UĞRAŞAMAM DÜNÜMLE DÜNÜMDEKİLERLE, BEN YARINA BAKARIM YANIMDAKİLERLE…

           (Toplumsal İlişkiler 88)


تِلْكَ اُمَّةٌ قَدْ خَلَتْۚ لَهَا مَا كَسَبَتْ وَلَكُمْ مَا كَسَبْتُمْۚ وَلَا تُسْـَٔلُونَ عَمَّا كَانُوا يَعْمَلُونَ
“Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir. Ve siz, onların yaptıklarından hesaba çekilecek değilsiniz.” (Bakara/134)

Cemal Süreya, “uğraşamam dünümle ve dünümdekilerle, ben yarına bakarım yanımdakilerle,” derken geçmişe fazla takılmanın sakıncalarından söz eder. Hz. Mevlana da “dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler yapmak lazım,” derken geleceğe yatırım yapmamız gerektiğinin altını çizer.

        İnsan tabiatı gereği midir nedir geçmişe takılır kalır, obsesyon takıntı dediğimiz psikolojik hastalıklara da davetiye çıkarır. Mazide yaşarken bugün ne olduğuna gelecekte ne yapacağına bir türlü odaklanamaz. Dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa, dün unutulmalı, bugün yaşanmalıdır. Böyle yapmazsak şayet yarını da kaybetmiş oluruz. Hz. Mevlana’nın dediği gibi “asla geçmişte yaşamamalı ancak geçmişten de ders çıkarılmalıdır.” Şaka gibi söylüyorum, ama insan sürekli geçmişe bakıp takılırsa, boynu tutulur, fıtık olur.

        Gelecek ise, Victor Hugo’nun dediği gibi “güçsüzler için ulaşılmazlık, korkaklar için bilinmezlik, cesurlar içinse yeni bir şanstır.” İnsan iki şeyle dertlenir: Geçmiş ve gelecek. Bu ikisinden de kurtulduğu an, ne dert kalır ne de keder,” diyor Hz. Mevlana. Aslında bu iki kavram insanın en çok gündemine aldığı bir konudur.

       Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesai ve Tirmizi gibi hadis kitaplarının hepsinde de geçen bir hadiste Sevgili Peygamberimiz; “Allah’ım! Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten ve geçmişe kederlenmekten, gelecek için üzüntü çekmekten sana sığınırım,” diye dua etmektedir. Dikkat ederseniz “geçmişe kederlenmek ve gelecek üzüntüsü çekmek” tabiri kullanılıyor. Günümüzde takıntılar, (obsesyonlar) stres, anksiyete (kaygı) bozuklukları, obsesif compulsif vb. psikolojik rahatsızlıkların çekilmesinin nedenleri arasında yer alıyor, geçmiş ve gelecek takıntısı.

       En büyük takıntılarımızdan biri de geçmişimizle övünürken tembellik yapmamız. Elbette tarihimiz şanlı zaferlerle dolu ve ne kadar övünsek azdır. Ancak günleri böyle övgülerle ya da bazılarının yaptığı gibi ecdadımıza sövgülerle geçirmekte neyin nesi oluyor? Yukarıdaki ayeti de bu bağlamda bir değerlendirelim bakalım.

        Bakınız geçmişe takılma ve gelecek endişesi konusunda Psikolojik danışman ve psikoterapist Mehtap Kayaoğlu ne diyor:

        Ruhsal sorunlarımızın başında gelen geçmişi bir türlü terk edememe ve geçmişin gölgesinde yaşamak, tıpkı şeker hastalığı gibi, kalp-damar hastalıkları gibi sık görülen bir hastalıktır. Geçmişiyle yaşayan, geçmişin sıkıntı ve üzüntülerinde yüzen, geleceğe umutla bakamayan kişilerde keder, hüzün, mutsuzluk duyguları çok yüksektir. Geçmişin sıkıntılarında yaşama hali aşırı boyutlara ulaşırsa kişinin çevresiyle, ailesiyle, işiyle, arkadaşlarıyla arası bozulmaya başlar… Tüm ilişkiler bozulmaya başlayınca… Tahmin edersiniz… Yaşamaktan zevk almamaya başlar.

  *Geçmişten kurtulamadığınız gibi, kendinizi hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren bir üzüntü, keder, mutsuzluk, çaresizlik, sıkıntı, zavallı, neşesiz, sinirli, çökkün, boşluktaymış gibi duyguların içinde hissediyorsanız,

*Geçmişi düşünmekten eskiden zevk aldığınız işlerin çoğundan zevk alamıyorsanız,

*İştahınızda azalma veya artmalar varsa

*İstemediğimiz halde kilo alıyor veya kilo veriyorsanız,

*Hemen her gün uykusuzluk çekiyorsanız, uykuya dalamıyorsanız, daldıktan sonra hemen uyanıyorsanız, gece sık sık uyanıyorsanız, her uyanmadan sonra tekrar uykuya dalmanız çok zaman alıyorsa, çok uyuduğunuz halde sürekli uykunuzu alamadığınızı hissediyorsanız,

*Karar vermede güçlük çekiyorsanız,

*Sürekli bir kararsızlık hali yaşıyorsanız,

*Aşırı yorgun, bitkin, enerji kaybına uğramış hissediyorsanız,

*Geçmişte yaşanan olaylardan dolayı sürekli kendinizi suçlamaya başlamışsanız, bırakın sadece geçmişin gölgesinde yaşamayı, depresyona bile girmiş olabilirsiniz.

       Geçmişle geleceği birbirine karıştırmayı, geçmişle barışmayı öğrenmeniz önemli. Çağımız, ilişkilerin sıradanlaştığı, kalabalıklar arasında kişilerin yalnızlaştığı garip bir dönem! Günün getirdiklerini iyisiyle kötüsüyle yaşamak, geçmişin sıkıntılarını bugüne taşımamak ve geleceğe umutla bakmak hepimizin hedefi olmalı.

       Geçmişle çok uğraşmak insanı depresyona sokarken, gelecek kaygılarını fazlasıyla yaşamak kişide panik ataklar oluşturuyor. Hayatın sürprizlerle dolu nice ikramları varken insana, geçmişin acı ve hüzünleriyle uğraşıp durmak sağlıklı bir durum değil. Kişisel gelişimine yatırım yapan, kendisine zaman ayıran, arkadaş/dost sohbetleriyle zihnini tazeleyen bünyeler daha mutlu, daha umutlu diyelim… Herkese sevgiler ve huzur dolu gelecek dileyelim…

Şemsettin ÖZKAN

10.08.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-haber7.com (25.09.2013 Mehtap Kayaoğlu’nun “Çağımızın ruhsal kanseri: Geçmişten Kurtulamamak” yazısından)

UĞRAŞAMAM DÜNÜMLE DÜNÜMDEKİLERLE, BEN YARINA BAKARIM YANIMDAKİLERLE…” için 1 yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.