DEĞİL Mİ Kİ KAVUŞMALARIMIZ TOPAL AYRILIKLARIMIZ KOŞAR ADIM

        (Toplumsal İlişkiler 96)

Göksu ırmağı, Silifke/MERSİN


وَلَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ تَفَرَّقُوا وَاخْتَلَفُوا مِنْ بَعْدِ مَا جَٓاءَهُمُ الْبَيِّنَاتُۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ عَظ۪يمٌۙ
“Sakın ola ki, kendilerine hakikati tüm berraklığıyla gösteren Tevrat, İncil ve Kur’an gibi apaçık belgeler gelmesine rağmen ayrılığa düşüp dağılan şu Yahudi ve Hıristiyanlar gibi olmayın! Çünkü onlar için, büyük bir azap vardır!”             (Al-i imran/105)

Maalesef, maalesef… Rahmetli Cahit Zarifoğlu abimin dediği gibiyiz; “Değil mi ki kavuşmalarımız topal, ayrılıklarımız koşar adım.” Aramızda kalın Berlin duvarlarını yıkıp kavuşacağımız, dostluk köprüleri kurup şu müzmin ayrılıklarımıza bir son vereceğimiz yerde neredeyiz? Ne haldeyiz? Yetmişli seksenli yılların en sevilen şarkılarından Dilek taşı adlı eserinde de Gülden Karaböcek ayrılıkları bakınız nasıl sorguluyor?

Gözümde canlanır, koskoca mazi
Sevdiğim nerede? Ben neredeyim?
Suçumuz neydi ki, ayrıldık böyle
Kaybolmuş benliğim, ben ne haldeyim

Efkârım birikti sığmaz içine
Bin sitem etsem de, azdır gidene
Gülmeyi unutan, yaşlı gözlere
Mutluluktan haber ver dilek taşı

Bir hayal tufanı eser başımda
Hangi yana baksam, durur karşımda
Artık tüm ümitler yabancı bana
Onu aramaktan, ben ne haldeyim

     Şarkıda katılmadığım tek nokta, nakarat kısmında yer alan “bin sitem etsem azdır kadere” diyordu ben “kadere” kelimesi yerine “gidene” kelimesini kullandım. Çünkü o dönem insanlar tüm sıkıntı ve dertlerini getirip kadere bağlıyordu, bana göre iman noktasında tehlike arz ediyor, bu cümlelere asla katılmam mümkün değil. Kardeşim, sevgilin çekmiş gitmiş, gidenin, onun gitmesine neden olan senin, niçin hiç suçu olmuyor da, kaderin, zamanın, dünyanın ve hep başka diğer şeylere bağladıklarının suçu oluyor?

        Hayatında hiçbir şey yolunda gitmezken sen nasıl çekip gidiyorsun? Kim sorumlu bu ayrılıklardan? Giden mi kalan mı? Erenlere sormuşlar; “giden midir terk eden yoksa kalan mı?” Demiş ki; “kalan gidenin gitmesine ses çıkarmamışsa çoktan terk etmiştir.” Öyle değil mi? Bir giden mi suçlu? Kavuşmalarımız topal, ayrılıklarımız koşar adım olduğu için değil mi? Bir gidişi asla tek kişi gerçekleştirmez. Biri iter, diğeri de gider. Şarkıdaki gibi;

“belki bir şey olmaz ama korkuyorum elde değil, gitme aklım sende kalır uyuyamam geceleri/ hiç ayrılmadık seninle, değil bir sene bir gün bile gitme!” demek ve dostun sevgilinin gitmesine izin vermemek çok mu zorumuza gidiyor? Ne kadar çabuk sevgileri çarçur edip tüketiyor ve bozuk para gibi harcıyoruz? Ne kadar sevgi müsrifi olduk biz böyle?

        Bu söylediklerimi sadece kadın erkek bağlamında söylemiyorum. Tüm toplumsal ilişkiler, topluluklar, inançlar ve insanlar boyutunda yaklaşıyorum. Bir topluluktan birileri ayrılırken diğerleri ne yapıyordu? Nal mı topluyorlardı? Niçin ayrılmasına göz yumdunuz?

        Yukarıda söz konusu olan ayeti de böyle anlamalıyız. Dinler bir süreçti. İnsanlar Allah’ın elçilerine gelen mesajları kendi elleriyle değiştirdi. Dini rotasından her çıkardıklarında Allah bir elçi gönderdi, kutsal metinlerle rayından çıkan dini rayına oturttu. Bakınız tüm Peygamberlere ve kitaplara iman İslam’ın inanç esasıdır. İman etmek şarttır. İnanmasa insan dinden çıkar.

         Ancak ince bir ayrıntıyı gözden kaçırıyoruz. Son gelen Peygamber Hz. Muhammed ve bir harfi bile değişmemiş Kur’an devre dışı bırakılmak ya da dikkate alınmak istenmiyor. Kardeşim zaten diğer kutsal metinlerin içine haham ve rahiplerin sözlerini karıştırdıkları için dinlerini bozdular. En başında Tevhit Allah’ın birliği noktasında tahrif ettiler. Dinden ayrıldılar. Ne dinler arası diyalogundan bahsediyorsunuz? Ölçüyü koyan bizler değiliz ki? Allah koyuyor: “De ki o Allah tekdir.” İsa Allah’ın oğlu veya Allah baba demek de nereden çıkıyor? Peki Yahudi ve Hristiyan bu noktada yanlışlığa düşerken Müslüman düşmüyor mu? Elbette düşen var. Hem de tam bir salakcasına. Elinde kıyamete kadar korunma garanti belgesi olan Kur’an olduğu halde. Bu sahte hoca tayfası var ya din adına ne varsa suiistimal etti dini kavramları. Kâinat imamı diyor, dinin birçok emrine teferruat diyor, sömürüyor, kendine kul köle yetiştirdiği insanlarla dini bozuyor da bozuyor. Tam bir ayrılıkçılık ve bölücülük… Başka dinlere mensup insanlarda dine değil de bu Müslüman tiplere bakarak bu dini anlamlandırmaya çalışıyor. DEAŞ tipi teröristler tavuk boğazlar gibi altını çizerek söylüyorum Müslümanları öldürerek hatta “Allahü ekber” diyerek bombayı atıyor, silahını sıkıyor. Hadi ordan, hadi ordan…      

       Dikkat edin ve şu ayete tüm insanlık (Yahudi, Hristiyan ve Müslümanlar) kulak versin:                                          “Sakın ola ki, kendilerine hakikati tüm berraklığıyla gösteren Tevrat, İncil ve Kur’an gibi apaçık belgeler gelmesine rağmen ayrılığa düşüp dağılan şu Yahudi ve Hıristiyanlar gibi olmayın! Çünkü onlar için, büyük bir azap vardır!”             

Şemsettin ÖZKAN

18.08.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-kaynak Lyric Find (şarkı sözleri)

DEĞİL Mİ Kİ KAVUŞMALARIMIZ TOPAL AYRILIKLARIMIZ KOŞAR ADIM” için 1 yorum

  1. İlla ki başa gelecek ondan sonra anlayacak bu insanlık. Onun öncesinde vur patlasın çal oynasın bakış açısıyla yola devam maalesef.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.