SÖYLESEM TESİRİ YOK SUSSAM GÖNLÜM RAZI DEĞİL

(Toplumsal İlişkiler 772)

اِذْهَبَٓا اِلٰى فِرْعَوْنَ اِنَّهُ طَغٰىۚ
فَقُولَا لَهُ قَوْلاً لَيِّناً لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ اَوْ يَخْشٰى
“Mûsâ Mısır’a geldi ve olup biteni kardeşine haber verdi. Sonra Allah, her ikisine şöyle vahyetti: “İkiniz Firavuna gidin ve yaptığı zulümden vazgeçip emirlerime itaat etmesi için onu uyarın; çünkü o, gerçekten de sınırı aştı.” (Taha/43)
“Fakat onunla tatlı dille konuşun, hikmetle ve ibret verici güzel öğütlerle onu hakîkate dâvet edin. Tartışmak gerektiğinde, kaba ve kırıcı davranmadan, gönül incitmeden konuşarak ona ayetlerimi tebliğ edin ki, belki bu sayede öğüt alır; yâhut en azından ilâhî azaptan korkup 
zulüm ve haksızlık yapmaktan çekinir.” (Taha/44)

Konuşmak ve susmak. İkisi de birbirine zıd kavram. Ama ikisini bir cümlede yanyana getirmek usta işi. Gece gündüz, ak kara, erkek dişi, gökyüzü yeryüzü gibi kavramlar ancak birlikte kullanılınca manaya derinlik katar.

İşte Fuzuli’ye ait olduğu söylenen şu söz de böyledir; “söylesem tesiri yok, sussam gönlüm razı değil!” Bu sözü onun sözü değil diyen belki çok kişi dillendirmiş olsa da, söz çok hoşuma gitti.

İnsanın bazen öyle bir anı olur ki, söylese bir türlü söylemese bir türlü durumuna düşer. Bu yüzden olsa gerek sevgili Peygamberimizin her doğrunun her yerde söylenmemesini işaret eden hadisleri vardır.

Enes bin Mâlik (r.a) şöyle buyurur: Muâz bin Cebel (r.a) 

deve üstünde Rasûlullâh (s.a.v) Efendimiz’in terkisinde idi. 

Efendimiz (s.a.v):

“‒Ey Muâz!” diye nidâ buyurdular. Muâz (r.a):

“‒Lebbeyk yâ Rasûlallah ve sa’deyk: Buyur ey Allah’ın Rasûlü, emrine âmâdeyim!” dedi. Ve bu hâl üç kere vâkî oldu. Üçüncüsünde Efendimiz (s.a.v):

“‒Hiç kimse yoktur ki kalbinden tasdîk ederek Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şahâdet etsin de, Allâh Teâlâ onu (Cehennem) ateşine harâm kılmasın! buyurdular.

Muâz (r.a):

“‒Yâ Rasûlallah, bunu insanlara haber vereyim de sevinsinler mi?” dedi. Allah Rasûlü (s.a.v):

“‒Hayır, söyleme! Çünkü (buna) güvenirler.” buyurdular.

Muâz bin Cebel (r.a) vefâtı esnâsında, (ilmi gizlediği için) günaha düşerim korkusuyla bunu etrafındakilere haber verdi. (Buhârî, İlim, 49) Bu olayda söylenilmemesini isteyen sevgili Peygamberimiz. İnsanlar bu söze güvenip güzel iş ve davranışları terkedebilir endişesi var. Yani kelime-i şehadeti gönülden söyleyenin cennete gireceğini duyanın amelleri bırakma kaygısı söz konusudur. Muaz bin Cebel bu hadisi ölümüne yakın bir zamana kadar söylememiştir. Lakin ilmi gizlemek babında meseleye yaklaşarak ömrünün son demlerinde bu hadisi insanlara aktarmıştır.

Şemsettin ÖZKAN

06.08.2022 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4-islamveihsan.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.