ARADIĞIN SENİ ARAYANDIR

(Toplumsal İlişkiler 317)


اِنَّٓا اَنْزَلْنَاهُ ف۪ي لَيْلَةِ الْقَدْرِۚ
Doğrusu Biz onu, yani, yukarıdaki Alak sûresinin ilk ayetlerini, insanlığın kaderinin dönüm noktası olan bir gecede, dünyanın kapılarının Allah’a kulluğa aralandığı, kıymetini Kur’an’dan alan mübârek Kadir Gecesinde indirdik.” (Kadir/1)

İnsanlar çoğu zaman bir şey ararlar, daha doğrusu aradığını zannederler ancak doğru yer ve frekansta değillerdir. Arayanla aranılan arasında müthiş kopukluk mevcuttur. Bunun da farkında değillerdir.

Örnek mi istiyorsunuz, alın size Kadir Gecesi. Herkes Kadir gecesinin Ramazan ayının 27. gecesi mi, son on günü mü, tekli geceler mi ve benzeri zamanlara odaklanırken kimse o geceyi özel kılan şeye bakmıyor hiç.

Sahi neyi arıyoruz? Kur’an’ı mı, yoksa o geceyi mi? O geceyi kutlu kılan ne ? O gecenin önemi nereden geliyor? O geceye renk katan unsur nedir?

Esas yoğunlaşmamız gereken Kadir gecesinden ziyade Kur’an olması gerekirken, aradığımız bizi asıl arayanımız Kur’an olmasına rağmen biz neyi arıyoruz? Cevizin özünü içini arayacağımız yerde kabukta teferruatta kaybolup gidiyoruz? Tıpkı Yahudilerin bir inek kesmeleri istenirken, yok koşulu mu olsun yok olmasın mı, yok semiz mi zayıf mı, sarı mı alaca renkli mi deyip teferruatta kayboldukları gibi.

Hz. Mevlana der ki; “aradığın seni arayandır.” biz o gecede neyi arıyoruz? Biz neyin peşindeyiz sahi? Neyin peşindeysen sen osun demiyor mu Hz. Pir? Aynı bunun gibi bizim aradığımız şey de gelir bizi bulur. Çünkü o da bizi aramaktadır. Moda kelimeyle buna ruh ikizi demektedirler. Hatta gülünç haliyle bazıları buna “ruh ikizimi ararken ruh öküzümü buldum,” diyorlar ne kadar doğruysa.

İnsanlar ruh ikizlerini arar dururlar. Elizabeth Gilbert “Ye sev dua et” adlı kitabında insanın ruh ikizini aramasını şöyle sorgular:

İnsanlar ruh ikizlerinin kendilerine mükemmel uyacağını düşünürler ve herkesin istediği de budur. Ama gerçek bir ruhu ikizi bir aynadır; yaşamını değiştirebilesin diye sana engel olan her şeyi gösteren, seni kendi dikkatine sunan kişidir. Gerçek bir ruh ikizi, muhtemelen tanışabileceğin en önemli insandır, çünkü duvarlarını yıkar ve seni tokatla uyandırır. Ama bir ruh ikizi ile sonsuza dek yaşamak mı? Hayır. Fazla acı verici. Ruh ikizi, sadece kendinin başka bir katmanını göstermek için yaşamına girer ve sonra ayrılır.

Aramak… Şems-i Tebrizi gibi aramak; “sen ol da ister yar ol, ister yara. Lütfunda başım üstüne, kahrında” diyebilmek.

Aramak… Hz. Mevlana gibi, iyiyi aramak, güzeli aramak ve doğruyu aramak, ama asla kusur aramamak.

Aramak… Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler aramak.

Hayat yaşantı aramak değildir, insanın kendini araması demektir. Kendimi arıyorum gören var mı diyebilmektir.

Aramak… ama yanlış yerde değil. Nasrettin Hoca bir gün samanlıkta eşeğinin semerini tamir etmek üzere eline iğneyi alır ve semeri dikmeye başlar.

Derken iğne elinden düşer.

Tabi ahır karanlık ve iğneyi bulmak çok güç…

Ahırın dışına çıkar ve iğneyi sokakta armaya başlar. Hoca’yı görüp de merak edenler de katılır iğneyi arama kervanına. Derken bütün mahalleli de katılır arama çalışmalarına.

Epey zaman geçmesine rağmen iğne bulunamamıştır ama mahalleliler de bulmayı gurur meselesi yapmıştır. Öyle ya, ne demek, aranan yer alt tarafı küçük bir sokak değil mi, bunca mahalleli nasıl olur da iğneyi bulamaz?

Bir yandan da söylenmeler başlamıştır.

Durumun farkında olan hoca, onları teşvik etmek için aramada onlara önderlik eder ve güya iğneyi bulmak için oraya buraya sürekli bakar.

Bir hayli zaman geçtikten sonra mahalleliden birinin aklına hocaya şunu sormak gelir:

Hocam sen tam olarak iğneyi nerede düşürmüştün?

Hoca vereceği derse hazırlanan bir eda ile: “İğneyi ahırda düşürdüm.” deyince köylünün gözü fal taşı gibi açılır biraz da kızgınlıkla “Bre hoca, ahırda kaybettiğin iğneyi bize niye sokakta aratırsın?

Hoca gayet sakin “Niyetim kötü değildi ama orası karanlıktı burası aydınlık”

Hocamız elbette art niyetli ve ahmak değildi. Ahırda samanlıklar arasında kaybolan iğnenin sokakta aranmayacağını herkesten iyi bilirdi.

Samanlıkta kaybolan iğneden dolayı hocanın aklına parlak bir fikir gelmiş ve buradan hareketle insanlara ders vermek istemiştir.

Meselenin çözümünün yanlış yerde aranmakla bulunamayacağını ibretli bir şekilde öğretmek istemişti.

Şemsettin ÖZKAN

15.04.2021 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-celikhanhaber.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.