KENDİNİ NEDEN YALNIZ HİSSEDİYORSUN ALLAH YARATTIĞI KULU HİÇ YALNIZ BIRAKIR MI?

(Toplumsal İlişkiler 354)


وَالضُّحٰىۙ “
Andolsun, kuşluk vaktine!”

وَالَّيْلِ اِذَا سَجٰىۙ“
Ve sakinleştiği zaman geceye ki,”
مَا وَدَّعَكَ رَبُّكَ وَمَا قَلٰىۜ
Rabb’in seni bırakmadı ve sana darılmadı.” (Duha/1-3)

İnsanlar arasında da yalnız olurmuş meğer insan. Kendimizle konuşur dururuz hep sessizce ve kimsesizce. “Kendini yalnız hisseden bir kimse için her yer çöldür der” Çehov.

Gerçekten yalnız mıdır insan? Hz. Şems’in dediği gibi; “kendini neden yalnız hissediyorsun? Allah yarattığı kulu hiç yalnız bırakır mı?” Elbette yalnız bırakmaz. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Sevgili Peygamberimize yalnız olmadığını hissettiren yüce Rabbimiz Duha suresinde öyle güzel teselliler verir ki hayran olmamak elde değil. Ben çok severim bu sureyi celileyi. Tefhimü’l Kur’an müellifi üstat Mevdudi, çok güzel izah eder bu mevzuyu:

1- Kuşluk vaktine andolusun.

2- Durgunlaşan geceye andolsun ki,

3- Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı,

4- Andolsun senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır,

5- Rabbin sana verecek ve sen razı olacaksın.

Yüce Allah, parlak ve ilham dolu bu iki “an”ın üstüne yemin etmektedir. Kainat olayları ile ruhun duyguları arasında bir köprü kurmaktadır. insan kalbine şu güzel ve canlı varlık alemi ile duygu alış-verişi yapan ve her canlıya şefkatli olan bir hayatı ilham etmektedir. Ve bu ilhamı alan kalb, şu varlık aleminde dostluk içinde, kimsesizlik çekmeden, bir başına garip kalmadan yaşar… Bizzat bu surede bu dostluğun etkisi görülüyor. Burada arzulanan dostluk gölgesinin uzanmasıdır, yayılmasıdır. Sanki yüce Allah surenin başından itibaren, peygamberine şu varlık aleminde çevresine dostluk doldurduğunu, dolayısı ile kendisinin orada bir başına ve herkesten uzak olmadığını, vahiy ediyor.

Bu kainat ilhamının ardından Rasulullah’a destek ifadesi açıktan açığa geliyor: “Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.” Senin ruhunu incitmek, kalbini sızlatmak ve zihnine endişe vermek isteyenlerin sandığı gibi Rabbin seni bırakmadı ve senden ayrılmadı. Çünkü O senin Rabbindir, ve sen O’nun kulusun. O’nun Rabbliğine aitsin. Seni koruyan, bakımını üstlenen O’dur.

O’nun ihsan kaynağı, bağış pınarı kurumadı. Ve senin için ahirette bu dünyada sana verdiklerinden çok daha üstün güzellikler vardır onun katında… “Andolsun senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.” Başta da sonda da ahirettir hayırlı olan.

Rabbin seni hoşnut edecek herşeyi hazırlamıştır. Davanı yaymada seni başarıya ulaştıracak, yolundaki engelleri kaldıracak, savunduğun sistemi üstün getirecek, açıkladığın Hakk’ı galip getirecektir… Rasulullah inatla, yalanlama ile incinme ve hile ile müşriklerin yaygaraları ile karşılaştığı günlerde kafasını meşgul eden problemler bunlardı. “Rabbin sana verecek ve sen razı olacaksın.”

Sure akışına devam ederek, Rasulullah’a daha yolun başından beri Rabbinin kendisine karşı tutumunu hatırlatıyor ki Rabbinin kendisine ne güzel şeyler yaptığını, kendisine olan sevgisini, ona olan feyzini zihninde canlandırsın ve rahmetin, sevginin, ilahi dostluğun gerçekleştiği yerleri yeniden hatırlayarak doyuma ulaşsın, tatmin olsun. Bu öylesine üstün bir nimet ki böylesine son derece mükemmel olarak onu anmak ve hatırlatmak o nimeti canlandırıyor.

6- O seni yetim bulup barındırmadı mı?

7- Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?

8- Fakir iken seni zengin etmedi mi?

Kendi durumuna, geçmiş hayatına bak. Rabbin bu görevi sana yüklemeden önce bile hiç seni bıraktı mı, sana hiç küstü mü? Yetimliğini O’nun koruması kuşatmadı mı? Şaşkınlığına O’nun doğru yolu göstermesi yetişmedi mi? Senin fakirliğini O’nun ihsanı bürümedi mi?

Sen yetim olarak doğmuştun seni kendi bağrına bastı. Senin dininden olmadığı halde amcan Ebu Talib’e varıncaya kadar birçoklarının şefkatini sağladı.

Doğrusu sen fakirdin, yüce Allah seni kanaatkârlık vererek zenginleştirdi. Nitekim seni kendi kazancın ve hanımın Hz. Hatice’nin malı ile de zengin yaptı, fakirliği hissetmedin, ya da çevrendeki zenginliklere göz dikmedin.

Sonra sen çelişik düşünceleri saçma inançları bulunan, durumları bozuk ve davranışları sapık bir cahiliyet ortamında yetiştin ve senin ruhun o ortamda huzur bulmadı, o hayata meyletmedi. Ama kendin için açık ve emin bir yol da bulamadın. Ne cahiliyette, ne de Hz. Musa’nın ve Hz. İsa’nın dinlerinden dönen dinlerini değiştiren, sapıtan ve yolunu kaybeden taraftarlarının yanında… Sonra yüce Allah, sana vahiy ettiği din ile, sana ulaştırdığı sistem ile seni doğru yola iletti.

Bir kimseyi inanç sistemlerinin karmaşasından, ve sapık yollardan kurtararak ona doğru yolu göstermek en büyük ihsandır. Hiçbir ihsan ona denk olamaz. Yine bir insana doğru yolu göstermek rahatlıktır, hiçbir endişenin benzemediği endişeden huzura kavuşmaktır, hiçbir yorgunluğun denk olmadığı yorgunluktan kurtulmaktır. Belki de bu yorgunluklar ve endişeler vahyin kesilmesi, müşriklerin buna sevinmeleri ve sevgilinin sevgilisinden ayrı kalması gibi Resulallah ‘ın çekmiş olduğu çilelerden ileri gelmekteydi. Sonra bu ayet gelerek, ona Rabbinin kendisini sapıklık içinde vahiysiz bırakmayacağını önceden de şaşkınlık içinde ve sapık bırakmadığını hatırlatıyor ve ruhunu tatmin ediyor.

Rabbinin onu yetim iken bağrına bastığını, şaşkın iken doğru yolu gösterdiğini fakirlikten kurtarıp zengin ettiğini hatırlatması dolayısı ile kendisine ve kendisinin gerisinden Müslümanlara her yetimi barındırmayı, her isteyenin ihtiyacını gidermeyi ve yüce Allah’ın üzerindeki nimetlerini belirtmeyi emrediyor. Bu nimetlerin başında ise bu dinin O’na gösterilmesi geliyor.

Şemsettin ÖZKAN

23.05.2021 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-sevdalara.net

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.