İSTİYORUZ Kİ ÇÖLLERİN ORTASINDA SUSUZ BIRAKTIĞIMIZ İNSANLAR BİZE GÜL BAHÇESİ SUNSUN VAR MI BÖYLE BİR DÜNYA

(Toplumsal İlişkiler 771)

وَاِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فِي الْبَحْرِ ضَلَّ مَنْ تَدْعُونَ اِلَّٓا اِيَّاهُۚ فَلَمَّا نَجّٰيكُمْ اِلَى الْبَرِّ اَعْرَضْتُمْؕ وَكَانَ الْاِنْسَانُ كَفُوراً
Denizde yolculuk yaparken başınız dara düştü mü, o ana kadar Allah’tan başka yalvarıp yakardığınız bütün o uydurma ilâhlar sizi yüzüstü bırakarak kaybolur gider, yani hepsinin bâtıl ve asılsız olduğu gün gibi ortaya çıkar. Fakat Allah sizi kurtarıp sağ salim karaya çıkarınca, ettiğiniz duâları, verdiğiniz sözleri unutur, hemen yüz çevirirsiniz. Bak, Rabb’ini tanımayan insan ne kadar da nankördür!” (İsra/67)

Japonların nankörlüğü anlatan çok güzel bir sözü var; “hava biraz soğusun, gölge veren ağacı unutursun” diye. Yine bizim meşhur o atasözümüz “besle kargayı oysun gözünü” diye. Gerçekten en büyük körlük nankörlük değil midir dostlar?

Gelin görün ki insanın mayasında bu nankörlük denen illet maalesef var. Rabbine karşı nankör olan bir varlık, insana karşı haydi haydi bu nankörlüğü yapmaz mı? Yapar yapar bir de ister ki, çöllerin ortasında susuz bıraktığı o insanlar, ona gül bahçesi sunsunlar.Var mı böyle bir dünya?

Yapılan iyilik hiç unutulur mu? Yapılan bu iyiliğe kötülükle cevap verilir mi? İyiliğin karşılığı kötülük mü olmalı? Hani şu bedevinin çölde su verdiği kişi tarafından bir de devesini çalan hırsızın nankörlüğünü sanırım bilmeyeniniz yoktur. Çölde devesi üzerinde giden bir bedevi susuzluktan ölmek üzere olan birine rastlar. Devesinden hemen iner ve yerde kızgın kumlar üstünde yatan adama su verir, büyük bir şefkatle, terlemiş alnını siler, kim olduğunu sorar. Su içen adam yavaş yavaş kendine gelir.
O esnada daha beş dakika önce susuzluktan ölmek üzere olan adam kendisine merhamet elini uzatan bedeviyi birden itekler ve adamın devesine biner oradan uzaklaşmaya çalışır. Bedevi yere düşer ve devesini kaçıran adamın arkasından:

– Lütfen yabancı, gittiğin yerde bu olayı anlatma’’ der. Deveyi kaçıran adam şaşırır, bu adam arkamdan bağırıp çağırmıyor neden olayı anlatmamamı istiyor acaba ,deveyi durdurur: ‘ “-Neden anlatmayayım?’’der.
Kızgın kumların üzerinde doğrulan bedevi; “- eğer gittiğin yerde bu olayı anlatırsan, artık çölde biri susuzluktan ölse bile, kimse ona asla su vermez.’’der. Şimdi bu hırsız yeniden insanların çölün ortasında kendisine gül bahçesi sunulmasını bekliyor. Şu modern yaşamda var mı böyle bir dünya?

Aşağıdaki hikayede de kurt, tilki ve insanın üst üste yaptıkları nankör davranışları çok güzel anlatılmış:

Günün birinde bir kurdu avcılar fena halde sıkıştırır. Kurt ormanda oraya buraya kaçar, ancak peşindeki avcıları bir türlü ekemez. Canını kurtarmak için deli gibi koşarken bir köylüye rastlar. Köylü elinde yabasıyla tarlasına girmektedir.

