(Toplumsal İlişkiler 41)
وَمِنْ اٰيَاتِه۪ٓ اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجاً لِتَسْكُـنُٓوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةًۜ اِنَّ ف۪ي ذٰلِكَ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
“O’nun işaretlerinden biri de, sizi cezbeden kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranıza sevgiyi ve şefkati yerleştirmesidir: bunda, kuşkusuz, düşünen insanlar için dersler vardır.” (Rum/21)
Rast gele kadın ve erkeğin bir araya gelmesinden bahsetmiyorum, evlilik nikâh yoluyla meşru olarak insanların birlikteliğinden söz ediyorum. Yani karı koca olmalarından. Kelimeleri yitirmeseydik, belki de anlardık şimdi, bu karı koca tabirinin kullanılmasındaki esrarı. Evlenecek erkeğe neden eskilerin “KOCA” dediklerini. Çünkü “koca” bilge demektir. “Koca” yüce demektir. “Koca” dağ demektir.
Ve ne kadar yüce olursa olsun üstünde o “KOCA” dağın “KARI” olmazsa o dağ eksik demektir. Dağların yücesine kar yağar diye kadına da “kocanın karı” demişlerdir. Bakmayın siz şimdilerde karı koca kelimelerini hafife alıp ayıplayanlara… Bakmayın siz şimdi evlenenlerin “karı-koca” ilan edildiklerine. “Koca ve onun karı” olmalıdır aslında. Yani yüce bir dağ olmalı ADAM. Kar gibi pak ve masum olmalı KADIN da. Örtmeli ve bir hayat boyu süsü olmalı o dağın. Çünkü üşür tepesinde kar olmayan o dağ… Ne kadar yüce olursa olsun o dağ, yarım görünür aslında. Benim bir eşim olma da, karım ol gel dur yanımda.
Aşağıda hikâyesini verdiğim edebiyatımızın başyapıtlarından olan Dede Korkut Hikâyelerinden “Deli Dumrul” hikâyesinin baş kahramanları olan Deli Dumrul ve karısının, ölümüne kendilerini (kadının kocası için, kocasının da sen olmazsan ben bu hayatı neyleyim deyip karısı için) Azrail (a.s)’a feda etmek istemesini, gerçek bir sevgiye adanmışlığa, karı-koca ilişkilerinin de en zirveye çıkmış haline örnek olarak verebiliriz.
Oğuz’da Duha Koca oğlu Deli Dumrul derlerdi bir er var idi. Bir kuru çayın üzerine bir köprü yaptırmıştı. Geçeninden otuz üç akçe alırdı, geçmeyeninden döve döve kırk akçe alırdı. Bunu niçin böyle ederdi? Onun için ki benden deli, benden güçlü er var mıdır ki çıksın benimle savaşsın der iki, benim erliğim, bahadırlığım, kahramanlığım, yiğitliğim Rum’a, Şam’a gitsin, ün salsın der idi.
Meğer bir gün köprüsünün yanında bir bölük oba konmuştu. O obada bir iyi güzel yiğit hasta düşmüştü. Allah’ın emriyle o yiğit öldü. Kimi oğul diye, kimi kardeş diye ağladı. O yiğit üzerine dehşetli kara feryat koptu.
Ansızın Deli Dumrul dörtnala yetişti. Der: Bre kavatlar, ne ağlıyorsunuz, benim köprümün yanında bu gürültü nedir, niye feryat ediyorsunuz dedi. Dediler: Hanım, bir güzel yiğidimiz öldü, ona ağlıyoruz dediler.
Deli Dumrul der: Bre yiğidinizi kim öldürdü? Dediler: Vallahi bey yiğit, Allah-u Teala’dan buyruk oldu, al kanatlı Azrail o yiğidin canını aldı. Deli Dumrul der: Bre, Azrail dediğiniz ne kişidir ki adamın canını alıyor, ya kadir Allah, birliğin varlığın hakkı için Azrail’i benim gözüme göster, savaşayım, çekişeyim, mücadele edeyim, güzel yiğidin canını kurtarayım, bir daha güzel yiğidin canını almasın dedi. Çekildi döndü Deli Dumrul evine geldi.
