(Toplumsal İlişkiler 1208)
لَيْسَ الْبِرَّ اَنْ تُوَلُّوا وُجُوهَكُمْ قِبَلَ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَلٰكِنَّ الْبِرَّ مَنْ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَالْمَلٰٓئِكَةِ وَالْكِتَابِ وَالنَّبِيّٖنَۚ وَاٰتَى الْمَالَ عَلٰى حُبِّهٖ ذَوِي الْقُرْبٰى وَالْيَتَامٰى وَالْمَسَاكٖينَ وَابْنَ السَّبٖيلِ وَالسَّٓائِلٖينَ وَفِي الرِّقَابِۚ وَاَقَامَ الصَّلٰوةَ وَاٰتَى الزَّكٰوةَۚ وَالْمُوفُونَ بِعَهْدِهِمْ اِذَا عَاهَدُواۚ وَالصَّابِرٖينَ فِي الْبَأْسَٓاءِ وَالضَّرَّٓاءِ وَحٖينَ الْبَأْسِؕ اُو۬لٰٓئِكَ الَّذٖينَ صَدَقُواؕ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمُ الْمُتَّقُونَ
“(Ey Müslümanlar!) Yüzlerinizi (namazda şuursuz ve huzursuz biçimde) Doğu’ya veya Batı’ya çevirmeniz (ve ibadette şekilcilikle yetinmeniz) iyilik değildir. Asıl iyilik; Allah’a, (ve O’na inancın gereği olarak) Ahirete, Meleklere, Kitaba ve Peygamberlere (ve onların getirdikleri dine ve düzene samimiyet ve teslimiyetle) iman etmeniz… Sevdiğiniz malınızı yakınlara, yetimlere (korumasız ve bakımsız olanlara), yoksullara, yolda kalmışlara, isteyen muhtaçlara ve borç altında esir olanlara vermeniz… Namazınızı kılmanız, zekât (vergisini) ödemeniz… Anlaşma ve sözleşmelerinizi yerine getirmeniz, (maddi ve manevi) darlık, hastalık ve cihadın kızışması zamanında sıkıntılara sabretmenizdir… İşte (iman davasında) sadık (ve samimi) olanlar ancak bunlardır… Ve gerçek müttakiler de onlardır.” (Bakara/177)
İnsanın bakış açısında nedense hep bir menfi bakma eğilimi vardır. Her şeye yandan, eğri ve anahtar deliğinden bakma temayülü insanı yiyip bitirmektedir.
Birisi Kenan Rifai hazretlerine gelerek; “efendim dünya çok kötü.” der. Kenan Rifai cevaben der ki; “sen iyi olmaya bak!” Şimdi bu bakış açısına sahip olmak öyle her babayiğidin harcı değil. Özel donanım gerektiriyor. İnsanlar böyle bir mantığa maalesef sahip değiller. Bu ruhsal zeka herkes de yok tabi. İnsan aslında birilerini eleştirirken, kendini eleştirir de farkında olmaz. Aynada gördüğü o çirkinlikler kendi yüzüdür de bilmez. Habire o şöyle, bu böyle, deyip kendi “her şeyi kötü görme” girdabında dönüp, aynı yerde durur.
Genelde insanların yaptığı bir hata var. İnsan kimseyi kınamamalıdır. Zira kınadığımız kişinin günahından haberimiz olabilir lakin tevbesinden haberimiz olmaz.Kınamak, kusur bulmak, ayıplamak ya da eleştirmek, basit insanların işidir. Hz. Ali (r.a) efendimizin ifadesiyle; “ayıbın en kötüsü ne biliyor musunuz? Sende olan bir ayıpla başkasını ayıplamaktır.”
Yine kötü insanı tanımlarken Hz.Ali (r.a); “kötü insan kimseye iyi niyet beslemeyendir. Çünkü o, herkesi kendi gibi görür” buyurur. Yani nasıl bakıyorsak olaylara, kişilere, öyle görüyoruz bir bakıma. Kötü bakış açıları insana bir şey kazandırmıyor. Asıl iyilikle kötülüğü savmak iş yapar. Bu konu da yüce kitapta;“iyilikle kötülük bir olmaz. Sen (kötülüğü) en güzel olan davranışla sav; o zaman bir de göreceksin ki seninle aranızda düşmanlık bulunan kimse kesinlikle sıcak bir dost oluvermiş!” (fussilet/34) buyurulması dikate değerdir.
Aslında aralarında hiçbir bağ olmayan iki yabancının; dertleşmesi, karşısındakine içini dökmesi çok daha kolaydır. Kimse kimseye karışmaz bu geçici beraberlikte; “şunu neden yaptın?” diye hesap sormaz. Suçlama, aşağılama, kınama, sorgulama yoktur aralarında. Biri derdini anlatır, diğeri dinler. Anlatan hafifler, ferahlar, dinleyen karşısındakinin ferahından pay alır. Bu durum onun da mutlu olmasını sağlar.
Şemsettin ÖZKAN
17.10.2023 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-1000kitap.com