ANLAMAK İSTEYEN SESİNDEN DE ANLAR SESSİZLİĞİNDEN DE

(Toplumsal İlişkiler 1412)

لَنْ يَنَالَ اللّٰهَ لُحُومُهَا وَلَا دِمَٓاؤُ۬هَا وَلٰكِنْ يَنَالُهُ التَّقْوٰى مِنْكُمْؕ كَذٰلِكَ سَخَّرَهَا لَكُمْ لِتُكَبِّرُوا اللّٰهَ عَلٰى مَا هَدٰيكُمْؕ وَبَشِّرِ الْمُحْسِنٖينَ
“Bu kestiğiniz hayvanların ne etleri, ne de kanları Allah’a ulaşır fakat asıl O’na ulaşan, sizin iyi bir kul olabilmek için gösterdiğiniz samîmî gayretleriniz, yani takvanızdır. İşte böylece Allah, bu hayvanları size boyun eğdirdi ki, sizi doğru yola ilettiği için Rabb’inizi saygıyla anıp yüceltesiniz, özellikle kurban günlerinde tekbirler getirerek, O’nun sınırsız kudret ve yüceliğini hem kendinize, hem de tüm insanlığa ilân edesiniz. O hâlde, iyilik edenleri müjdele!” (Hac/37)

Aslında bütün mesele anlamak, anlaşılmak. Bir başka ifadeyle samimi olmak, dürüst olmak ve bu konuda yoğun çaba sarfetmektir. Yoğun diyorum çünkü göstermelik gayretler bu manada yok hükmündedir.

         Paulo Coelho; “anlamak isteyen sesinden de anlar, sessizliğinden de” derken, sanırım tam olarak bunu anlatmaya çalışıyor bize. Önce; “niyet ettim Allah rızası için” deyip, gereğini yapabilmek. Anlama iradesini koyabilmek.

        Ayşenur Çiftçi “Kadınları Anlamak” adlı şiirinde erkeklerin kadınları anlayamadığını, hep saf, temiz, arı, duru kalan küçük bir kız çocuğu yanlarının olduğunu anlatır;

o kadar da zor değildi
kadını anlayabilmek aslında

hani öyle kadını
anma/anlama/anlamama
gibi
eylemi büyütme
ortamı germe
işi yokuşa sürme
dağları delme
caddelere gül dökmelere gerek yoktu!

tek taşlara/beş taşlara
yatlara katlara limanlara ise
hiç ihtiyaç yoktu
biz sadece güvenli bir
omuz istedik başımızı yaslayacak
kuytu istedik zor anlarda sığınacak!

istedik ki içimizde büyümeyen
her daim beş yaşında kalan
etekleri fırfırlı elbiseli
kırmızı ayakkabılı
saçında kurdelesi
elinde oyuncak bebesi
o kız çocuğunu görün
tanıyın bilin
ve sınırsızca sevin istedik…

kadının gözlerindeki hüznü görün
sizi beklerken ki heyecanını
telaşını bilin
türküler söyleyerek yemeğini pişirirken
kurduğu hayallerinde
gönlünün tahtında
o kara bahtında
ömrünün ilk/sonbaharında
yazında
kışında
yolun akışında
yokuşunda
önünde/ardında
kıyısında/köşesinde
illa ki neşesinde ki sizi tanıyın istedik…

bunu en çok da sizin için
siz bizim gözümüzde/gönlümüzde
neredesiniz bilin istedik…

dedim ya
aslında hiç gerek yoktu
o kadar da anlamaya çalışmaya bizi
sadece inansanız
sadece görmeye çalışsaydınız da
olurdu be kardeşim

bir bilseydiniz
kadının gözlerinin içine bakmayı
gözlerinde gizlerini görebilseydiniz
kurduğu binlerce cümlenin
hiçbir şey anlatmadığını bilip
sustuklarını dinlemeyi ögrenseydiniz
hadi herşeyden vazgeçtim
sorularımıza cevap
yerine göre bazen de….
hani söylenmesi gerekeni değilde
duymayı istediğimizi….
“eyle beni” bakışlarımızı anlasaydınız!

zor değildi inanın kadınları anlamak
görebilseydiniz eğer
içinde hiç büyümeyen beş yaşındaki kız çocuğunu!….

Şemsettin ÖZKAN

08.05.2024 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4-edebiyatdefteri.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.