Hak Teâlâ’ya Dumrul’un sözü hoş gelmedi. Bak bak, bre deli kavat benim birliğimi tanımıyor, birliğime şükür kılmıyor, benim ulu dergâhımda gezsin benlik eylesin dedi. Azrail’e buyruk eyledi kim ya Azrail, var ve o deli kavatın gözüne görün, benzini sarart, dedi, canını hırıldat al dedi.
Deli Dumrul kırk yiğit ile yiyip içip otururken ansızın Azrail çıka geldi. Azrail’i ne çavuş gördü ne kapıcı. Deli Dumrul’un görür gözü görmez oldu, tutar elleri tutmaz oldu. Dünya âlem Deli Dumrul’un gözüne karanlık oldu. Çağırıp Deli Dumrul söyler, görelim hanım ne söyler:
Bre ne heybetli ihtiyarım
Kapıcılar seni görmedi
Çavuşlar seni duymadı
Benim görür gözlerim görmez oldu
Tutar benim ellerim tutmaz oldu
Titredi benim canım cuşa geldi
Altın kadehim elimden yere düştü
Ağzımın içi buz gibi
Kemiklerim tuz gibi oldu
Bre sakalcığı akça ihtiyar
Gözceği fersiz ihtiyar
Bre ne heybetli ihtiyarsın söyle bana
Kazam belam dokunur bugün sana
Dedi. Böyle deyince Azrail’in hiddeti tuttu.
Der;
Bre deli kavat
Gözümün fersiz olduğunu niye beğenmiyorsun?
Gözü güzel kızların gelinlerin canını çok almışım
Sakalımın ağardığını niye beğenmiyorsun?
Aksakallı kara sakallı yiğitlerin çok canını almışım
Sakalımın ağarmasının manası budur dedi. Bre deli kavat övünüyordun: Al kanatlı Azrail benim elime geçse, öldüreydim, güzel yiğidin canını onun elinden kurtaraydım diyordun, şimdi bre deli geldim ki senin canını alayım, verir misin yoksa benimle cenk eder misin dedi.
Deli Dumrul der: Bre, al kanatlı Azrail sen misin dedi. Evet benim dedi. Bu güzel yiğitlerin canını sen mi alıyorsun dedi. Evet, ben alıyorum dedi. Bre Azrail, ben seni geniş yerde istiyordum, dar yerde iyi elime girdin değil mi dedi. Ben seni öldüreyim, güzel yiğidin canını kurtarayım dedi.
Kara kılıcını sıyırdı eline aldı. Azrail’e çalmağa hamle kıldı. Azrail bir güvercin oldu. pencereden uçtu gitti. İnsan oğlunun ejderhası Deli Dumrul elini eline çaldı, kah kah güldü. Der: Yiğitlerim Azrail’in gözünü öyle korkuttum ki geniş kapıyı bıraktı dar bacadan kaçtı, mademki benim elimden güvercin gibi kuş oldu uçtu, bre ben onu bırakır mıyım doğana aldırmayınca dedi.
Kalktı atına bindi, doğanını eline aldı, ardına düştü. Bir iki güvercin öldürdü. Döndü, evine gelirken Azrail atının gözüne göründü. At ürktü. Deli Dumrul’u kaldırdı yere vurdu. Karabaşı bunaldı, darda kaldı. Ak göğsünün üzerine Azrail basıp kondu. Demin mırıldanıyordu, şimdi hırıldanmaya başladı.
Der: Bre Azrail aman
Tanrı’nın birliğine yoktur güman
Ben seni böyle bilmezdim
Hırsız gibi can aldığını duymazdım
Tepesi büyük büyük bizim dağlarımız olur
O dağlarımızda bağlarımız olur
O bağların kara salkımlı üzümü olur
O üzümü sıkarlar al şarabı olur
O şaraptan içen sarhoş olur
Şaraplıydım duymadım
Ne söyledim bilmedim
Beylikten usanmadım yiğitliğe doymadım
Canımı alma Azrail medet
Dedi. Azrail der: Bre deli kavat bana ne yalvarıyorsun. Allah Teâlâ’ya yalvar, benim de elimde ne var, ben de bir emir kuluyum dedi. Deli Dumrul der: Peki ya can veren can alan Allah Teâlâ mıdır? Evet, odur dedi. Döndü Azrail’e, peki ya sen ne eylemekli belasın, sen aradan çık, ben Allah Teâlâ ile haberleşeyim dedi.
