HAYAT ÇATLAK BARDAKTAN SU İÇMEYE BENZER İÇSEN DE TÜKENİR İÇMESEN DE

(Toplumsal İlişkiler 325)


اَلَّذ۪ينَ اِذَٓا اَصَابَتْهُمْ مُص۪يبَةٌۙ قَالُٓوا اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَۜ
“(Sabır ehli mü’minlere) Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: “Biz Allah’a ait (kullar) ız, (O’na iman ve itaat için varız) ve şüphesiz (öldükten sonra da) O’na dönücüleriz.” (Bakara/156)

Neyzen Tevfik “hayat çatlak bardaktaki su gibi içsen de tükenir içmesen de. Bu yüzden hayattan tat almaya bak. Çünkü bu hayat yaşasan da yaşamasan da bitecek,” demekle yerden göğe haklıdır. Ölüm herkesin kapısını bir şekilde çalacak.

Burada söz konusu olan bu hayatın nasıl değerlendirileceği mevzudur. Bu hayat bize yüce Yaradan tarafından armağan edilmiştir. Ölümü ve dirimi hangimizin güzel davranışlarda bulunduğumuzu denemek için yarattığını söyler yüce Rabbimiz; “O Allah ki, hanginiz daha güzel işler yapacak diye sizi imtihân etmek için ölümü ve her iki âlemde hayatı yaratmıştır. Gerçekten O, sınırsız izzet ve kudret sahibidir, bununla birlikte, çok ama çok merhametlidir.” (Mülk/2)

Bazı şeylerin tekrarı yok bunlardan biride yaşadığımız şu hayatımız. Bu yüzden bu hayatımızı iyi değerlendirmek boynumuzun borcu.

Ne diyeyim öyle bir söz söyleriz ki, bütün hayatı anlatır, öyle bir hayata rast gelir de yaşarız ki, bütün sözler anlamsız kalır ve sanki hiç yaşanmamış olur. Dersiniz ki bu benim hayatım mı? Evet senin hayatın o. Bilemeyiz şu hayat bizim için hangi rolleri biçmiş oynarız dururuz öylece hayat oyununu. Ama şu gerçek hiç değişmez. Hayat çatlak bardaktan su içmeyi hatırlatırcasına içsek de içmesek de bitiverir birgün.

Bu yüzden bu hayattan bir şekilde tat almaya bakmak lazım. Çünkü tekrarı yoktur bu hayatın. Üstadın dediği gibi “fazla ciddiye almayın şu dünyayı. Nasıl olsa sağ çıkamayacaksınız içinden,” derken aynı şeyleri söyler.

Ama bazen de hayatı ciddiye almak lazım. Bir canlı için çok şey ifade eder. Saniyeler bile önem kazanır. Tıpkı deniz yıldızları ve çocuk hikayesinde olduğu gibi.

Bir adam sabaha karşı okyanus kenarında yürüyormuş. Birden binlerce deniz yıldızının karaya vurduğunu görmüş. Daha da yaklaştığı zaman bir çocuk fark etmiş. Çocuk deniz yıldızlarını tek tek alarak denize geri götürüyormuş.

 Adam çocuğa yaklaşarak sormuş:

 -Bu deniz yıldızlarını neden denize geri atıyorsun?

 Çocuk cevap vermiş:

 -Güneş yükseliyor. Birazdan sular çekilecek ve bu deniz yıldızları susuzluktan ölecekler.

 Adam bu duruma şaşırmış:

 -Sahil çok uzun ve çok fazla deniz yıldızı var. Hepsini kurtaramazsın. Ne fark eder ki?

 Çocuk adamı dinlemiş. Daha sonra sahilden bir deniz yıldızı daha alarak denize bırakmış. Sonra adama dönerek:

 -Bak görüyor musun bu deniz yıldızı için fark etti demiş.

Musta Acıoğlu “Gibi Bir Şey Hayat” şiirinde şöyle der:

Güzel bir bahar
Havasını koklamak
Gibi bir şeyse hayat
Genzimi dolduran
Bu toz talazla
Kurak mevsimlerin
Adı ne?

Bir kuru soğan
Bir sıcak ekmek
Peynir ve domates
Kuş sütü noksan bir sofradan
Yemek içmek gibi
Bir şeyse bu hayat
Bu kanımı donduran
Beynimi durduran
Zehir zemberek aşın
Tadı ne?

Sadece görmek istediğini
Görmek gibi
Bir şeyse hayat
Görmek istediğim
Ama göremediğim
Simaların yadı ne?

Bir çift göze
Bakmak yanmak
vurulmak gibi
sevmek ve dahi sevilmek gibi
Bir şeyse hayat
Kahrolduğum
Mahvolduğum uğrunda
Bu güzel gözlerin
Muradı ne?

Şemsettin ÖZKAN

23.04.2021 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-hurriyet.com.tr

4-antoloji.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.