gelir. Çünkü onlardan asla menfi bir tutum ve davranış beklemezler. İnsan en çok hayatta yakınından gelen ihanetlere, arkasından vuranlara yanar. Düşmanından gelen taarruzlar vız gelir tırıs gider. Aldırmaz bile. Nihayetinde ondan beklediği de saldırması değil midir?
İnsan ne de olsa, çelme yakınından gelince, düştüğüne yanamıyor, düşürene yandığı kadar. Hz. Mevlana; “iki şey insanı yıkar. Biri dostundan gelen ihanet, diğeri de düşmanından gelen merhamet” derken, dikkatlerimizi aynı şeye çeker: İhanet. Kapının kilidi maalesef içerden kırılmıştır.
Burada kurdun niyetinin çok açık kuzuyu mideye indirmek olduğunu çok rahat anlıyorum da, kuzunun kurda aşıklığını anlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Celladına aşık sürüyle insanın olması da bu işin zorluk derecesi olsa gerek. Herhalde sürü psikolojisine sahip olmak demek, ömür boyu kıçtan başka bir şey görmemek anlamına geliyor.
Bu yüzden en azından içimizden her şeye he demeyen, eğriye eğri, doğruya doğru diyebilen birilerinin olması elzemdir. Bir takım insanların birilerinin yanlışlarını görememesinde, onları aşırı sevmesi veya menfaati olabilir. Ne bileyim onları ehveni şer, yani kötünün iyisi görmesi şeklinde bir bakış açıları olabilir. Bariz bir şekilde meselelere nüfuz edemeyebilirler. İşte burada kitle psikolojisinden tamamen arınmış; “iyiliği emretmek ve kötülükten sakındırmak” topluluğu devreye girmelidir.
Şemsettin ÖZKAN
23.11.2023 KONYA
KAYANAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com