Kurt adamın önüne çöker ve yalvarmaya başlar: “Ey insan ne olur yardım et bana, peşimdeki avcılardan kaçacak nefesim kalmadı, eğer sen yardım etmezsen biraz sonra yakalayıp öldürecekler.” Köylü bir an düşündükten sonra yanındaki boş çuvalı açar, kurda içine girmesini söyler. Çuvalın ağzını bağlar, sırtına vurur ve yürümeye devam eder. Birkaç dakika sonra da avcılara rastlar.

Avcılar köylüye bu civarda bir kurt görüp görmediğini sorarlar; Köylü, “Görmedim” der ve avcılar uzaklaşır. Avcıların iyice uzaklaştığından emin olduktan sonra köylü sırtındaki torbayı indirir, ağzını açar, kurdu dışarı salar.

Çok teşekkür ederim” der kurt, “Bana büyük bir iyilik yaptın.” “Önemli değil” der köylü ve tarlasına gitmek üzere yürümeye başlar.

Bir dakika” diye seslenir kurt: “Çok uzun zamandır bu avcılardan kaçıyorum, çok bitkin düştüm, açım, kuvvetimi toplamam için bir şeyler yemem lazım ve burada senden başka yiyecek bir şey yok.”

Köylü şaşırır: “Olur mu, ben senin hayatını kurtardım.”

Yapılan iyiliklerden, verilen hizmetlerden daha çabuk unutulan bir şey yoktur” der kurt. “Ben de kendi çıkarım için senin iyiliğini unutmak ve seni yemek zorundayım.”

Bir süre tartıştıktan sonra, ormanda karşılarına çıkacak olan ilk üç kişiye bu konuyu sormaya ve ona göre davranmaya karar verirler.

Karşılarına önce yaşlı bir kısrak çıkar. ”Ne vefası” der kısrak, “Ben sahibime yıllarca hizmet ettim, arabasını çektim, taylar doğurdum, gezdirdim. Ve yaşlanıp bir işe yaramadığımda beni böylece kapıya koydu… ”

Bir sıfır öne geçen kurt sevinirken bir köpeğe rastlarlar.  “Ben hizmetin değerini bilen bir efendi görmedim” der köpek, “Yıllardır sadakatle hizmet ederim sahibime koyunlarını korurum, yabancılara saldırırım, ama o beni her gün tekmeler, sopayla vurur…”

Kurt köylüye döner, “İşte gördün” der.

Köylü de son bir çabayla “Ama üç diye konuşmuştuk, birine daha soralım, sonra beni ye” diye cevap verir köylü.

Bu kez karşılarına bir tilki çıkar. Başlarından geçenleri, tartışmalarını anlatırlar. Tilki hep nefret ettiği kurda bir oyun oynayacağı için keyiflenir. “Her şeyi anladım da” der tilki “Bu küçücük torbaya nasıl sığdın?”

Kurt bir şeyler söyler, tilki inanmamış gibi yapar: “Gözümle görmeden inanmam…” İşin sonuna geldiğini düşünen kurt torbaya girer girmez, tilki köylüye işaret eder ve köylü torbanın ağzını sıkıca bağlar.

Köylü eline bir taş alır ve “Beni yemeye kalktın ha nankör yaratık” diyerek torbanın içindeki kurdu bir süre pataklar. Sonra tilkiye döner: “Sana minnettarım beni bu kurttan kurtardın” der.

Tilki de “Benim için bir zevkti” diye cevap verir. O an köylünün gözü tilkinin parlak kürküne takılır, bu kürkü satarsa alacağı parayı düşünür ve hiç beklemeden elindeki taşı kafasına vurup tilkiyi öldürür.

Sonra da torbanın içindeki kurdu ayağıyla dürter: 

Haklıymışsın kurt, yapılan iyilikten daha çabuk unutulan bir şey yokmuş.” Hoşça kalın.

Şemsettin ÖZKAN

05.08.2022 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4-facebook.com

5-eodev.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.