Deli Dumrul burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Yücelerden yücesin
Kimse bilmez nicesin
Güzel Tanrı
Nice cahiller seni gökte arar yerde ister
Sen bizzat müminlerin gönlündesin
Daim duran Cebbar Tanrı
Baki kalan settar Tanrı
Benim canımı alacaksan sen al
Azrail’e almaya bırakma dedi. Allah Teâlâ’ya Deli Dumrul’un burada sözü hoş geldi. Azrail’e nida eyledi ki madem deli kavat benim birliğimi bildi, birliğime şükür kıldı, ya Azrail, Deli Dumrul can yerine can bulsun, onun canı azat olsun der.
Azrail der: Bre Deli Dumrul Allah Teâlâ’nın emri böyle oldu ki Deli Dumrul canı yerine can bulsun, onun canı azat olsun dedi.
Deli Dumrul der: Ben nasıl can bulayım, yalnız, bir ihtiyar babam, bir ihtiyar anam var, gel gelelim. İkisinden biri belki canını verir, al, benim canımı bırak dedi.
Deli Dumrul sürdü babasının yanına geldi.
Babasının elini öpüp söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Aksakallı aziz izzetli canım baba
Biliyor musun neler oldu
Küfür söz söyledim
Hak Teâlâ’ya hoş gelmedi
Gök üzerinde al kanatlı Azrail’e emreyledi
Uçup geldi
Benim akça göğsüme bastırıp kondu
Hırıldatıp tatlı canımı alır oldu
Baba senden can dilerim verir misin?
Yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın?
Babası der:
Oğul oğul ay oğul,
Canımın parçası oğul!
Doğduğunda dokuz erkek deve kestiğim aslan oğul
Penceresi altın otağımın kabzası oğul
Kaza benzer kızımın gelinimin çiçeği oğul
Karşı yatan kara dağım gerek ise
Söyle gelsin Azrail’in yaylası olsun
Soğuk soğuk pınarlarım gerek ise
Ona içme olsun
Tavla tavla koç atlarım gerek ise
Ona binek olsun
Katar katar develerim gerek ise
Ona yük taşıyıcı olsun
Ağıllarda akça koyunum gerek ise
Kara mutfak altında onun şöleni olsun
Altın gümüş para gerek ise
Ona harçlık olsun
Dünya tatlı can aziz
Canımı kıyamam belli bil
Benden aziz benden sevgili anandır
Oğul anana var
dedi.Deli Dumrul babasından yüz bulmayıp sürdü anasına geldi. Der:
Ana biliyor musun neler oldu
Gökyüzünden al kanatlı Azrail uçup geldi
Benim akça göğsümü bastırıp kondu
Hırıldatıp canımı alır oldu
Babamdan can diledim ana vermedi
Senden can dilerim ana
Canını bana verir misin?
Yoksa oğul Deli Dumrul diye ağlar mısın?
Acı tırnak ak yüzüne çalar mısın?
Kargı gibi kara saçını yolar mısın ana?
Dedi. Anası burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş: Anası der:
Oğul oğul ay oğul!
Dokuz ay dar karnımda taşıdığım oğul!
On ay deyince dünya yüzüne getirdiğim oğul!
Dolma beşiklerle belediğim oğul!
Dolu dolu ak sütümü emzirdiğim oğul!
Akça burçlu hisarlarda tutulaydın oğul!
Pis dinli kâfir elinde esir olaydın oğul!
Altın akçe gücüne dayanarak seni kurtaraydım oğul!
Yaman yere varmışsın varamam
Dünya tatlı can aziz
Canıma kıyamam belli bil oğul!
