BAŞIMI ÖNE EĞDİM ACIM İÇİME AKSIN DİYE

(Toplumsal İlişkiler 100)


فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْۚ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَل۪يظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَۖ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِي الْاَمْرِۚ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّل۪ينَ
“Ey Peygamber! 
Allah’ın 
sana bahşettiği o engin şefkat ve 
rahmeti sayesindedir ki, 
Uhud imtihanında başarısız olan 
arkadaşlarına 
son derece nazik ve 
yumuşak davrandın. 
Azarlanmayı hak ettikleri durumlarda bile, kusurlarını yüzlerine vurup onları rencide etmedin. 
Eğer 
onlara karşı 
kaba ve katı yürekli olsaydın,
 seni terk ederek
etrafından dağılıp gitmişlerdi. 
Bu ise, hem senin için, hem de onlar için en büyük felâket olurdu. 
Öyleyse, onları bağışla ve affedilmeleri için 
Allah’a 
yalvar. Yönetimle ilgili
 olup da, hakkında kesin bir hüküm indirilmemiş olan
her konuda onlara danış 
ve karar verirken, onların görüşlerini de dikkate al. İstişareler sonucunda belli bir yönde 
karar verdiğin zaman da Allah’a güven 
ve bu kararını taviz vermeden uygula! 
Çünkü Allah,
 üzerine düşeni eksiksiz yapan, fakat sonucun elde edilmesi konusunda yalnızca O’na güvenen, O’na dayanan kimseleri, yani 
tevekkül edenleri sever.” (Al-i imran/159)

Biliyor musunuz, insanlarla olan ilişkilerimizde, bizi acıya ve sıkıntıya sokan şey, kendi anlayış biçimimizi, başkalarında bulma çabasıdır desek, yanlış olmaz herhalde. Açıktan demesek dahi gizliden de olsa otoriter bir bakış açısına sahiptir hep insanoğlu. Bu çok acı verici bir durum.

Balzac, “dayanılması en zor acılar insanın içinde sakladığı acılardır” derken, Goethe’ de “insan ıstırap içinde yalnızlaşır” der.

Küçük İskender, “Acı ve yaz ve edebiyat” adlı yazısında, acıyı iyi olarak değerlendirirken, diri ve hayatta olduğumuzun delili olarak görür:

Acı omurgadır: İnsanı ayakta tutan anlamında değil bu; varlığın bütün sisteminin çekirdeğidir acı. Eğer mutluysa, gülebiliyorsa, kendini huzurlu hissedebiliyorsa çok yakınındaki ona ait bir acının sonucudur bu. Hızlanabilmek, yol almak gibi uzaklaşma temelli her şey omurganın kudreti ile ilgili. Acı gürültülü bir olgu. Çalışan, devinen bir şeyin gürültüsü olur. Yaşayan bir şey gürültü çıkartır. Canı yanmayan ölüdür. Kısaca acı, hayatta olduğumuzun kanıtıdır. İyidir. Acısıyla acı verebilen ise sosyal faaliyet içerisindedir.”

J D Salinger Çavdar Tarlasındaki Çocuklar romanında “bir şeylere üzülüyorsam tuvalete gitmem gerekse bile gitmem. Üzülmekten gidemem, üzülmeyi bırakıp gidemem” derken acısının en temel refleksi olan boşaltım gibi bir gereksiniminde bile zaafa uğramasına neden olabildiğini anlatır bize.

Aşağıdaki hikâye gerçek yaşanmış bir olaydır. Çocuk Esirgeme Kurumunda yetişen; Şehit komando uzman çavuş. Murat Akman’ın ailesi olmadığı için TÜRK MİLLETİNE yazdığı SON MEKTUBU;

MURAT AKMAN tarihe bu mektupla not düşmüş şehit! Doğduğunda ailesi tarafından bir çöplüğe atılarak terkedilmiş ve çocuk esirgeme kurumunda büyümüş.

Murat Akman 18 yaşına geldiğinde evi ÇEK’dan ayrılmış. Ancak Ç.E.K. ile bağlantısını hiç koparmamış ve oradaki çocuklara yardımcı olabilmek için elinden geleni yapmış.

