(Toplumsal İlişkiler 1536)
وَالَّذٖينَ اِذَٓا اَصَابَهُمُ الْبَغْيُ هُمْ يَنْتَصِرُونَ
“(Olgun ve onurlu mü’minler;) Bir haksızlığa uğradıkları (temel insan haklarına tecavüze kalkışıldığı) zaman; yardımlaşarak (tüm haklarını koruyacak kurum ve kuralları oluşturarak) birlikte (ortak savunma paktı geliştirip) harekete geçenlerdir.” (Şura/39)
İnanmış bir insan hayatı iman ve cihattan ibaret görür. Bunun kavgasını verir. Zulme baş eğmez, onuruyla şerefiyle yaşar. Hakkın egemen olması için çalışır.
Hz. Ali efendimizin (r.a); “haksızlık karşısında eğilmeyiniz zira hakkınızla beraber şerefinizi de kaybedersiniz” buyurması bu konuda bize bir ufuk çiziyor. Yani haksızlığa asla tahammül edilmeyecek, icabında zulüm kanımızla boğulacak, hiçbir zaman haksızlığa boyun eğilmeyecek.
Haksızlık; adalete aykırı bir duruma düşmek, haksızlıkla karşılaşmak demek değil midir? Hak hukuk herkese lazım. Adil olmak, adalete uygun davranmak insani bir davranıştır. Bunu hem bireysel, hem de toplumsal anlamda, çok ama çok, önemsemeliyiz.
Çünkü haksızlık zulümdür, işkencedir, başkalarının hak ve hukukunu çiğnememektir, adaletsizliktir, barbarlıktır, vahşiliktir.
Ne demiş atalarımız; “alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste.”
Hocaların hocası rahmetli felsefe hocamız Şaban Teoman Duralı; “haksızlık etmekten kaçınmak, taraf tutmamak anlamına gelmez.Tarafsızlık ahlaksızlıktır,haksızlık etmekse adaletsizliktir yani zulümdür” derken, her mü’min inanan kişinin, haktan yana hukuktan yana, adaletten yana, tavır alması gerektiğinin şart olduğunu anlatır bize.
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan buyurmuyor mu sevgili Peygamberimiz? Zulme boyun eğen hakkını kaybettiği yetmiyormuş gibi şerefini, onurunu da yitirir.
Şemsettin ÖZKAN
09.09.2024 KONYAALTI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-suskunduvar.com