NEDEN DİYE SORMAYIN ONU KENDİME BİLE HENÜZ AÇIKLAYABİLMİŞ DEĞİLİM

(Toplumsal İlişkiler 296)



هُوَ الَّـذ۪ٓي اَنْزَلَ عَلَيْكَ الْكِتَابَ مِنْهُ اٰيَاتٌ مُحْكَمَاتٌ هُنَّ اُمُّ الْكِتَابِ وَاُخَرُ مُتَشَابِهَاتٌۜ فَاَمَّا الَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ زَيْغٌ فَيَتَّبِعُونَ مَا تَشَابَهَ مِنْهُ ابْتِغَٓاءَ الْفِتْنَةِ وَابْتِغَٓاءَ تَأْو۪يلِه۪ۚ وَمَا يَعْلَمُ تَأْو۪يلَهُٓ اِلَّا اللّٰهُۢ وَالرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ يَقُولُونَ اٰمَنَّا بِه۪ۙ كُلٌّ مِنْ عِنْدِ رَبِّنَاۚ وَمَا يَذَّكَّرُ اِلَّٓا اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
Sana bu muhteşem Kitabı gönderen, O’dur. Kur’an’ın büyük bir kısmı muhkem ayetlerden oluşmaktadır ki, bunlar Kitabın aslı ve esasıdır. Diğer ayetleri ise, müteşâbihtir.
Muhkem: Bozulmaya, yıkılmaya karşı korunmuş, sapasağlam ve dayanıklı şey demektir. Kur’an, hiçbir değişikliğe ve bozulmaya uğramayacak şekilde korunmuş, sağlamlaştırılmış olduğundan, bu anlamda bütün ayetleri muhkemdir. (11. Hûd: 1; 22. Hacc: 52; 47. Muhammed: 20)
Müteşâbih: Aralarındaki fark neredeyse seçilemeyecek ölçüde birbirleriyle benzeşen şeyler demektir. Kur’an ayetleri; güzellik, doğruluk, söylem biçimi gibi bir çok yönlerden birbirlerine benzediğinden, bu anlamda da bütün ayetleri müteşâbihtir (39. Zümer: 23).
Buradaki anlamıyla; bizden hem iman ve hem de o iman doğrultusunda amel isteyen, yani konusu iman ve amel olan ayetlere muhkem; ama sadece iman isteyen, konusu iman olup bizden bir amel istemeyen ayetlere de müteşabih denir. Mesela; namaz, infak, içki, kumar gibi konuları anlatan ayetler muhkem, Adem’in topraktan yaratılması, Fil olayı, Musa’nın asası ile denizin yarılması gibi konuları anlatan ayetler de müteşa­bihtir.
Kur’an’ın asıl varlık sebebi, insan hayatını Allah’ın rızası doğrultusunda düzenleyen muhkem ayetlerdir. Ama onların uygulanabilmesi için müteşabih ayetlerle kazanacağımız iman desteğine gerçekten ihtiyacımız vardır. Fakat, Kur’an ile
hayatını düzenleme ve onun dilediği gibi yaşama niyeti olmayan kalplerinde eğrilik bulunan kötü niyetli veya bilgisiz insanlar,
 Kur’an’ın bildirdiği gerçekler konusunda insanları şüpheye düşürerek fitne çıkarmak ve Allah’ın kitabını keyiflerince 
yorumlayıp bâtıl iddia ve önyargılarını Kur’an’a onaylatmak amacıyla, muhkem ayetleri görmezlikten gelirler de, kulluk derdinde olmadıkları için anlamını rahatça çarpıtabileceklerini düşündükleri bu müteşâbih ayetlerin peşine düşerler.
Oysa onların
 gerçek anlamını ve doğru yorumunu, sadece Allah bilir. Ve bunu, kitabında size de açıkça bildirmiştir. O hâlde, birkaç anlama gelebilen bu müteşâbih ayetlerin doğru yorumunu Allah’tan, yani onun kitabından ve onları beyan hakkı verilen Elçi’sinden öğrenmelisiniz. Nitekim, ilimde derinleşmiş olanlar:
“Biz, ona
 tüm kalbimizle iman etmişiz, muhkem olsun, müteşâbih olsun, Kur’an ayetlerinin tümü Rabb’imiz tarafından gönderilmiştir!” derler. Fakat bu hakikati, akıl ve sağduyu sahiplerinden başkası düşünüp öğüt almaz.” (Al-i imran/7)

Hayatımızda öyle enterasan olaylar olur ki, izah edilmesi imkansızdır. Sırra kadem basar ve gündemimizden yavaşça düşer giderler. Çok bilinmeyenli denklem gibidirler tabiri caizse. Bir türlü çözemeyiz nedenlerini, niçinlerini? Hayata dair her alanda bu girift bilinmezlikler bizi gizemlerin sırların peşinden sürükler de sürükler.

Rahmetli zarif insan Cahit Zarifoğlu; “neden diye sormayın onu kendime bile henüz açıklayabilmiş değilim,” derken bu çetrefilli halet-i ruhiyeye dikkatlerimizi celbeder.

Bakmayın siz bazı şeylerin matematik gibi başımızda kocaman kocaman soru işaretleriyle dikildiğine. Bazen o şeyin hakkında hiç sorgulanmadan, sual edilmeden öylece kabul edilmesi gerekiyordur. Sonra o mevzunun perde arkası bilirsen belki mutsuz olacaksın. Bilmesen senin için daha hayırlı olacak belki de. Mesnevi’de anlatılan şu meşhur hayvanların dilinden anlamak için Hz. Musa’ya yalvaran adamın hikayesini hepiniz iyi bilirsiniz:

Bir gün adamın biri Hz. Musa (a.s.)’ya geldi: “Ya Musa ne olur dua et de ben hayvanların dilinden anlayayım ve bundan kendime hisseler çıkartarak daha iyi bir insan olayım.” dedi.Hz. Musa (a.s.): “Bence kendi işlerinle meşgul ol , kaldıramayacağın bir yükün altına girmeye çalışma, bu halin senin için daha hayırlıdır.” dedi.Fakat adam dinlemedi ısrar etti: “Ya Musa ne olur hiç değilse kapımda yatan köpekle horozun dilini anlayayım.” dedi.

Musa (a.s.) her ne kadar bundan vazgeçmesi için çalıştıysa da adam ısrar etti. Bunun üzerine Musa (a.s.) ona dua etti. Adam sevinerek evine döndü. Ertesi sabah hizmetçisi sofrayı kurarken bir parça ekmek fırlayıp düştü. Horoz koşarak bunu kaptı. Köpek buna kızdı: “Be horoz bu yaptığın doğru mu? Sen buğday da yiyebilirsin arpa da. Mısır da yiyebilirsin, küçük taneleri de. Bense ekmekten başka bir şey yiyemem, neden benim rızkımı kapıyorsun?” dedi.Horoz cevap verdi: “Haklısın fakat hiç tasalanma yarın bizim efendinin eşeği ölecek, sen de böylece karnını iyice doyuracaksın.” dedi.

Bunu duyan adam hemen eşeği pazara götürerek sattı.Ertesi sabah da bakalım köpekle horoz ne konuşacaklar diye onların yanına geldi.Köpek horoza sitem ediyor: “Yahu horoz hani eşek ölecekti, biz de karnımızı doyuracaktık.” diyordun.Horoz: “Eşek ölmeye öldü lakin başka yerde. Çünkü sahibim onu sattı. Fakat hiç merak etme yarın at ölecek, o zaman da daha büyük bir ziyafete konacaksın.” dedi.Bunu duyan adam hemen ahıra koştu, atı aldığı gibi pazara götürüp sattı. Sevinerek evine döndü:

Bu hayvanların dilini öğrenmem çok iyi oldu. Böylece zarardan kurtuldum.” diye düşünüyordu.Ertesi sabah yine acaba ne konuşacaklar diye köpekle horozun yanına gitti. Köpek yine horoza sitem ediyor, duruyordu: “Yahu horoz bu sefer de dediğin olmadı, yoksa sen de mi yalana başladın.” dedi.Horoz:“Hayır ben yalan söylemedim at ölecekti lakin sahibimiz onu da sattı. Fakat merak etme, yarın sahibimizin çok değerli kölesi ölecek o zaman onun hayrına yemekler, helvalar verilecek hepimiz doyacağız.” dedi.

Bunu duyan adam o gün hiç beklemeden, kölesini götürüp sattı:“Bu horozla köpeğin dilini öğrenmem iyi oldu. Böylece birçok zarardan kurtuldum.” diye düşünerek sevindi ve ertesi gün yine köpekle horozun yanına koştu. İkisi yine konuşuyorlardı. Köpek bu sefer çok kızgındı:“Yalancı horoz, hani köle ölecek, bu sayede karnımız doyacaktı, günlerden beri yalanlarınla avutuyorsun, bu sana yakışır mı?”

Horoz:“Ben yalancı değilim ve yalan söylemem, diye başladı. Köle öldü fakat burada değil, başka yerde. Çünkü sahibimiz onu sattı. Fakat hiç iyi etmedi. Çünkü bu sefer sıra kendine geldi. Zira ilkin kaza, bela eşeğe gelecek, böylece sahibimiz beladan-kazadan kurtulmuş olacaktı. Eşeği satınca, onun yerine ata geldi, atı da satınca, köleye geldi. Köleyi de satınca bela ona gelecek. Sıra onda, yarın sahibimiz ölecek, o sayede hepimiz doyacağız.” dedi.Bunu duyan adam ah vah etti, başına vurdu fakat iş işten geçmişti.Böylece tamahkarlığın cezasını hayatıyla ödedi.

Şemsettin ÖZKAN

25.03.2021 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-hayrankaldim.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.