ANNEMİN YALANLARI

(Toplumsal İlişkiler 792)

وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِۚ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ وَهْناً عَلٰى وَهْنٍ وَفِصَالُهُ فٖي عَامَيْنِ اَنِ اشْكُرْ لٖي وَلِوَالِدَيْكَ ؕ اِلَيَّ الْمَصٖيرُ
Biz insanoğluna, ana babasına güzelce itaat etmesini ve onlara her zaman iyi davranmasını emrettik. Fakat annenin yeri bambaşkadır. Çünkü annesi, nice sıkıntı ve meşakkatlere katlanarak onu dokuz ay boyunca karnında taşıdı; bununla da kalmadı, tam iki yıl boyunca onu emzirdi ve gece gündüz demeden uykusunu, rahatlığını terk ederek onun bakımıyla ilgilendi. Öyleyse, ey insan; Bana ve ana babana şükret! Unutma ki, dönüşün Banadır!” (Lokman/14)

Anneler. Dünyamızı aydınlatan melek yüzlü insanlar. Onlar olmasa ne yapardık? İyi ki varlar. Cennetin bir halı gibi önlerine serildiği o güzelim insanlar olmasalardı dünyamız herhalde cehenneme dönerdi. Neden? Aşağıda okuyacağınız hikaye onların evlatları için nelere katlandığını bariz bir şekilde açıklıyor. Hikaye bana göre hala en iyi film olarak hafızamda yer alan bütün sahneleri taptaze olan Çağrı filminin yönetmeni

Merhum Suriyeli yönetmen Dr. Mustafa Al-Akkad’a ait. Şöyle anlatıyor annesini.
Anneler yalan söylemez diye düşünürdüm ama annem bana sekiz yerde yalan söyledikten sonra şüphemin yanlış olduğunu anladım.
Ve işte annemin yalanları, anneler nasıl yalan söyler bilin..
… Hikâye ben doğduğumda başlıyor. Çok fakir bir ailenin tek oğluydum. Bize yetecek kadar yiyeceğimiz yoktu. Açlığımızı gidermek için biraz pirinç getirdiğimizde annem payını bana verirdi. .. Pilavı tabağından benimkine aktarırken, “Oğlum, bu pirinci ye, ben aç değilim” derdi.

“Bu onun ilk yalanıydı.”

…… Ve yavaş yavaş büyüyordum. annem evimizin yakınındaki küçük bir nehirde bir balıkla bile olsa açlığımı gidermek için balık tutmaya giderdi. Bir defasında Allah’ın lütfu, iki balık tutmayı başardı. Hemencecik eve gitti balığı hazırladı iki balığı pişirip önüme koydu. ben balığı azar azar yerken annem de kemiklerin ve kılçıkların etrafındaki balıktan arta kalanları yiyordu, görünce yüreğim parçalandı. Hemen yemesi için diğer balığı önüne koydum. Eliyle Önüme itti ve “yavrum benim balık sevmediğimi sen bilmiyor musun?” dedi.

“Bu onun ikinci yalanıydı.”
Ve okul çağına geldiğimde okula gitmeliydim ve okul masraflarına yetecek kadar paramız yoktu.

Annem pazara gitti, bir giyim mağazasındaki çalışanla evleri dolaşarak malları pazarlamak üzere anlaştı.

Hanımlara kıyafetleri gösteriyordu. yağmurlu bir kış gecesi annem işten gecikti. ben onu evde bekliyordum. Yakın caddelerde anneme bakmak için evden çıkmıştım. Annemi sırtında bohça ile evlerin kapısını vururken gördüm. Anne diye seslendim; “vakit geç oldu hava soğuk işe sabah devam edersin” dedim.
Annem gülümseyerek bana; “oğlum yorgun değilim” dedi.

Bu onun üçüncü yalanıydı.

Okulun sene sonu sınavında annem benimle gelmekte ısrar etti, içeri girdim annemde güneşin kavurucu sıcağında dışarıda benim çıkmamı bekliyordu. zil çalıp imtihan bittiğinde yanıma geldi ve beni sıkı bir şekilde kucakladı. Başarının Allahın muvaffakiyetiyle olduğunu ifade etti. Annemin yanına geldiğimde içmek üzere satın aldığı bir bardak içecek duruyordu. susuzluğumu giderinceye kadar içtim ve gözüm anamın yüzüne kaydı ve yüzünden terlerin aktığını gördüm, hemencecik bardağı ona verdim dedim ki:

“İç anne!” ve o: “sen iç oğlum, ben susamadım” dedi.
Bu onun dördüncü yalanıydı.
Babamın ölümünden sonra annem bekar bir dul anne hayatı yaşamak zorunda kaldı ve evin sorumluluğu tek başına ona kaldı. bu yüzden hayat bizim için daha da karmaşıklaştı ve açlıkla karşı karşıya kaldık. Amcam iyi birisiydi, açlığımızı giderecek kadar yiyecek gönderiyordu. Komşularımız durumumuzun daha da kötüye gittiğini görünce, anneme çok genç yaşta olduğu için, bir erkekle evlenmesini tavsiye ettiler. Ama annem evlenmeyi reddetti ve şöyle dedi; “sevgiliye ihtiyacım yok.”

Bu onun beşinci yalanıydı.

…Ve bittiğinde eğitimimi tamamladıktan ve üniversiteden mezun olduktan sonra, oldukça iyi bir iş buldum ve artık annemin dinlenmesi ve ev masraflarını karşılama sorumluluğunu bana bırakması için, doğru zamanın geldiğini düşündüm ve o vakitte artık annemin evin işlerini çevirecek mecali yoktu, lakin annem çarşıyı süpürüyor ve her sabah sebze satıyordu. İşi bırakmayı reddettiğinde, maaşımın bir kısmını ona ayırdım. parayı almadı ve şöyle dedi: “Oğlum, paranı sakla, benim yeterince param var.”

Bu onun altıncı yalanıydı.
Bir işte çalışırken yüksek lisansa devam ettim ve gerçekten başardım ve maaşım yükseltildi. Çalıştığım Alman şirketi bana Almanya’daki ana şubesinde çalışma fırsatı verdi. Kendimi çok mutlu hissediyordum. Yeni bir başlangıç ve mutlu bir hayat hayal etmeye başladım. Yolculuk yapıp, gereken işlemleri bitirdikten sonra, anneme benimle kalması için, telefon ettiğimde beni rahatsız edeceğini düşünüp; “Oğlum ben lüks yaşama alışık değilim” dedi.

Bu onun yedinci yalanıydı.
Annem yaşlanıp ihtiyarladı ve kansere yakalandı. Onun hasta bakıcılığını yapacak birisi yanında olmalıydı. Ama canım annem ile benim aramda ülkeler vardı ne yapayım? Her şeyi bırakıp evimize annemi ziyarete gittim. Operasyon sonrası yatalak buldum. Annem beni gördüğünde, gülümsemeye çalıştı bir taraftan da kalbim yanıyordu. Çünkü çok zayıftı, zayıflamıştı. Bu benim bildiğim tanıdığım annem değildi, gözlerimden yaşlar aktı, ama hemencecik anne yüreğiyle annem beni teselli etmeye çalıştı ve dedi ki; “ağlama oğlum, acı hissetmiyorum.”

Bu onun sekizinci yalanıydı.

Ve bunu bana söylediğinde gözlerini kapadı ve bir daha da açmadı.

Şemsettin ÖZKAN

26.08.2022 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-onedio.com

4-Whats App

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.