HANİ BENİM AİLEM NEREDE?

(Toplumsal İlişkiler 226)


اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰٓى اٰدَمَ وَنُوحاً وَاٰلَ اِبْرٰه۪يمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ
Gerçekten Allah, insanlığın ataları sayılan Âdem’i ve Nûh’u, içinde bir çok Peygamberin yetiştiği İbrahim ve İmrân Ailesini, nesilden nesle süzerek ve tüm kötülüklerden, çirkinliklerden arındırıp mükemmel özelliklerle donatarak bütün insanlık âlemine üstün kılmıştır.” (Al-i imran/33)

Aile ; anne, baba, çocuktan oluşan ve çocuklarının topluma ışık olabilmesi için en doğru şekilde yetiştirilmesini sağlayan bir birimdir. Aile, bir bireyin ilk eğitimi aldığı yanlışı ,doğruyu gördüğü ,öğrendiği bir kurumdur. Aile, çocuklarını hayata dair cesaretlendiren, yardımcı olan ve destekleyen ilk eğitimcilerdir.

Aile kavramı yediden yetmişe her yaştaki insan için aynı önemi taşır. Ailenin güçlülüğü, sürekliliği yetişkinler dahil herkes için olumlu etkiler yaratmaktadır. Dağılmış iletişimsiz aile ortamında yetişen çocuklar ve hatta yetişkinler de kişisel bozukluklar görülebilmektedir. Anneyle babanın ayrılması başka evlerde yaşaması da çocukları çok fazla etkiler. Bu durum çocuklarda ruh sağlığının bozulmasına karakter bozukluğuna kadar gitmektedir.Türkiye’de aile kavramı diğer ülkelere nazaran 3 kat daha fazladır. Son zamanlar da giderek zayıflayan  aile yapıları için  her zaman aile kurumunu güçlü tutmak yetişkinlerimiz dahil çocuklarımız içinde daha sağlıklı bir geleceğe adım atmak olacaktır.

Toplumların kendilerine özgü , farklı sosyal ve kültürel değerlere sahip olan aile kurumları vardır. Bu sebeple  toplumlardaki aile yapısı da değerleri de farklıdır.  Sosyal ve kültürel değerlerin öğretilmesi, öğretilen değerlerin toplumda yeni nesillere aktarılması daima aile yoluyla sağlanır. Başka bir deyişle, topluma dair tüm bilgiler bireye aile tarafından aşılanır.Örneğin; Bayrak sevgisi, insan sevgisi,vatan sevgisi ve din ilk ailede öğretilir.

Düzenli aile yapıları toplumun geleceği için önemlidir. İşte bu yüzden ailenin toplumdaki önemi göz ardı edilmemelidir. Batı toplumlarında yıkıcı faaliyetlerin olması aile önemine yeteri kadar değer vermemelerindendir.  Farkına sonradan varan batı toplumları son yıllarda  aile kurumlarına daha iyi sarılmışlardır. Aile bağlarının zayıfladığı takdirde o toplum mutlaka yıkılır. Türk toplumu için aile kavramı her zaman en özel yerde tutulur. Eskiden kapı çalınınca çocuklar; “babam geldi,” diye koşarlar, baba oturmadan kimse oturmazdı. Gençlerde iffet, kızlarda haya vardı. Nineler çocuk rahat etsin diye, huzur evine verilmez, aile efradı huzuru onların duasında, dizi dibinde oturmada bulurdu. Sonra güçlü kadın dediler aileyi yerle bir ettiler. Hala varolan geleneksel aile yapımızı gizli mahfiller eliyle bozma operasyonu devam etmektedir.

Aile yapımızın giderek geleneksel yapısından uzaklaşıp önce toplumun sonra da aile bireylerinin gitgide birbirlerinden ayrılıp bireyşelleşmesinde bazı sosyolojik nedenlerin olduğu unutulmamalıdır.

Köyden şehire göç, teknolojinin gelişmesi, kadınların çalışma hayatına atılmaları bunların başında gelmektedir. Göçler tarih boyunca tüm toplumları etkilemiş aileyi mi etkilemeyecek. Terör ve çalışma hayatına ilişkin yapılanmalar yetmişli yıllardan beri geleneksel Türk ailesini etkiliyor. Şehir göç eden aile büyükleri ile tamamen kentte büyümüş çocukları arasında kuşak çatışmasına neden olmuştur. Televizyon ve internetin yaygınlaşması geleneksel aile yapımıza vurulan ikinci darbedir. Bireyselleşmeye ve ailenin yozlaşmasına zirve yaptırmıştır. Evler, komşular eskiden birbirlerinin çocuklarını yaşları bilirken bugün insanlar apartman kent kültürüyle kapı komşunu dahi bilmemektedir. Daha da vahim olanı aile içinde herkes ana, baba ve çocuklar geniş aile çoktan göçlerle yıkıldığından çekirdek ailelerde kendi içinde kendi odasında, dizisinde, internetinde cep telefonuyla halvet halindedir. Yakın uzaklar filmini oynamaktadırlar.

Geleneksel aile yapımıza en esaslı vurucu kırıcı darbe kadınların ekonomik nedenlerle, kendi ayakları üstünde durma sihirli sözcüğüyle çalışma hayatına girmesiyle olmuştur. Kadınlarımız bu nedenden ötürü kadınlık, annelik ve benzeri rollerini ikinci plana itmek zorunda kalmışlar ya da bırakılmışlardır. Çocuklarıyla ilgilenen anneler modernleştikçe çocuklarını kreşe bırakmak mecburiyetinde kalmışlardır. Aile bireyleri böylece daha küçük yaşlardan itibaren bu yapıda geleneksel aile modelinin tam tersine birbirlerinden ayrı düşmüşlerdir. Birde geleneksel aile yapımızın başına bela edilen 2011 de İstanbul sözleşmesi oldu.

İmdi bu yeni aile modelini yeniden dizayn etmenin yolları araştırılmalıdır. Modern zamanlarda yeniden aile yapımızı nasıl ihya edeceğiz? Aileler nasıl iyileştirilecek? Bunu da bir başka yazıda ele alalım inşallah.

Şemsettin ÖZKAN

15.01.2021 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-bilgicik.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.