HEM HASETÇİ, HEM DE SAHTEKÂR

( Mesnevi’den 19. Sohbetimiz)             

                              METİN 

        “O alçak vezirin yaradılışı hepten hasetti. Bu yüzden kulağını ve burnunu boş yere feda etti. O arzu ve istekle haset (çekememezlik) iğnesinden bir takım zavallıların canlarını zehirlemeye kalktı. Her kim haset yüzünden burun koparmaya kalkışırsa vezir gibi kendini burunsuz ve kulaksız bırakır.  Burun odur ki koku getirir. Koku odur ki sahibini istenen yere eriştirir. Koku almayan (anosmia) kimsenin burnu yok demektir. Koku da bu dünyayla değil, din ve ahiretle ilgilidir. Bir kimse manevi bir koku duyup da o nimetin şükrünü yapmazsa nimeti vereni inkâr demektir ki, bu durum kendi burnunu yemiş demektir. Şükret ve şükredenlerin kul kölesi ol! Onların huzurunda ölü gibi teslimiyet göster ki, sonunda ölmezlik erdemine ulaş! Vezir gibi halkı sapıtmayı kendine sermaye yapma ve herkesi namazdan niyazdan ve ibadetten alıkoyma. O düzenbaz vezir, din öğütçüsü kılığına girmiş, hile ile badem helvasına sarımsak karıştırmıştı.                        (436- 444. beyitleri)

               AÇIKLAMA

“O alçak vezirin yaradılışı hepten hasetti. Bu yüzden kulağını ve burnunu boş yere feda etti.”

İZAH: Bir adamın huyu kötü, mayası bozuksa bir an gelir ki içinin kötülüğünü ortaya döker, hem halkı hem kendini rahatsız eder. Bir manevî yola girip yücelmek isteyenin, kötü ahlaktan tamamen kurtulması, Allah’ın izni ile bir mürşidi kâmilin terbiyesine girmesine, kendini manen değiştirmesine bağlıdır. Anlatılan hileci vezir; zaten huyu ve mayası bozuk, ahlakı kötü, terbiyeden uzak, hasetle kirlenmiş, helak olmayı hak etmiş idi.

“O arzu ve istekle haset (çekememezlik) iğnesinden bir takım zavallıların canlarını zehirlemeye kalktı.”

İZAH: Hasetçi vezir, Allah’ın emirlerine isyanı ile zehirli bir yılan gibiydi. Herkese zarar vermek ve rahatsız etmek istiyordu. Şeklî ve maddî zekâsıyla, iğrençlik bulaşığı olan varlığını kötü yola saçmıştı, bütün gücüyle kötülüğe çalışıyordu.

“Her kim haset yüzünden burun koparmaya kalkışırsa vezir gibi kendini burunsuz ve kulaksız bırakır.”

İZAH: Kötü ahlakı nedeniyle, kendini, ruhaniyetin kokusunu duymaktan engelleyen kimse, kalp, akıl ve yüksek duygulardan mahrum bırakmış olur. Şahsı uğursuz ve değersiz olur. Şayet başkalarını da aldatır, sapıklığa düşürürse herkesten daha çok kendine zarar ve keder gelecektir.

“Burun odur ki koku getirir. Koku odur ki sahibini istenen yere eriştirir.”

İZAH: Burundan maksat insanın yüzündeki et parçası olmadığını açıklamaya gerek yoktur. Manevî burun sahibini yasaklananları işlemesine engel olan ruhanî bir özelliktir. Kıymeti apaçık ve gerçekliği şüphesizdir.

“Koku almayan (anosmia) kimsenin burnu yok demektir. Koku da bu dünyayla değil, din ve ahiretle ilgilidir.”

İZAH: Çünkü burun koklamak için yapılmış bir organdır. Eğer koklayamıyor ise, burun denmeyi hak etmez. Akıl da sahibinin güvenliğini, mutluluğunu kazanamıyorsa, doğru algılayamıyor, konuşarak maksadını başkalarına ve zihnine aktaramıyorsa, onun yeri baş değil kuyruk olsa gerektir.

“Bir kimse manevi bir koku duyup da o nimetin şükrünü yapmazsa nimeti vereni inkâr demektir ki, bu durum kendi burnunu yemiş demektir.”

İZAH: Bir insan hayırlı işler yapmaya, bazı ruhanî hâllerin kokusunu almaya kavuştuğu halde şükretmez ise nimeti vereni inkâr etmiştir. Nimeti vereni inkâr eden kendine büyük zarar vermiştir.

“Şükret ve şükredenlerin kul kölesi ol! Onların huzurunda ölü gibi teslimiyet göster ki, sonunda ölmezlik erdemine ulaş!”

İZAH: Ey insan! Sahip olduğun bunca Rabbanî nimetler için Hak Teâlâ Hazretlerine şükret. Şükretmek erdemine sahip olan Allah erlerinin yaptığını yap. Ayak tozu gibi alçakgönüllü ol ki, değerin ulvi ve yüce olsun.

“Vezir gibi halkı sapıtmayı kendine sermaye yapma ve herkesi namazdan niyazdan ve ibadetten alıkoyma.”

İZAH: İnsanlar iktidarları oranında Cenabı Hakk’a ibadet etmeye ve emredilmiş görevlerini yerine getirmeye çaba sarf ederken sen o hileci vezir gibi halkı Allah yolundan geri çevirme! Birçok adi ve ahmak adamlar kendilerinde olduğunu zannettikleri zekâlarını göstermek için namazı veya namaz gibi ibadetleri alay etmek suretiyle hafife almaya cüret ederler. Bazı çaresiz aptalları, kendileri gibi zillete, aşağılık duruma düşürürler. Bu ise yol kesiciliktir, çok çirkin bir kötülüktür.

“O düzenbaz vezir, din öğütçüsü kılığına girmiş, hile ile badem helvasına sarımsak karıştırmıştı.”

İZAH: Hileci vezir, hazreti İsa (a.s)’ın dinini tebliğ eder gibi göründü. Fakat maksadı İsevilerin yok edilmesiydi. Tatlı aslında lezzetli bir yiyecek ise de içine sarımsak konduğunda lezzeti yok olur ve mideyi bozar. Din de gayet güzel ve yücedir, ama içine hile ve riya karışacak olursa o yüce hâli değişir, başka şekle girer, cüretkâr şeytana esir ve mahkûm olmuş olur.

Şemsettin ÖZKAN

22.02.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-Mevlana, Mesnevi,(Türkçesi Tahirü’l Mevlevi), İst. 2006, Kırkambar kitaplığı

2-Mevlana Celaleddin Rumi,Mesnevi-Tam Metin-Ankara, Panama yay.3-www.mevlanavakfi.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir