(Toplumsal İlişkiler 122)
اِذْ عُرِضَ عَلَيْهِ بِالْعَشِيِّ الصَّافِنَاتُ الْجِيَادُۙ
فَقَالَ اِنّ۪ٓي اَحْبَبْتُ حُبَّ الْخَيْرِ عَنْ ذِ كْرِ رَبّ۪يۚ حَتّٰى تَوَارَتْ بِالْحِجَابِ۠
رُدُّوهَا عَلَيَّۜ فَطَفِقَ مَسْحاً بِالسُّوقِ وَالْاَعْنَاقِ
“Akşama doğru, cihat için hazırlanan soylu ve endamlı koşu atları kendisine gösterildiğinde:”
“Ben dünya malını, sırf bana Rabb’imi hatırlattığı içinseverim! Bu atları da yalnızca Rabb’imin rızası için seviyorum. Çünkü onlarla Allah yolunda cihat edilecek, mazlumların hakkı korunacak, huzur ve adalet sağlanacak!” derdi. Ve atlar koşarak uzaklaşıp gözden kayboluncaya kadar onları hayranlıkla seyrederdi.”
“Atlar uzaklaşınca da, “Getirin onları bana!” der ve onların bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya, yelelerini taramaya, sevip okşamaya başlardı.” (Sad/31-33)
Sezai Karakoç Hızırla Kırk Saat 2 adlı şiirinde modern kentlerin sevimsizliğini, insanların sevgisizliğini ortaya koyarken sadece şehrin atlarını sevimli bulur:
Bir
kentten daha geçtim
Buğdayları yakıyorlardı
Yedikleri
pirinçti
Birbirlerine açılan borular gibi üfürüyorlardı
Sonra
birbirlerinden borular gibi çıkıyorlardı
Pirinçler gibi
çoğalıyorlardı
Atlarını yalnız atlarını cana yakın
buldum
Öpüp çıkıp gittim yelelerini
Modern zamanlarda geleneğe sıkı sıkı bağlı olan şair o eski şehirlere rastlayamadığından olsa gerek kent kavramını kullanır. Ensar Kesebir bu durumu şöyle açıklar:
Buğdayların yakılmasına duyarsız kalan, borular gibi birbirine benzeyen kentliler, Karakoç’a cana yakın gelmez. Örneğin modern zamanda kentteki evlerde insanlar, kutsal kitapları okumamakta sadece duvarlarına asmaktadır. “Her evde kutsal kitaplar asılıydı / Okuyan kimseyi göremedim/ Okusa da anlıyanı görmedim” (1989: 7). Hızırla Kırk Saat’in birinci şiirinde, kutsal kitabın sadece duvarlarda âdeta bir süs olarak kaldığını gören Karakoç, “bu katı bu sert kente gelmeseydim” der. Çünkü Karakoç kentin insanı objeleştirdiğini, insanların kentlere değil, kentlerin insanlara biçim vermekte olduğunu, insanların yerine kentlerin düşündüğünü hatta savaştığını belirtmektedir (Karakoç, 1979: 205). Kentten soğuyan Karakoç, kentte sadece atları cana yakın bulur. Onların yelelerini öpüp çıkar. Kentteki okumayan, düşünmeyen ve âdeta kent içinde objeleşen insanlar değil; atlar daha doğal gelir Karakoç’a.
Modern kentler; adeta insanların alt alta, üst üste ve yan yana yaşadığı, ama doğunun geleneğinin ve İslami duyarlılığın ortadan kaldırılıp, batı kültürünün hegomanyasına girildiği mekanlar haline dönüşmüştür. Bu kentlerde insanlar yüzeysel, yapmacık tavırlar sergilemektedir.
Ona göre kentlerde her şey ruhundan koparılmıştır. Din, Kur’an ve kutsal değerler yozlaştırılmıştır. Örneğin her evde kutsal kitaplar duvarlarda asılı var olmaya var ama ya hiç okunmuyor, okuyanları da o kutsal metinleri anlamıyor. Sosyal ilişkileri tamamen bitmiş herkes bir makine gibi hareket ediyor basmakalıp bir borudan üfürüp çıkıyorlar. Davranışlarında da sorunlar yaşanıyor üstelik. Balık istifi gibi toplu taşımalar, gitmeler gelmeler var. Acayip tüketiyorlar ve israfçılar. Herkes aynı yöne aynı anda hareket ediyor ve aynı şekilde geri dönüyor. AVM lerde habire alışveriş yapıyor, yapıyorlar. Çağdaş Batının ve Çinin mallarını tüketen hayvanları konumuna girmişler sanki. Durum o derece vahim. Burada insani değer yargıları, merhamet sevgi ve saygı nasıl gelişecek? Bu yüzden olsa gerek şair kentlerden hızlıca gir çık yaparken sadece oyalandığı zaman dilimi olarak da atları daha doğal sevimli bulduğunu söyleyerek teselli buluyor.
Yukarıda geçen ayetlerde de, atların cihat için en iyi araçlardan olmasının yanı sıra, Hz. Süleyman’ın güzel atlara karşı sevgisi ile, gerçek Allah sevgisinin, O’nun yarattığı güzelliğin anlaşılması ve takdir edilmesiyle tezahür etmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu yüzden olması muhtemeldir ki; “atlarını cana yakın buldum yalnız atlarını,” sözleri de tesadüf olmasa gerek.
Şemsettin ÖZKAN
13.09.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-dergipark.org (Ensar Kesebir, Hızırla Kırk Saat ve Modernleşme Vurgusu, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi yıl:2005 cilt:12, sayı:29
4-kuran.gen.tr
Modernleşme aşkı ve sonunda gelinen nokta insanın değerlerinden uzaklaşması maalesef. Özünü ve kutsalını korumanın ne kadar önemli olduğu her geçen gün daha da iyi hissedilmekte. Bazen şahsıma soruyorlar ne arıyorsun diye. Cevabım şu oluyor: Kendimi…