(Toplumsal İlişkiler 1049)
وَلَنْ تَرْضٰى عَنْكَ الْيَهُودُ وَلَا النَّصَارٰى حَتّٰى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْؕ قُلْ اِنَّ هُدَى اللّٰهِ هُوَ الْهُدٰىؕ وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ اَهْوَٓاءَهُمْ بَعْدَ الَّذٖي جَٓاءَكَ مِنَ الْعِلْمِۙ مَا لَكَ مِنَ اللّٰهِ مِنْ وَلِيٍّ وَلَا نَصٖيرٍ
“Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur.” Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.” (Bakara/120)
Dost demek uğrunda korkmadan çekinmeden her konuda fedakarlık yapan, yapılan demek değil midir değerli dostlar? Dost öyle içi boşaltılmış bir kavram değildir.
Hz. Mevlana der ki; “dost ise düşünme ver ömrünü gitsin, dost değilse hiç bekletme yol ver gitsin.” İnsanın seve seve ömrünü harcayacağı kişidir dost, Hz. Pir’in gözünde. Dost olmayanda kolayca kendisine yol verilecek kişidir. İnsanın
ömründe ırmaklar vardır, sularında hayallerini yüzdürdüğü. İnsanın ömründe dostları vardır, günleri ayrı geçtiğinde üzüldüğü. O dostlar hep özlenir, istenir yokluğunda aranır durur. Bir derdin sıkıntın olunca herkes devekuşu gibi kafasını kuma gömerken, o koşarak sana gelir ve “yapabileceğim bir şey var mı dostum” der. Dostluk bu işte. Çıkarsız birliktelik. Dostlukların kıymeti iyi bilinmeli. Dost dediğin nasıl olmalı iyi anlaşılmalıdır. Aşağıdaki hikaye de bu konu çok güzel işlenmiş:
Kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş. Pencerenin önüne konmuş, bütün cesaretini toplamış, röleli tüylerini kabartmış, güzel durduğuna ikna olduktan sonra küçük sevimli gagasıyla cama vurmuş. Tık..tık..tık..
Adam cama bakmış. Ama içeride kendi işleriyle uğraşıyormuş. Biraz meşgulmüş! Kimmiş onu işinden alıkoyan? Minik bir kırlangıç! Heyecanlı kırlangıç, telaşını bastırmaya çalışarak, derin bir nefes almış, şirin gagasını açmış, sözcükler dökülmeye başlamış:
“– Hey adam! Ben seni seviyorum. Nedenini, niçinini sorma. Uzun zamandır seni izliyorum. Bugün cesaret buldum konuşmaya. Lütfen pencereyi aç ve beni içeri al. Birlikte yaşayalım.”
Adam birden parlamış:
“– Yok daha neler? Durduk yerde sende nereden çıktın şimdi? Olmaz, alamam” demiş.
Gerekçesi de pek sersemceymiş: “Sen bir kuşsun! Hiç kuş, insana aşık olur mu?”
Kırlangıç mahcup olmuş. Başını önüne eğmiş. Ama pes etmemiş, bir süre sonra tekrar pencereye gelmiş, gülümseyerek bir kez daha şansını denemiş:
“– Adam, adam! Hadi aç şu pencereyi. Al beni içeri! Ben sana dost olurum. Hiç canını sıkmam!”
Adam kararlı, adam ısrarlı: “- Yok, yok ben seni içeri alamam” demiş. Biraz daha kabalaşmış ve lafı kısa kesmiş: “-İşim gücüm var, git başımdan.” Aradan bir zaman geçmiş, kırlangıç son kez adamın penceresine gelmiş: “- Bak soğuklar da başladı, üşüyorum dışarıda. Aç şu pencereyi al beni içeri. Yoksa sıcak yerlere göç etmek zorunda kalırım. Çünkü ben ancak sıcakta yaşarım. Pişman olmazsın, seni eğlendiririm. Birlikte yemek yeriz, bak hemde sende yalnızsın, yalnızlığını paylaşırım” demiş. Bazıları gerçekleri duymayı sevmezmiş. Adam bu yalnızlık meselesine içerlemiş. Pek bir sinirlenmiş: “- Ben yalnızlığımdan memnunum” demiş. Kuştan onu yalnız bırakmasını istemiş. Düpedüz kovmuş. Kırlangıç, son denemesinden de başarısızlıkla çıkınca başını önüne eğmiş, çekip gitmiş. Aradan zaman geçmiş. Adam önce düşünmüş, sonra kendi kendine itiraf etmiş:
“-Hay benim akılsız başım” demiş.
“– Ne kadar aptallık ettim! Beklenmedik bir anda karşıma çıkan bir dostluk fırsatını teptim. Niye onun teklifini kabul etmedim ki? Şimdi böyle kös kös oturacağıma keyifli bir vakit geçirirdik birlikte.
Pişman olmuş olmasına ama iş işten geçmiş. Yine de kendi kendini rahatlatmayı ihmal etmemiş: “- Sıcaklar başlayınca, kırlangıcım nasıl olsa yine gelir. Bende onu içeri alır, mutlu bir hayat sürerim” diye düşünmüş ve çok uzunca bir süre, sıcakların gelmesini beklemiş. Gözü yollardaymış. Yaz gelmiş, başka kırlangıçlar gelmiş ama onunki hiç görünmemiş. Yazın sonuna kadar penceresi açık beklemiş ama boşuna. Kırlangıç yokmuş! Gelen başka kırlangıçlara sormuş ama gören olmamış. Sonunda danışmak ve bilgi almak için bir bilge kişiye gitmiş. Olanları anlatmış. Bilge kişi gözlerini adama dikmiş ve demiş ki;
“– Kırlangıçların ömrü 6 aydır.”
Şemsettin ÖZKAN
11.05.2023 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-nazlim.net