Dedi, anası da canını vermedi. Böyle deyince Azrail geldi Deli Dumrul’un canını almağa. Deli Dumrul der:
Bre Azrail aman
Tanrının birliğine yoktur güman
Azrail der: Bre deli kavat daha ne aman diliyorsun? Ak sakallı babanın yanına vardın can vermedi, ak bürçekli ananın yanına vardın can vermedi, daha kim verecek dedi. Deli Dumrul der: Hasretlim vardır, buluşayım dedi. Azrail der: Bre deli hasretlin kimdir? Der: Elkızı helallim var, ondan benim iki oğlancığım var, emanetim var, ısmarlayacağım onlara, ondan sonra benim canımı alasın dedi.
Sürdü helallisinin yanına geldi, der:
Biliyor musun neler oldu?
Gökyüzünden al kanatlı Azrail uçup geldi.
Benim beyaz göğsümü bastırıp kondu
Benim tatlı canımı alır oldu
Babama ver dedim can vermedi
Anama vardım can vermedi
Dünya şirin can tatlı dediler
Şimdi
Yüksek yüksek kara dağlarım sana yaylak olsun
Soğuk soğuk sularım sana içme olsun
Tavla tavla -koç -atlarım ‘sana binek olsun
Penceresi altın otağım sana gölge olsun
Katar katar develerim sana yük taşıyıcı olsun
Ağıllarda beyaz koyunum sana şölen olsun
Gözün kimi tutarsa
Gönlün kimi severse
Sen ona var
İki oğlancığı öksüz koyma!
Dedi. Kadın burada söylemiş, görelim hanım ne söylemiş:
Der:
Ne diyorsun ne söylüyorsun?
Göz açıp da gördüğüm
Gönül verip sevdiğim
Koç yiğidim şah yiğidim
Tatlı damak verip öpüştüğüm
Bir yastıkta baş koyup emiştiğim
Karşı yatan kara dağları
Senden sonra ben neylerim
Yaylalar olsam benim mezarım olsun
Soğuk soğuk sularını
içer olsam benim kanım olsun
Altın akçeni harcar olsam benim kefenim olsun
Tavla tavla koç atını
Biner olsam benim tabutum olsun
Senden sonra bir yiğidi
Sevip varsam beraber yatsam
Alaca yılan olup beni soksun
Senin o namert anan baban
Bir canda ne var ki sana kıyamamışlar
Arş şahit olsun sekizinci kat gök şahit olsun
Yer şahit olsun gök şahit olsun
Kadir Tanrı şahit olsun
Benim canım senin canına kurban olsun!
Dedi, razı oldu.
Azrail hatunun canını almağa geldi, insanoğlunun ejderhası eşine kıyamadı. Allah Teâlâ’ya burada yalvarmış, görelim nasıl yalvarmış:
Der:
Yücelerden yücesin
Kimse bilmez nicesin
Güzel Tanrı
Çok cahiller seni gökte arar yerde ister
Sen bizzat müminlerin gönlündesin
Daim duran cebbar Tanrı
Ulu yollar üzerine
İmaretler yapayım senin için
Aç görsem donatayım senin için
Alırsan ikimizin canını beraber al
Bırakırsan ikimizin canını beraber bırak
Keremi çok kadir Tanrı!
Dedi. Hak Teâlâ’ya Deli Dumrul’un sözü hoş geldi. Azrail’e emreyledi: Deli Dumrul’un babasının anasının canını al, o iki helalliye yüz kırk yıl ömür verdim dedi. Azrail de babasının anasının derhal canını aldı. Deli Dumrul yüz kırk yıl daha eşi ile ömür sürdü.
Dedem Korkut gelip destan söyledi deyiş dedi. Bu destan Deli Dumrul’un olsun, benden sonra alp ozanlar söylesin, alnı açık cömert erenler dinlesin dedi.
Dua edeyim hanım: Yerli kara dağların yıkılmasın. Gölgeli koca ağacın kesilmesin. Taşkın akan güzel suyun kurumasın. Kadir Tanrı seni namerde muhtaç etmesin. Ak alnında beş kelime dua kıldık, olsun kabul. Derlesin toplasın günahınızı adı güzel Muhammed’e bağışlasın hanım hey!
Şemsettin ÖZKAN
28.04.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-cokbilgi.com