(Toplumsal İlişkiler 126)
فَسَقٰى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلّٰٓى اِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَق۪يرٌ
“Bunun üzerine Mûsâ, kadınların hâline acıyıp hayvanlarını suladı; sonra bir gölgeye çekilip “Ey Rabb’im!” diye yalvardı, “Şu anda, bana lütfedeceğin nîmetlere öylesine muhtacım ki!” Zira günlerce durup dinlenmeden yol yürümüş, iyice acıkmış ve bitkin düşmüştü. Ayrıca yabancı bir ülkede barınacak bir yere, güvenilir dostlara ihtiyacı vardı.” (Kasas/24)
İç kapanıklığı, gönül üzgünlüğü, gamlanma, tasalanma keder ve üzüntü gibi anlamlara gelen hüzün, hayatımızın olmazsa olmazları arasında yer alanlarının belki de en önemlilerindendir desek, herhalde abartmış olmayız sanırım.
Sanatın, edebiyatın, musikinin en yoğun konularının başında gelir hüzün. Hele türkülerimiz uçsuz bucaksız bir umman sanki. Daldınız mı o ummana çıkamazsınız.
Mavera dergisinin önemli kalemlerinden biri de rahmetli Erdem Beyazıt idi. Yedi güzel adamdan biriydi. Hele onun “Sana, Bana, Vatanıma, Ülkemin İnsanlarına Dair” şiiri edebiyatımızın bana göre şaheserleri arasında gösterilmesi gerekenlerdendir:
“Telgrafın
tellerini kurşunlamalı’’
Öyle değildi bu türkü
bilirim
Bir de içime
-Her istasyonda duran sonra tekrar
yürüyen-
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar
dökerek
Bazan gelmesi beklenen bazan ansızın
çıkagelen
Haberler bilirim mektuplar bilirim.
Gamdan
dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Kırk ikindi
saymalıyım
Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma
saçlarıma
Saçlarının akışını anar anmaz
omuzlarından
Baştan ayağa ıslanmalıyım
Gam dağlarına
çıkıp naralar atmalıyım,”
……………………………………………….
diye başlayan o muazzam şiiri;
Kadınlar
bilirim ülkeme ait
Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu
Afrika gibi sıcak
Göğüsleri Çukurova gibi münbit
Dağ
gibi otururlar evlerinde
Limanlar gemileri nasıl beklerse
Öyle
beklerler erkeklerini
Yaslandın mı çınar gibidir onlar
sardın mı umut gibi.
İsyan
şiirleri bilirim sonra
Kelimeler ki tank gibi geçer adamın
yüreğinden
Harfler harp düzeni almıştır mısralarında
Kimi
bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
Kimi bir soygun
sofrasında ışıklı sofralarda
Hırsızın gırtlağına
tıkanmıştır.
Müslüman
yürekler bilirim daha
Kızdı mı cehennem kesilir sevdi mi
cennet
Eller bilirim haşin hoyrat mert
Alınlar görmüşüm
ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı sorulacak bir
hesabı
Her çizgisi tarihten bir yaprağı anlatır.
Bütün
bunların üstüne
Hepsinin üstüne sevda sözleri
söylemeliyim
Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim
Sonra
sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
Adın kurtuluştur
ama söylememeliyim
Can kuşum, umudum, canım sevgilim.” diye
biter. Uzun bir şiir ama bir o kadar da güzel bir şiir. Ben çok
severim bu şiirini… Erdem Bayezit, Cahit Zarifoğlu, Rasim
Özdenören, Alaeddin Özdenören, Mehmet Akif İnan, Nuri Pakdil ve
Ali Kutlay o dönem edebiyat dünyamıza aylık çıkardıkları
bembeyaz kapağıyla Mavera dergisi ile renk katmışlardı.
Halk müziğimizin en çok kullanılan formatlarından olan türkü, türke ait olan, insanımızın dertlerini hüzünlerini dile getiren eserleridir. Çok sevdiğim türkülerden sadece ikisini burada zikredeceğim. Dikkat ederseniz hüzün kokuyor benim türkülerim. Oyun havalarına rastlayamazsınız benim seçtiklerimde. İşte ilk türkü Antalya Serik yöresine ait Şevket Yanıkoğlu’ndan alınmış:
(Hey
hey) Çekemedim akça kızın göçünü (of göçünü)
Sırma
saçlar bırak dövsün döşünü (döşünü a kız döşünü)
Gülüver
de görem mercan dişini (of dişini)
Yol ver bana Çubuk beli
(geçeyim ah kız geçeyim)
(Repertuar)
(Geçeyim ak kıza
gideyim)
(Hey hey) Yaylaların yeli soğuk esmez mi (of
esmez mi)
Sevdiğim de rüyalara girmez mi (girmez mi a kız
girmez mi)
Girmesen de gönül sana küsmez mi (of küsmez
mi)
Yol ver bana Çubuk beli geçeyim (geçeyim ah kız
geçeyim)
(Repertuar)
(Geçeyim ak kıza gideyim)
İkinci seçtiğim türkü Hüseyin Yaltırak’tan alınan bir Rumeli türküsüdür:
Çalın
davulları çaydan aşağıya amman, amman
Mezarımı kazın bre
dostlar belden aşağıya
Mezarımı kazın bre dostlar belden
aşağıya
Suyumu da dökün boydan aşağıya amman, amman
Aman
ölüm zalim ölüm üç gün ara ver
Al başımdan bu sevdayı
götür yara ver
Selanik
içinde selam okunur amman, amman
Selanın sedası bre dostlar
cana dokunur
Selanın sedası bre dostlar cana…
Şemsettin ÖZKAN
19.09.2020 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-antoloji.com
4-turkudostlari.net
İnsanoğlu dünya da yalnız olduğunu ve nasıl tek başına geldiyse öylede geri gideceğini idrak ettiğinde bedenini hüzün kaplaması gerekir. Nerde idrak, nerde şuur, nerde hüzün. Kapılmışız bir rüzgara geceli gündüzlü yol alıyoruz. Sonumuz hayrolsun İnşaallah.