ÜSTAD BU HAFİFE ALINIR MI HİÇ?

(Toplumsal İlişkiler 1516)

وَيْلٌ لِكُلِّ هُمَزَةٍ لُمَزَةٍ
“İnsanları arkalarından çekiştirenlerin, kaş göz işaretleriyle insanlarla alay edenlerin vay haline! Onlar şımarıklıklarıyla, terbiyesizlikleriyle, insanların kişilikleriyle oynar. Kendileri gibi düşünenlerle birlikte olduklarında insanlarla dalga geçer. Onlar için; insanların onurları, kişilikleri önemli değildir. Rabbinin yarattığı insanı hakir görürler. Onlar fesat içindedir. Kendilerinden başkasını beğenmezler. Kendilerini sürekli üstün görürler. Onlara göre ne yaparlarsa yapsınlar kendileri sürekli haklıdır. Ama aynı şey kendilerine yapılsa asla razı olmazlar. Hemen yaygara koparır, ortalığı ayağa kaldırıp kavgaya tutuşurlar.” (Hümeze/1)

Oldum olası insan gibi mükemmel yaratılmış olan bir varlığı hafife alıp onunla alay edenleri sevmemişimdir. Gıybet, dedikodu, kıskançlık, fesatlık, hasetlik, kibir, aşırı gururlanma gibi hiç de masum olmayan kavramlar, asla ‘Müslümanım’ diyen insanların semtine dahi uğramaması gereken tavır ve davranışlardır.

             Bu konuda titizlik göstermezsen, sonuçlarına da katlanırsın. Dehalar bu edepsizliğinin cevabını mutlaka verirler. Örneğin üstad Necip Fazıl Kısakürek, bunlardan biri. Üstad bu, hafife alınır mı hiç? Kimse onunla aşık atamaz. Lafını öylece yapiştırıverir de, kalakalırsın. Saçı sakalı uzamış üstad, hakim önüne çıkarılınca onu gören hakim;

“- Maymuna dönmüşsün Necip” deyince, duvara doğru dönen üstad;

“- Şimdi de duvara döndüm” demiş.

Ava giderken avlanmak diye buna denir. Sözde üstatla alay edip, onu hafife alacak hakim üstadın edebi söz ve tavırlarıyla madara edilmiştir. Eleştirip alay ettiği maymun, bir anda hakimin ta kendisi olmuştur.                                                                        

           Nazım Hikmet ve Necip Fazıl, Ramazan ayında arabayla gidiyorlarmış. Tabi Necip Fazıl oruçlu ama Nazım Hikmet değil. Nazım Hikmet, Necip Fazıl ile dalga geçmek için yolun kenarındaki zayıf bir ineği işaret ederek Necip Fazıl’a demiş ki:

-‘Şunun haline bak, oruç tutmaktan ne hale gelmiş’ demiş. Tabi Necip üstad altta kalır mı hemen cevabı yapıştırmış:
-‘Aaa Nazım sen bilmiyor musun Hayvanlar oruç tutmaz… Burada da inek tiplemesiyle alay edilen üstad hazır cevap nüktedanlığıyla muhatabını kendi silahıyla vurmayı deniyor.                                              

        Konumuzu konu üstattan açılmışken iki güzel örnek daha vererek bitirelim. Bir gün Necip Fazıl, bir üniversitede konferansa katılmış.Çıkıp her zamanki gibi Din ve Allah kavramı hakkında konuşmuş. Konuşması bittikten sonra, onunla karşıt görüşlü olan bir Profesör, Necip Fazıl’a;
“- Siz önceden çıkıp farklı şeyler söylerdiniz, şimdi ise o sözlerinize çelişen şeyler söylüyorsunuz. Yazdığınız şiirler hâlâ ezberimdedir, bu ne demek oluyor?”
Necip Fazıl’ın cevabı parmak ısırtacak bir cevap olur:

“- Benim geçmişim bir çöplüktür. Çöplükleri sadece köpekler kurcalar.”Yine Necip Fazıl’a;
“- Allah, deveyi iğnenin deliğinden geçirebilir mi?” diye sormuşlar. “Evet geçirir” demiş. Bunun üzerine “deveyi mi küçültür, yoksa iğneyi mi büyültür?” demişler. Necip Fazıl, İlahi kudretin sonsuzluğunu ifade babında, şu cevabı vermiş:
“- Ne deveyi küçültür, ne iğneyi büyültür. Gökteki yıldızları senin göz bebeğine sığdırdığı gibi, vızır vızır geçirir.

Şemsettin ÖZKAN
20.08.2024 KONYA

KAYNAKLAR
1- kuran.diyanet.gov.tr 
2-kuranmeali.com
3-nükteler.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.