(Toplumsal ilişkiler 1007)
ثُمَّ سَوّٰيهُ وَنَفَخَ فٖيهِ مِنْ رُوحِهٖ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَؕ قَلٖيلاً مَا تَشْكُرُونَ
“Sonra onu ’düzeltip bir biçime soktu’ ve ona (insana, Kendi)
Ruhundan üfledi. Ve sizin için kulaklar, gözler ve gönüller var etti. (Buna rağmen) Pek az şükrediyorsunuz? (Ne nankör insanlarsınız!)” (Secde/9)
Konuşmak belki kolay da dostlar, anlaşabilmek hiç de o kadar basit değil. Çünkü insan diliyle mecburiyetten ihtiyaçları dile getirir, ancak severek muhatabını anlayabilir ancak.
Hz. Mevlana; “kalbiyle konuşup anlaşabilenlerin dil ile konuşmaya ihtiyacı yoktur” derken, gönül dostlarının kalben sükuti sohbet yaptıklarını anlatır bize.
Bazen öyle bir an gelir ki, söz söylesen hiçbir tesiri yoktur, ama susmaya da gönlün razı değildir. İşte böyle anda kalben konuşmak, iyi gelecektir konuşana da, dinleyene de.
Toplumları yaşanılabilir hale getirenler hep gönül doktorları olmuştur. Onlar gerçekten de dilleriyle değil, yürekleriyle konuşurlar. Öyle boş laf ettiklerini göremezsiniz.
Şöyle tarihi bilgilerinizi yoklarsanız, en kaotik ortam ve şartlarda, toplumun fetret dönemlerinde ortaya çıkmıştır genellikle bu gönül erleri. Yunus Emre’lerin, Mevlana’ların, Hacı Bektaş Veli’lerin ve daha nicelerinin yaşadıkları zamanlara ve mekanlara bakarsanız, ne demek istediğimi, şüphesiz daha iyi anlayacaksınız sanırım.
Gönülden konuşmanın daha da elzem olduğu bir çağda, sosyal medyada ağzı olanın uluorta konuşup akla ziyan yorumlarla adeta lağım çukuruna dönmüş ağız ve dilleriyle ne kadar modernleşirsek modernleşelim, ne kadar medeniymiş gibi görükürsek görünelim, maalesef sınıfta kaldığımızı not etmemiz lazım değerli dostlar! Çünkü yüce Yaratan’ın bize üflediği o ruhla, yani fıtrata yaradılışımıza uygun bir moddan çıkmışız. Fıtratı bozmuşuz nasıl gönül eri olacağız o halde? Nasıl?
Şemsettin ÖZKAN
30.03.2023 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com