(Toplumsal İlişkiler 1634)
وَالَّذٖينَ يَرْمُونَ الْمُحْصَنَاتِ ثُمَّ لَمْ يَأْتُوا بِاَرْبَعَةِ شُهَدَٓاءَ فَاجْلِدُوهُمْ ثَمَانٖينَ جَلْدَةً وَلَا تَقْبَلُوا لَهُمْ شَهَادَةً اَبَداًۚ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَۙ
“Namuslu, iffetli, hür kadınlara, zina suçlamasında bulunup, sonra bunu ispat için dört görgü şâhidi getiremeyenlere, derilerini incitecek şekilde, seksen kırbaç vurun ve artık onların şâhitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar, işte onlar hakça bir düzenin dışına çıkan fâsıklardır, günahkârlardır.” (Nur/4)
“Yalan öyle nüfuz etmişti ki insanların diline; ‘doğrusunu söylemek gerekirse’ diye bir kalıp var” diyen Dostayevski, bu başbelası huyla, insanların sıkıntısını dile getirmekle, ne kadar haklı değil mi değerli dostlar?
Yalan, gerçeğin hilafına söylenen söz. Kandırmak, gerçeği gizlemek gibi anlamlara gelen yalan, yalancının mesleği, yolu, meşrebi. Aklı sıra kendine çıkar sağlayacak. Yalancı birilerini çekemediği için, onların aleyhinde fesatlık hasetlik yapacak.
Öyle bir zaman ve yerdeyim ki; sevdalar olmuş para, aşklar olmuş yara, yürekler olmuş kara, insanlık düşmüş dara, bu hayatta gücün kaldıysa dürüstlüğü ara.
Gerçekler her nedense saklanmak ister. Keşke insanlar acı gerçekte olsa doğruyu söylemekten çekinmeseler.
Friedrich Nietzsche; “bana yalan söylediğin için değil, bundan sonra sana inanmayacağım için üzgünüm” derken, güven bunalımının sonuçlarına dikkat çeker. Yalan söyledikten sonra resmen karşındaki için artık yok hükmündesin. Sana bir daha asla güvenmeyecek ve inanmayacak. Her sözün, yaptığın, ettiğin, artık tartılacak, ölçülecek, biçilecek. Şüpheyle bakılacak o söz ve davranışının ardında, bir Çapanoğlu var mı denilecek.
Bırakınız, bir hakikat sizi incitsin, bir yalan sizi avutacağına. Çünkü bir yalan, dört doğruyu götürür: İyiliği, güveni, sadakati ve huzuru. Ya şu zamane aşklarına ne demeli? Sevmeler yalan olunca, gitmeler de kolay oluyor. Öyle insanlar var ki, şeytan bile maşallah diyor ve önlerinde ceketini ilikliyor. Öyle değil midir yamuk olursan kimse vurmaz, ama doğru çiviysen tepene tepene vururlar hiç gözünün yaşına bakmazlar.
Hz. Mevlana; “vefayı vefasızda, edebi hayasızda, merhameti vicdansızda arama! Üzülürsün,” derken doğru sözlü olmayı yalancıda aramanın, insanın kederine keder katmaktan başka bir işe yaramayacağını söyler
“Yalan söyleyerek dünyanın öbür ucuna gidersin, ama geri dönemezsin,” diyen Dostoyevski’ de, yalancının mumunun yatsıya kadar yanabileceğini, ama sonunun hüsran olacağının altını çizer.
Şemsettin ÖZKAN
16.12.2024 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-suskunduvar.com