Askerlik görevini komando olarak yerine getirirken devletin kendisine bağladığı maaşı çocukların ihtiyaçları için Ç.E.K.’na göndermiş.

Çıktıkları operasyonlar da hayati tehlikesi olması sebebiyle son mektubu olabileceğini düşündüğü bir mektubunu birlikte büyüdüğü bir arkadaşına ulaştırılmak üzere bir asker arkadaşına emanet etmiş..!

Murat Akman ŞEHİT olunca; mektubunu teslim ettiği arkadaşı Murat’la birlikte büyüyen arkadaşına ulaştırmış..! Mektup bu arkadaşı tarafından Murat Akman’ın vasiyeti üzerine bir yayın kuruluşuna belirli bir meblağ karşılığı devredilmiş ve şehit askerin vasiyeti üzerine medya kuruluşunun ödediği para Murat’ın büyüdüğü çocuk esirgeme kurumuna bağışlanmış. İşte son mektup…

Bu yazı bir komando uzman çavuş mektubudur ve siz bu mektubu gazeteden okuyorsanız ölmüşüm demektir. Bir ailem olsaydı bu mektubu onlara yollamak isterdim ama yok.

Size koğuştaki ranzamdan yazıyorum. Şu an etrafımda Adana, Ağrı, Sivas, Edirne, Diyarbakır, Ankara, Antalya, İzmir, Urfa, Trabzon… Türkiye’nin dört bir yanından birbirini tanımayan ama birbirlerinin canını korumaya yemin etmiş bir sürü asker var. Birazdan operasyona gideceğiz, tek dileğimiz kayıp vermeden geri gelmek.

İlerde ölürsem eğer diye bir mektup yazmak çok zor. aklına getirmek istemez ya insan ölümü, hani her zaman bir umut vardır ya. Askerliğim bittikten sonra yırtıp atacaktım bu mektubu ama şu an okuyorsanız yırtamadım demektir. Zaten pek de kalem tutmaz elim. Silah tutmayı daha iyi bilirim. Sizi korumam için siz öğrettiniz silah tutmayı.

Tuhaf olan siz bu mektubu okurken ben neden öldüğümü bile bilmiyor olacağım. Ya bir mayına bastım ya da yediğim bir kaç kurşun. Bileniniz var mı ben nasıl öldüm?

Kışlada her televizyona bakışımda birbirinizi öldürdüğünüzü birbirinizin canını yaktığınızı gördüm. Müziğin sesini çok açtı diye komşusunu vuranlar. Gücü kadına yetenler. Cebindeki on lirası için adam vuranlar. Kız arkadaşına baktı diye alayını bıçaklayanlar.

Bileniniz var mı ben kimi korumak için öldüm?

Eti az pişti diye garsona çıkışan adam; sen rahat uyu diye kurşunlar başımın üstünden geçerken ben dağda her bulduğumu kesip yedim.

Arabasını solladılar diye levyesini kapıp arabadan inen adam, beni bir çöp bidonuna atıp giden anam; söylesene ben kimin için öldüm?

Yetimhanede ve askerde en güzel şeyin ekmeğin bölmek olduğunu öğrendik biz. Peki size neyi bölmeyi öğrettiler?

Sizi önce Allah’a sonra birbirinize emanet ediyorum. Ben sizden razı oldum Allah da sizden razı olsun…”

Etrafınızı dikkatlice gözlemleyin. Nice acısı içine aksın diye başını öne eğmiş Murat Akmanlar var. Selam olsun o yiğitlere…

Şemsettin ÖZKAN

22.08.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-sabitfikir.com (Küçük İskender 12.06.2012 tarihli eleştiri yazısı)

4-secmehikayeler.com (18 Haziran 2020 Şehit Mektupları Son Mektup)

BAŞIMI ÖNE EĞDİM ACIM İÇİME AKSIN DİYE” için 1 yorum

  1. Kimin ne olduğu ve neler yaşadığı bilinmese de insana Allahü Teala değer verip yarattığı için saygı duymamız gerektiği bilincine ne zaman ulaşacağız. Sanırım zor sorular ve cevaplarda insanın bi zatihi özünde…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.