ZEHRİ BALA BALI DA ZEHRE DÖNÜŞTÜREN AH ŞU ÜSLUP

(Toplumsal İlişkiler 260)


فَقُولَا لَهُ قَوْلاً لَيِّناً لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ اَوْ يَخْشٰى
“Fakat onunla tatlı dille konuşun, hikmetle ve ibret verici güzel öğütlerle onu hakîkate dâvet edin. Tartışmak gerektiğinde, kaba ve kırıcı davranmadan, gönül incitmeden konuşarak ona ayetlerimi tebliğ edin ki, belki bu sayede öğüt alır; yâhut en azından ilâhî azaptan korkup zulüm ve haksızlık yapmaktan çekinir.”(Taha/44)

Üslup diyorum, tarz diyorum, stil diyorum ne kadar önemli. Zehri bala balı zehre dönüştürebiliyor bir anda. Hayranım saygıyı elden bırakmadan sözü incitmeden, ses tonunu yükseltmeden kelimelerini seçerek konuşabilen insanlara hayranım. Haddini bilene ve hadsizlik karşısında bozulmayana.

Yukarıda söz konusu ettiğimiz ayetin izahını Muhammed Esed Kur’an Mesajı adlı üç ciltlik tefsirinde şöyle yapar:

Ama onunla yumuşak bir dille konuşun ki, o zaman belki aklını başına toplar, yahut [böylece, en azından kendisine] gözdağı verilmiş olur.”
Yani Lafzen, “yahut (olur ki) korkar” -yani, Hz. Musa’nın uyarılarında gerçek payı olduğunu hissederek geriler. Allah geleceği bütünüyle bildiğine göre, yukarıda, “belki aklını başına toplar…” şeklinde, olabilirlik üslubu içinde geçen ifadeler, açıktır ki, Firavun’un tepkileri konusunda Allah adına bir “şüphe”yi ya da “belirsizliği” îma etmemekte, fakat sadece mesajı taşıyana, günahkara hitap tarzını belirlerken, kendi adına aklında tutması gereken ihtimalleri işaret etmektedir. Yani, Hz. Musa’ya, Firavun’a hitab ederken, onun aklını başına getirecek ya da en azından onun gözünü yıldıracak bir üslup seçmesi öğütlenmektedir (Râzî). Öte yandan, her Kur’ânî anlatım değişmeyen bir gerçeği ya da gerçekleri ortaya çıkarmak, yahut insan davranışlarıyla ilgili evrensel bir ilkeye açıklık kazandırmak amacını taşıdığına göre, açıktır ki, Allah’ın Hz. Musa’ya belirli bir günahkar için yönelttiği “onunla yumuşak, ılımlı bir tarzda konuş ki, aklını başına toplamak için fırsatı olsun” emri bütün çağlar için ve ihtidâya vesile olabilecek bütün tebliğ çabaları için geçerlidir.

Kısaca üslup deyince kendimizi ifade tarzımız anlaşılmalı. Ne söylediğin kadar, nasıl söyleyeceğin de iletişimde önem arzediyor. İnsanlar bizi üslubumuza göre ölçüp değerlendiriyor ve puan veriyor. Bu yüzden adab-ı muaşeret çok ama çok önemli. Asla ıskalanmaması gereken bir edebi ölçek.

Bir kalbi kazanma ile kaybetme arasındaki ince çizginin adıdır üslup. Bir insanın karakterinin nasıl olduğunu bilmenin ve öğrenmenin en kestirme yolu, kullandığı üsluptur. Üslup farkı o insanın kalitesi hakkında size bir fikir verebilir. Çapsız, omurgasız, edepsiz, karaktersiz insanların hoyratça kullanıp kendilerini ele verdikleri şey de yine benimsedikleri ve hayatlarında davranış biçimi haline getirdikleri yine kullandıkları üsluptur.

Bir insanın ne söylediğinden çok, hangi tonda, hangi bakışla, nasıl davranarak söylediği önemlidir. Hayat ayrıntılarda gizli derler ya, onun gibi, aslında insanlarda, üsluplarında gizlidir. Sözlerin söyleniş biçimleri çok önemlidir. Kaba saba, yumuşak, sert, tatlı dilli ya da sivri dilli konuşmalar bunlardan hangisini seçiyorsak, bu tarz bizi ele verir.

Şems-i Tebrizi kurallarından yirmiyedincisi üslup farkının ne kadar önemli olduğuna dikkatlerimizi celbeder:
Şu dünya bir dağ gibidir. Ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır. Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.

Yazımı ilginç bir üslup fıkrasıyla bitiriyorum. Bir boşanma davasında kadın, hakime isteğini gerekçesiyle anlatıyormuş:

– Hakim bey, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Çünkü onu dokuz ay karnımda taşıdım, demiş.

Bu sefer hakim kocaya dönerek sormuş:

– Duydunuz karınızın dediğini, var mı bir itirazın?

Adam:

– Var demiş ve gerekçesini söylemiş;

-Hakim bey farz edelim canınız şöyle bir kutu soğuk kola çekti. Vardınız makineye bozuk para attınız. Şimdi kola makinenin hakkı mıdır yoksa deliğe parayı atanın mı?

Hakim sekreterine dönerek;

– Yaz kızım çocuk babanın hakkıdır.

Şemsettin ÖZKAN

17.02.2021 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-kuran.gen.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir