KİMSE DAĞLARA TAKILIP DÜŞMEZ UFAK ŞEYLER BOZAR DENGENİZİ

(Toplumsal İlişkiler 182)


قَالَ اِنَّهُ يَقُولُ اِنَّهَا بَقَرَةٌ لَا ذَلُولٌ تُث۪يرُ الْاَرْضَ وَلَا تَسْقِي الْحَرْثَۚ مُسَلَّمَةٌ لَا شِيَةَ ف۪يهَاۜ قَالُوا الْـٰٔنَ جِئْتَ بِالْحَقِّۜ فَذَبَحُوهَا وَمَا كَادُوا يَفْعَلُونَ۟
Mûsâ: “Allah onun, henüz boyunduruk altına alınmamış, toprak sürmeyen, ekin sulamayan, her yerde serbestçe dolaşan, alacasız ve beneksiz, kısacası tam da Mısırlılarca kutsal sayılan özellikleri taşıyan bir inek olduğunu söylüyor!” deyince, onlar nihâyet, daha fazla itirazın kendilerini helâke sürükleyeceğini anlayarak:“İşte şimdi gerçeği söyledin!” dediler ve istemeyerek
de olsa, ineği boğazladılar, fakat az kalsın bunu
yapmayacaklardı.Aslında bu iş için herhangi bir ineğin kesilmesi yeterli olacaktı. Fakat bu insanlar, basit bir inek kesme emrini bile o kadar kurcaladılar ki, sonunda kendileri de işin içinden çıkamaz hâle geldiler. Öyleyse, size emredilenleri gücünüz yettiğince yapmalı, olmadık yorumlara dalıp gereksiz yükümlülükler icat ederek dini karmakarışık ve uygulanamaz bir hâle getirmekten kaçınmalısınız.” (Bakara/71)

Teferruat, ayrıntı, ayrıntılar, fazla detaya inme insanoğlunun gerçeği ararken sapmasına, yoldan çıkmasına, bir şeyin özünü terkedip kabukta oyalanmasına neden olur mu? Evet olur. Burada neye odaklandıysa insan o konuya yoğunlaşmalıdır. Teferruatta kaybolmamalıdır. Atatürk’ün çok hoşuma giden çok güzel bir sözü var; “söz konusu vatansa gerisi teferruattır,” diye. Bir komutan olarak tamamen vatanın kurtarılmasına odaklanmış. Ayrıntılara takılıp kalmamış.

Bıçağın kemiğe dayandığı koşullar olduğunu ve ölünceye kadar savaşmaktan başka çare olmadığını düşünüp ordularına şu emri vermiştir : “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz.”

Herkesin bildiği anonim bir söz, bize işin detaylarında takılıp kalınmamasını, esas büyük resme bakmamız gerektiğini hatırlatır: “Kimse dağlara takılıp düşmez. Ufak şeyler bozar dengenizi. Yolunuzdaki ufak şeyleri geçin ve bir dağ geçtiğinizi görürsünüz.”

Yukarıda geçen ayeti açıklarken Tefhimü’l Kur’an müellifi Mevdudi, Yahudilerin teferuata dalmaları ve işin iyice sarpa sarması konusunda şunları söyler:

İsrailoğuları’na, etraflarındaki putperest milletlerden etkilenerek edindikleri ineğe tapma ve ineğin kutsiyeti inançlarını kırmak için bir inek kurban etmeleri emredilmişti. Bu, onların imanlarının sınanmasıydı. Eğer gerçekten Allah’ın birliğine inanıyor ve ibadette başka bir şeyi O’na ortak koşmuyorlarsa, daha önceden taptıkları putu kendi elleriyle kırmalıydılar. Fakat bu çok zor bir sınavdı. Onlar inek kurban etmekten kaçınmaya çalıştılar; çünkü, bir tek Allah’a inançları henüz tam sağlamlaşmamıştı. Bu görevden kurtulmak için ayrıntı üzerine ayrıntı sordular, fakat çok soru sordukça daha da köşeye sıkıştılar. O kadar ki, sonunda onlara açıkça, o dönemde özellikle tapmak için seçilen altın renkli ineği kurban etmeleri söylendi. Kitab-ı Mukkaddes’te de bu olaya değinilir; fakat, İsrailoğulları’nın gereksiz sorularla nasıl bu görevden kurtulmaya çalıştıklarından bahsedilmez. (Bkz: Tevrat, Sayılar 19: 1-10)

Yukarıdaki ayetten bir Müslüman olarak bizler de dersler çıkarmalıyız. Bu işi yapanları Hz. Musa’ya tabi olmuş o dönem İsrailoğullarını, Rabbimizin, Kur’an’da kıssa anlatmak için verdiğini, düşünmüyoruz herhalde. Ey Müslüman, sende onlar gibi ayrıntılarda dolaştıkça, teferruata boğuldukça, bürokrasiyi halkın üzerinde, demoklesin kılıcı gibi salladıkça, adalet mekanizmasını iyi çalıştırmadıkça, senin de onlardan farkın kalmaz, demektir bu. Teknoloji sözde hayatı kolaylaştıracak, israfı önleyecek, insanları rahatlayacak derken monoton ve makine gibi ilginç bir prototip insan modeli ortaya çıkmaya başladı. Hiç unutmadığım, ilk duyduğumda çok güldüğüm zamanın başbakanlarından birinin direktifiyle konuyu bitirmek istiyorum. Başbakana gelmişler;

– Efendim arşiv ağzına kadar doldu, ne yapalım?

O da gayet rahat bir şekilde;

– Öyleyse arşivdekilerin birer fotokopisini çektirip kaldırıverin, demiş.

Şemsettin ÖZKAN

01.12.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-sevdalara.net

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.