(Toplumsal ilişkiler 258)
وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اتَّبِعُوا مَٓا اَنْزَلَ اللّٰهُ قَالُوا بَلْ نَـتَّبِـعُ مَٓا اَلْفَيْنَا عَلَيْهِ اٰبَٓاءَنَاۜ اَوَلَوْ كَانَ اٰبَٓاؤُ۬هُمْ لَا يَعْقِلُونَ شَيْـٔاً وَلَا يَهْتَدُونَ
“Onlara: ‘Allah’ın gönderdiği Kitabın hükümlerine uyun,’ denilince; ‘Hayır, biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola, onların bize bıraktıkları töre, gelenek ve ideolojilere uyarız,’ derler. Peki, ya ataları akıllarını hiç kullanmayan ve doğru yolu bulamayan kimseler ise, yine de onların izlerinden mi gidecekler?” (Bakara/170)
Kendi dünyamızda yaşadığımızı mı sanıyoruz dostlar! Hayır bu medeniyet bize ait değil! İslam neresi Avrupa neresi? Avrupa nire, İslam nire? Biz Avrupa’yı o parlak dönemlere nazaran olmasa da hala medenileştirmeye devam ediyoruz.
Medeniyet nedir? Dine hayat kazandıran, dinin sosyal, kültürel, hukuki alanlara nüfuz etmesini sağlayan kaynaktır.
Tarih felsefesi ve Sosyoloji ilminin kurucusu kabul edilen İbni Haldun’a göre yeryüzünde birçok medeniyet kurulmuştur. Bunlar bir süre yaşadıktan sonra yerlerini başka medeniyetlere terk etmişlerdir. Ya kısmen yok olmuş veya kısmen yeni kurulan medeniyetler içinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Eski Mısır, Mezopotamya, Eski İran, Hindistan, Eski Yunan, Roma ve Çin buna örnek olabilecek başlıca medeniyet havzalarıdır. Bu arada İslam Medeniyeti insanlık tarihinin en önemli medeniyetlerinden birisi olmuştur.
İbni Haldun medeniyet yerine daha çok “umran” kavramını kullanır. Ona göre umran kavramı hem bedevi hem de barbar toplumları olduğu kadar uygar toplumları da ifade etmektedir. İbni Haldun Batı dillerindeki “civilisation” kelimesi ile karşılanabilecek olan “hadare” terimini daha ziyade bilim ve sanatın gelişimi ile veya zevklerin incelmesi ve refahın artması ile irtibatlandırmak ister. Ancak bedevi hayatın hüküm sürdüğü şehirleşmemiş yerlerde bu tür gelişmelerin ortaya çıkması zor, hatta imkânsızdır.
Demek oluyor ki “medeniyet” ve “şehir” kavramları birbirini tamamlayan iki unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Tek başına yaşamak medeni bir tavır geliştirmeye engeldir. Toplum içinde yaşanılacak ki medeni bir hayat tarzı geliştirilebilsin. Bu bir nevi dağ başında yapayalnız yaşayan birisinin Müslümanlığına benzer. Orada Müslümanca yaşamayı engelleyecek hiçbir şey yoktur. Önemli olan şehirde, pek çok farklılığın, hareketliliğin ve cazip şeylerin olduğu ortamda Müslümanca bir hayat sürdürebilmektir.
Birlikte yaşama insanları uyumlu ve medeni yapar. Birlikte yaşayıp da medeniyetten nasipsiz, herkese zarar veren uyumsuz insanlar da elbette hep var olacaktır. Devletler de zaten bunun için var olurlar. Adaleti ve güvenliği sağlamanın yollarını yöneticiler bulmakla yükümlüdür. Başarı burada gösterilen gayret ve alınan sonuçlarla ortaya çıkar.
İslam medeniyeti deyince Mekke+Medine=Medeniyet anlaşılmalıdır. Mekke bize umudu, Medine ise ufku veriyor. İlahi ve beşeri olanların yekünü bize medeniyeti verir. İman Müslümanın varoluş halini vermekle birlikte, İslam medeniyetinin içini doldurur. Dünyaya yön veren üç tür medeniyetten pagan, kadim ve vahiy üçlüsünden vahiy medeniyeti maalesef yürürlükte değil bugün. Pagan ve kadim medeniyet harmanlaması bir olgu vardır bugün. Dolayısıyla belleklerimiz ve zihinlerimiz çağdaş hurafeler çöplüğüne evrilmiş durumda. Bu medeniyetlerin etkisiyle dünyadan ruh çekildi. Bu çağ Müslümana ait bir çağ değil. İslam’ın çağa etki edememesinin altında bu din mensubu olan bizlerin İslam ve dünya ile kurduğumuz münasebetlerde sorunlar ve sıkıntılar var. Dünyanın çağdaş hurafeler çöplüğü olmaktan kurtulabilmesi için, önce vahiy kültürüne ait olan bizlerin bu sorunlarımızı çözmemiz lazım.
Şemsettin ÖZKAN
15.02.2021 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-cinarinsesi.com
Aynen öyle hocam. Allah ım cümlemize gerçek İSLAMİ şuur versin inşallah