GÖZYAŞI ACININ ISLAK İMZASIDIR

(Toplumsal İlişkiler 502)


وَيَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَزٖيدُهُمْ خُشُوعاً
Ve Allah’ın ayetlerini dinledikçe, O’na karşı saygı ve duyarlıkları zirveye ulaşır, gözyaşları içinde yeniden yüzüstü secdeye kapanmaktan kendilerini alamazlar!” (İsra/109)

Serkan Özel; “ gözyaşı acının ıslak imzasıdır” der. Samipaşazade “yalnız dökülen gözyaşları acıdır” derken her gözyaşının samimiyetten uzak olduğuna işaret eder. Bir başka yazar gözyaşlarının erkekte zayıflığa kadında kurnazlığa delalet ettiğinden dem vurur. Bir başkası gözyaşının cinsiyeti konusunda bahse girerseniz dişi olduğuna dair bahse girmekten söz eder.

Ama kim ne derse desin gözyaşı şehitlerin kanlarına daha yakındır. Hz. Mevlana “gözyaşı neredeyse rahmet oraya iner” der. Fatih’in hocası Akşemsettin de “nerede akarsu varsa oraya yeşillik gelir. Gözyaşı olan yere de rahmet iner” derken aynı konuya değinir.

Her ne kadar gözyaşı sevinçten de dökülürse de genelde acıdan kaynaklanır. Bu yüzden gözyaşı mağdur kabul edilir. Tabanında üzüntü, keder, sıkıntılar vardır. Beynimizin bir köşesinden bu acılara dair sinyal gelir durur. Bizi boğar bu acılar ve ıslak bir imzaya dönüşüverir gözlerimizden boşalan yaşlarla hüzünlere garkeder. O zaman ağlamanın bilimsel tarafı nedir?

1993’te , Vikram Patel’den alıntılarsak: “Ağlamak, göz yapısında bir tahriş olmaksızın gözyaşı bezlerinden sıvı salgılanması olarak tanımlanabilen karmaşık salgı-motor (secretomotor) bir tepkidir. Ağlamak; sıklıkla, yüz ifadesini oluşturan kaslardaki değişimler, içgüdüsel sesler ve bazı durumlarda hıçkırıkla birlikte ortaya çıkar, yani çırpınırcasına nefes alıp verme ve solunum ve gövde kaslarındaki kasılma refleksi eşlik eder.

Bugün ortaya çıkmıştır ki, gözlerimizden süzülen yaşların üç çeşidi vardır. Ağlama eylemi de birbirlerinden bir hayli farklılık gösteren üç biçimde meydana gelir.Öncelikle, gözyaşları.

Gözyaşları, her zaman olmasa da çoğunlukla göz boşluğunun üst-dış köşesinde üretilir. Alt-iç köşede ise boşaltma noktaları (0,3 mm çapında minik borular) bulunur. Bu düzenleme şu anlama gelir: Gözlerimiz, gayet etkili bir çapraz-akışlı yağlama sistemine sahiptir. Her iki boru gözyaşını burna ve ordan da ağzımızın arka tarafına boşaltır ağlarken bazen genizimizde farklı bir tat almamımızın sebebi budur.

Göz kırpma ise yaşların göz yuvarlağına eşit miktarda yayılmasına yardımcı olur aynı zamanda fazlalık yaşları da boşaltım borularına doğru hareket ettirir. Her kırpma 0,3 ile 0,4 saniye arasında sürer ve her 2 ila 10 saniye arasında bir göz kırparız. Böylelikle hesaplarsak hayatımız boyunca ortalama yedi yılı kırpılmış gözle geçirdiğimiz ortaya çıkar. Göz yuvarlağımızı çevreleyen gözyaşı zarı içinde 3 tip sıvı bulunmaktadır. Bu sıvılar üç farklı bez tarafından üretilmektedir. İlk olarak, mukoza tabakası hemen göz yuvarlağının üzerinde bulunur. Mukoza, beyaz tabakayı ve göz kapağının iç yüzeyini çevreleyen katmanda yer alan kadeh (goblet) hücreleri tarafından salgılanır. Göz yuvarlağına yapışması ve onu eşit oranda kaplaması için uzmanlaşmıştır.

Gözyaşı zarının ikinci tabakası su katmanıdır. Bu sıvı bahsettiğim gibi gözyaşı bezi tarafından salgılanır ve göz boşluğun üst-dış tarafında konumlanmıştır. Çoğunlukla su olmakla birlikte çeşitli proteinler, antobiyotikler ve mineraller de içerir. Göz yuvarlağını bakterilerden, sıcaklık değişimlerinden, tuzluluktan ve diğer etkilerden korur.

En dıştaki tabaka ise yağ katmanıdır. Yağımsı sıvı göz kapağının uçlarındaki bezler (meibomian bezler) tarafından salgılanır. Bu tabaka, alttaki su bazlı tabakayı kaplayarak, hem suyun yanaklarımıza damlayarak akıp gitmesine engel olur, hem de buharlaşarak uçup gitmesini yavaşlatır. (Çeviren: İnanç Onur; Karl S. Kruszelnicki alıntılanmıştır.)

Şemsettin ÖZKAN

30.10.2021 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-acikbilim.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.