BALIKLAR DA AĞLAR ELBET HABERİ OLMAZ DENİZİN

(Toplumsal lişkiler 252)


وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَۙ
İçler acısı hâlinize ağlamanız gerekirken, uyarıları alaya alıp gülüyor musunuz?” (Necm/60)

Uçsuz bucaksız bir evren. Onun içinde mini minnacık bir yer kaplayan insan. Milyarlarca insanın içinde de dertlere garkolmuş minicik bir yürek. Dünyanın umurunda mısın? Hayır. Herkes dertleriyle başbaşa. Nurullah Genç ne güzel dile getirir, o hüzün kokan şiirinde, yürek yangınlarını;

Sevme sevme beni

Ayrılığın okşadığı kalbime

Yağmurlar küskün şimdi.

Bu konuda benim gördüğüm dünyanın en iyi terapisti olan Hz. Mevlana der ki; “Sıkıntılar sevgilinin gönderdiği misafirdir; gelir ve gider. Önemli olan gönderenin hatırına o misafire sabredebilmektir.”

Sivas’lı meslekdaşım İsmail Malatya da, “Balıklar da Ağlar” adlı şiirinde şöyle der:

Güneş gün boyu açar da
Yosunu solmaz denizin
Balıklar da ağlar elbet
Haberi olmaz denizin.

İçinde cihanı besler
Sırtını dağlara yaslar
Girin de çıkın siz dostlar
Kumu kaybolmaz denizin.

Coşar, şehirleri yutar
Evleri önüne katar
Yine kalp onunla atar
Hiç yeri dolmaz denizin.

Balığın gözyaşı denizin umurunda mı? Balık değil balıkların dertlerinin hangisinin derdiyle, hemhal olmuş deniz de, senin derdinin telaşına düşecek ey insanoğlu? Bizi yoran da dostlar, şartların zorluğu değildir. Derdimizden anlamayanların çokluğudur. İyi günde bizimle birlikte olanların, kötü günümüzde, sanki yer yarılmış da, yerin altına girmiş gibi ortalıkta gözükmemesidir. İnsanı en çok yaralayan da bu tutum ve davranışlar değil midir?

Çok değil 80 öncesi acılı arabesk şarkılarımız çok revaçtaydı. Nereye gitsek bu şarkılar çalınır söylenirdi. Hep acı vardı. Çünkü insanların hayatı gerçekten öyleydi. Çalıştığım dükkanın karşısında sinema vardı. İnsanlar sinemadan çıkışta bakardım gözleri ya dolu dolu, ya yaşlıydı. Mendiline gözyaşlarını silenler bile vardı. “Nereden geliyorsunuz?” diye sorduklarım; “Ferdi Tayfur’un Çeşme” filminden geldiklerini söylerlerdi. Tepeden tırnağa üzüntülüydüler. O filmlerde köyden şehire gelmiş, garip, yoksul ve dertli insanlar kendilerini buluyorlardı. Aşkları yine hakeza “derdim dünyadan büyük,” “bir teselli ver,” “batsın bu dünya” gibi arabesk müziklerde söylendiği gibi, hüzün ve keder yüklüydü.

Umurundaydı sanki dünyanın bu gariban insanlarının aşkları, yaşadıkları, yedikleri ve içtikleri. Köy hayatında paylaşımcı bir davranışla, imece usülüyle meselelere bakış tarzı varken şimdi şehir hayatına geçişle yerini bireysel düşünmeye, kendi işini kendi yapmaya bırakıyordu.

Gerçi büyükler, bir süre daha köy hayatından getirdikleri o eski alışkanlıklarını sürdürmeyi becerseler de, değişen şartlara fazla direnemeyeceklerdi. Çocukları çoktan yeni şehir hayatına adaptasyon sağlasa da, hala sıkıntıları vardı. Zaman zaman ağlıyordu yürekleri, ama balıklarda ağlacaktı elbette, denizin ruhu duymasa da…

Şemsettin ÖZKAN

09.02.2021 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-antoloji.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.