HAYALLER VE DUALAR

       (Toplumsal İlişkiler 20)

Mudanya/Bursa


قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّ۪ي لَوْلَا دُعَٓاؤُ۬كُمْۚ  (Furkan/77)  
“De ki rabbim size ne kıymet verir duanız olmasa?”

     “Duaların yerini hayaller aldığından beri zarardayız,” der İsmet Özel. Gerçekten de öyledir. Toplumsal hayatımızda bütün kalıp cümlelerimiz değiştirilmiştir.

     Müslüman, bir kişiden yardım görünce “Allah razı olsun” diyerek o kişinin Allah’ın hoşnut olacağı bir kul olması için,  Ya da “Allah ne muradın varsa versin” diye dua ederdik. Bugün “sağ ol” diyerek duanın yerini hayale bıraktık.

*Birini yolcu ederken “Allah’a emanet ol” o da bize “Allah’a ısmarladık” der, şimdilerde “hadi ben kaçtım,” “bay bay”, “ hadi öptüm”, “görüşürüz” diye Allah’a duayı yine kaldırmışız.

*Şaşırdığımızda ya da hayran kaldığımızda “sübhanallah” derken, bugün “anovv” der olduk.

*Sevindiğimizde “elhamdülillah” derken, bugün “oleeey” çekiyoruz.

*İş erbabına “Allah işini rast getirsin” derken bugün “ bol kazançlar” diyoruz.

*Başımıza bir sıkıntı musibet geldiğinde “ Allah’ın dediği olur” “inna lillahi ve inna ileyhi raciun” derken, bugün “hay aksi”  “ben bittim” “ben mahvodum” “bu da nereden çıktı yav?” gibi ifadeler kullanıyoruz.

*Yeni evlenenlere “ Allah bir yastıkta kocatsın” derken bugün içi boş “mutluluklar” diliyoruz.

*Bir işle uğraşanlara “Allah kolaylık versin” derken bugün Allah kavramını kaldırarak “kolay gelsin” diyoruz.

*Sınava girenlere “Allah zihin açıklığı versin” deniliyordu. Bugün “başarılar” demekle iktifa ediyoruz.

*Geleceğe dair planlar yapılırken “inşallah”, “Allah izin verirse” derken bugün “ geleceği bilirmişçesine “ tahminim o ki” “umarım” gibi kavramlar icat ettik.

*Kötü bir şeylerden bahsedilirken “Allah korusun” , “Allah esirgesin” derken, bugün “ kapa şu şom ağzını gibi ibareler kullanır olduk.

*Günah işlediğini gördüklerimize “Allah ıslah etsin” ,”Allah hidayet versin” derken, bugün belalar, lanetler yağdırır olduk.

*Ayrılırken “Allah’a emanet ol “ yerine “kendine iyi bak” gibi ne idüğü belirsiz bir kavramı söyler olduk.       *Hapşırana “Allah sana merhamet etsin” derken, şimdilerde “çok yaşaa” diyoruz.                                      

         Şimdi eğri oturup doğru konuşalım, icat ettiğimiz, bu kavramlarla Hristiyan’ın kendini hayattan ve toplumsal düşünceden uzak tutan ve bireysel yaşam felsefesini önceleyen davranış ve tutumlarından ne farkımız var?

          Carrel’in  “duanın kökeni yoksulluk ve aşktır” dediği gibi, Müslümanlar dinlerini merkeze almaktan imtina edip zenginleşti, mala mülke tamah etti de seküler bir hayatı mı benimsediler? Aslında Müslümanın duaları öyle Hristiyan’ın duaları gibi salt uhrevi arifane de değildir. Hayatın tam içinde ve eylem yüklüdür. Dünya ve ahiret bütünlüğü vardır.

          Bizler Allah’a hamdolsun duanın sihir, Hz. Musa’nın sihirbaz olmadığına inananlar zümresindeniz. Bizim dua etkinliğimiz harekete geçirir, aktiftir ve eylem yüklüdür. Sevgili Peygamberimiz mescitte namaz dışında oturan bir sahabeye, niçin oturduğunu sorunca, borçları yüzünden oturduğunu öğrenmiş ve ona şu duayı öğretmişti:

“Allah’ım! Kederden ve hüzünden Sana sığınırım, acizlikten ve tembellikten Sana sığınırım, korkaklıktan ve cimrilikten Sana sığınırım, borç altında ezilmekten ve insanların kahrından Sana sığınırım.”

 Sahabe; “Hz. Peygamberin öğrettiği duayı okudum; Allah da üzüntümü ve borçlarımı giderdi’’ demiştir. (Ebû Davud, Salat, 367)

Dikkat ederseniz “tembellik ve acizlikten Allah’a sığınırım,” denmesi eylem yüklüdür. İnsanı harekete geçirir, asla uyuşturmaz. Müslümanın duasında hem bu dünyaya hem de ahirete yansıyan bir tarafı vardır.     

         Dua Allah’a yakarış, yalvarma, ondan dileme ve isteme değil midir? Rabbin katında, kul olma bilincine erme değil midir? O halde duayı günlük hayatımızdan neden çıkarıyoruz? Ritmik ve bilinçli günde beş kez yapılan salatı yani dua (namazı) gündemimize niye almıyoruz?

         Ya hayal nedir? Zihinde tasarlanan, canlandırılan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, imge ve hülyadır.  Görüntüdür, belli belirsiz görülen şey ve gölgedir.  Aydınlatılan bir perde arkasında deri veya kartondan yapılmış, hareket edebilen resimlere verilen addır.

          Enerjimizin bitip Allah’a yönelmemiz, Ondan istememiz, dilememiz tükendiğinden, O’na kul olma bilincini yitirdiğimizden beridir, namazı, niyazı terk ettiğimizden bu yanadır, ne idiğü belirsiz düş ve hülyalara daldığımızdan beridir, belli belirsiz görüntülerin, gölgelerin peşinden koştuğumuzdan beridir, zarardayız dostlarım! Dualarımızın yerini hayaller aldığından beridir.

           Nereye gitti, yerken, yedirirken, yemeği aş ederken, içerken, içirirken, giderken, gelirken, otururken, kalkarken, karşılarken, uğurlarken, yatarken, uyurken, uyanırken, bir işe başlarken, bitirirken, hâsılı hayatın içinde tüm işlerde dilinden dua eksik olmayan o dedelerimiz, ninelerimiz, anne ve babalarımız? Yoksa “Hayatta en güzel şey, bir duanın içinde olmaktır” diyen Şems-i Tebriz-i gibi iyi insanlar, iyi atlara binip çekip gitti mi? Ha sahi nereye gitti o güzel insanlar? Gören var mı? Çok dualarına ihtiyacım var. Adreslerini verebilir misiniz? 

Şemsettin ÖZKAN                                                                               26.02.2020 KONYA  

KAYNAKLAR

1-kelimecim.com

2-kuran.diyanet.gov.tr

3-kuranmeali.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.