TAŞIN KALBİ YOK AMA ONU DA YOSUN SARAR

(Toplumsal İlişkiler 454)


ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُمْ مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ فَهِيَ كَالْحِجَارَةِ اَوْ اَشَدُّ قَسْوَةًؕ وَاِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ الْاَنْهَارُؕ وَاِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ الْمَٓاءُؕ وَاِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِؕ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ
‘’Ama bütün bunlardan sonra, kalpleriniz yine kaskatı kesilip taş gibi oldu, hattâ daha da sert! Taşlar, kayalar bile, sizin şu duyarsız kalplerinizin yanında yumuşacık kalır. Çünkü öyle kayalar vardır ki, içerisinden ırmaklar kaynar; öyleleri de var ki, çatlayıp yarılır da, bağrından pınarlar fışkırır; yine öyleleri de vardır ki, Allah korkusuyla yuvarlanıp aşağılara düşer.
O hâlde, ey inkârcılar! Akılsız, şuursuz dediğiniz şu taşlar, ağaçlar, kuşlar bile yüce Yaratıcının kanunlarına kayıtsız şartsız boyun eğerken, akıl ve irâde sahibi olan sizler, sonsuz merhamet ve şefkatiyle sizi yoktan var eden ve yaratılmışlar içinde en şerefli makâma yücelten Rabb’inize karşı nasıl olur da nankörlük eder, emirlerine baş kaldırırsınız?
Allah, yaptıklarınızdan hiç de habersiz değildir.’’ (Bakara 74)

Yüce Yaradan şu alemde sevgiden yoksun bir şey bırakmış mıdır elbette ki bu soruya hayır diyeceğiz. Bakınız bir taşı bile yosunla sarıp sarmalamış. Hz. Mevlana ‘‘taşın kalbi yok ama onu da yosun sarar’’ derken bu mevzuyu anlatmıştır. Cansız kayaları, çağlayan ırmakları, yuvarlanan yosun tutmuş taşları, bağrından fışkıran pınarları aşksız, şevksiz mi sanır şu insanoğlu. Yukarıda söz konusu ettiğimiz ayet çok net olarak Allah’ın sanatını ‘‘el musavvir’’ oluşunu yani her şeye

biçim veren, güzelleştiren olduğunu, Allah’ın tasvir eden, herşeye biçim ve özellik verenin ta kendisi olduğunu bize haykırmıyor mu, evet maksat ve merama ulaşmak için ‘‘El Musavvir’’ Esma-ül Hüsnası okunuyor. Yüce Yaradan seviyor ki,özene bezene yaratıp, resmedip şekil veriyor. Çünkü yaratma işi sevmekle ilişkilidir. Seven sanatını yansıtır.

Sevgiye hayatında her daim yer açanlar iyi niyetlidir. Bu yüzden olsa gerek hep verici konumundadırlar. Aşağıda geçen hikayede buna çok güzel vurgu yapılır:

Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: “Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?” diye. “Bakın göstereyim” demiş ermiş.

Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da “derviş kaşıkları” denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş “Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz” diye bir de şart koymuş. “Peki” demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.

Bunun üzerine “Şimdi…” demiş ermiş. “Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe.” Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. “Buyurun” deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan.

“İşte” demiş ermiş. “Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz.

Şunu da unutmayın: Hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman…”

Hz. Şemsi Tebrizi de aşkın 16 kuralında şunu söyler bize ‘‘Kusursuzdur ya Allah, O’nu sevmek kolaydır. Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir. Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir. Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan’dan ötürü yaradılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne de layıkıyla sevebilirsin.’’

Şemsettin ÖZKAN

10.09.2021 KONYAALTI

KAYNAKLAR

1*kuran.dşyanet.gov.tr

2*kuranmeali.com

3*memleket.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir