AH BE ADEMOĞLU ÇİLESİNİ ÇEKMEYE ÜŞENDİĞİN BİR DAVANIN MÜKAFATINA MI TALİPSİN

(Toplumsal İlişkiler 629)

اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُؕ اِنَّهُ كَانَ ظَلُوماً جَهُولاًۙ
“Allah’ın bahşettiği ekonomik, sosyal, bireysel ve toplumsal bütün imkan ve fırsatları; akıl, beden, duyular, irâde, vicdan, muhâkeme gibi üstün yetenekleri O’na kullukta kullanarak yeryüzünde O’nun adına, O’nun hükümlerini egemen kılma mücâdelesi o kadar ağır, o kadar ciddî bir görevdir ki; Biz bu emâneti önce göklere, yere ve dağlara teklif ettik fakat onlar bu büyük sorumluluğu göze alamadıklarından, onu yüklenmekten çekindiler. Böylece bu yükümlülüğü, küçücük cüssesine rağmen, Allah’ın kendisine bahşettiği yetenekler sayesinde göklere, yere ve dağlara hükmetme gücünü elinde bulunduran insanoğlu kabul etti. Düşünsenize; bunca nîmetlerle donatıldığı hâlde, yüklendiği emânetin hakkını veremeyen insan ne kadar zâlim, ne kadar câhildir!” (Ahzab/72)

Yukarıda geçen ayeti Muhammed Esed Kur’an Mesajı adlı tefsirinde şöyle açıklar: “Klasik müfessirler, bu örnekte geçen emânet (“emanet etmek”) terimi için akıllarına gelen her türlü açıklamayı yapmışlardır. Ama bu açıklamaların en ikna edici olanı (yukarıdaki ayet ile ilgili olarak Lane I, 102’de değinilen açıklama), emânet’in “muhakeme” yahut “akıl” (intellect) ve “irade” -yani, iki veya daha fazla hareket tarzı veya eylem biçimi arasında, dolayısıyla iyi ve kötü arasında seçim yapabilme yeteneği- olduğu şeklindeki açıklamadır.
“Ama sonra, sahip olduğu akıldan ve nisbî serbest iradeden kaynaklanan ahlakî sorumluluğa layık olduğunu gösteremedi” (Zemahşerî). Bu, elbette genel insan türüne özgü olup onun bütün fertlerinin mutlaka böyle olduğu anlamına gelmez.

Hz. Mevlana; “ah be Ademoğlu! Çilesini çekmeye üşendiğin bir davanın mükafatına mı talipsin?” derken aynı mevzuya değinir. Hz. Pir sanki şu dünyada öyle insanlar var ki eskiciye versen karşılığında çamaşır mandalı bile alamazsın mı demek ister? İradesini doğru istikamette kullanamayan bir insan profiliyle karşı karşıyayız. Bir de bu mandaliteyle cennete talip olmasın mı evlere şenlik.

Emanet, ilk bakışta insandan daha büyük, güçlü ve daya-

nıklı gibi görülen göklerin, yerin ve dağlarıtaşıyamayacağı

kadar ağır ve önemlidir. Bu ağırlık ve önemdeki emaneti insan yüklenmiştir.

Çünkü o, bir yandan bunu yüklenecek kabiliyet ve yetenektedir, ama öte yandan neyi yüklendiğinin farkında değildir, onu hakkıyla taşımada başarılı olamamaktadır. Yani insan şuursuz ve cahil olmamalı, kimliğinin, kabiliyetinin ve yüklendiği emanetin farkında olmalıdır; bu konulardaki bilgisizlik büyük bir cehalettir. Taşıdığı emanetin hakkını yerine getirmeye de gayret etmelidir, onun hakkını yerine getirmemek büyük bir zulümdür.

Şemsettin ÖZKAN

11.03.2022 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.