(Toplumsal İlişkiler 820)
وَلَاُضِلَّنَّهُمْ وَلَاُمَنِّيَنَّهُمْ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُبَتِّكُنَّ اٰذَانَ الْاَنْعَامِ وَلَاٰمُرَنَّهُمْ فَلَيُغَيِّرُنَّ خَلْقَ اللّٰهِؕ وَمَنْ يَتَّخِذِ الشَّيْطَانَ وَلِياًّ مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَقَدْ خَسِرَ خُسْرَاناً مُبٖيناًؕ
“Onları saptıracak, boş ümitlerle oyalayıp duracağım. Onlara emredeceğim, sahte tanrılara adanmışlığın sembolü olarak
hayvanların kulaklarını kesecekler; onlara emredeceğim, Allah’ın en şerefli yaratıkları insanların yaşaması için ortaya koyduğu dininin, aslında değiştirilemez kurallarını değiştirmeye
zorlayacaklar. Böylece, fıtrat kanunlarını çiğnemeye, varlıklara yüklenen temel özellik ve onların asli fonksiyonlarını bozmaya uğraşacaklar. Sözgelimi, kadını erkeğe, erkeği kadına benzetecekler; doğal yöneliş ve içgüdüleri saptıracak, yetenekleri ve organları yaratılış gayelerinin dışında kullanıp çarpık ilişkilere girecekler. Hatta gece ve gündüz dahil her şeyi yaratılış gayesinin dışına çıkarmaya çalışacaklar. Sonunda yaratılış kanunlarına aykırı bir hayat tarzı ortaya koyacak, kendi dünyalarında Allah’ın istediği yaşama şekli olan dinini değiştirmiş olacaklar. Oysa ki: Kim Allah’ı bırakır da kendisine şeytanı bir rehber ve dost edinecek olursa, apaçık zarara uğramış demektir!” (Nisa/119)
2021 Aralık ayında kaybettiğimiz değerli felsefeci, düşünür, akademisyen, bilim adamı merhum Prof.Dr. Şaban Teoman Duralı, “Öyle Geçer ki Zaman” adlı eserinde (s.443 Turkuvaz kitap) şöyle diyor:
“Bir toplumu mahva, çürümeğe sürükleyecek iki tavır vardır: Kadını hiçe saymak, kaba kuvvet uygulamak ve erkek kesimini kadınlaştıracak kadar kadını havalara çıkarmak.” Yani yaradılış genleriyle oynamak, insanın kadının erkeğin fabrika ayarlarını değiştirmek ya da fıtrata aykırı toplumsal yaşam biçimleri oluşturmak ve insanlık tarihinde görülmemiş bir anarşi, fitne ve bozgunculuk yapmak da diyebiliriz buna.
İnsanlık tarihine bir bakıyorsunuz kadın yerlerde sürünüyor bir de bakıyorsunuz ki, kadınlara özgürlük veriyoruz derken erkek kesimi kadınlaştıracak kadar kadın havalara uçurulmuş ve bir türlü orta yolu bulamayan büyük büyük medeniyetler. İşte toplumu ifsat eden de zaten bu aşırı uçlarda gezinme değil de nedir?
Sorunları bana göre en iyi çözen yine insan denen bu varlığı yoktan var eden yüce Yaratıcı’dır. Örneğin Nisa 34. ayeti iyi etüt etmemiz lazım. Orada geçen ‘kavvam’ kelimesi sorumlu yönetici reis gibi anlamlarda anlamak gerekir. Yoksa erkek kadından fersah fersah üstün falan filan diye değil. Ahmet Tekin hocama teşekkür ediyorum bu ayetin mealini şöyle vermiş:
“Allah’ın, lütufta bulunarak, birbirlerine üstün olmasına vesile kıldığı özellikleri, ailenin nafakasını ve ihtiyaçlarını kendi mallarından, paralarından karşılamaları, mallarından karşılık beklemeden, gönüllü harcamaları sebebiyle erkekler, hanımları üzerinde, ailede, aileyi ayakta tutmakla, eğitimlerini, gelişmelerini, aile fertlerinin İslam’da sebatını temin ile mükellef; denetleyerek sorumluluklarının gereğini yapmalarını sağlayan, hizmet eden, ailede işleyen, kalıcı bir düzen kuran, sorumlu meşrû bir otorite sahibi, aile reisidirler.
Dindar, ahlâklı, hayır-hasenât sahibi Müslüman sâliha kadınlar, itaatkâr, uzun uzun kıyamda durarak sorumluluk şuuruyla namaz kılan, saygılı, kocalarına karşılık vermeyen, aile içindeki dinî, insanî ve vicdanî sorumluluklarını yerine getiren kadınlardır. Allah’ın koruduğu, korunmasını emrettiği hususları, kendilerini, çocuklarını, kocalarının haklarını ve mallarını, kendi haklarını, namuslarını kocalarının bulunmadığı zamanlarda koruyanlardır.
Kafa tutup, başına buyruk hareket ederek, kurulu aile düzenini bozmalarından, şiddete başvurmalarından korktuğunuz kadınların önce gönüllerini alın, öğüt verin, davranışlarının doğuracağı istenmeyen sonuçları anlatın, itaatsizliğe devam ederlerse yataklarında kendilerini yalnız hissedecekleri halde bırakın. Buna rağmen yola gelmeyenlerin kaba yerine (bir demet ot-çöple) vurun, evinizden ayırmayarak, ilişkilerinizi devam ettirin. Eğer size itaat ederlerse, olanları olmamış sayıp, sözle veya fiilen onları incitecek vesileler aramayın. Allah yücedir ve büyüktür.” Nisa/34)
Hemen altına da şu güzel açıklamayı yapmış: “Bk. Kur’an-ı Kerim, 38/44. 4/19 âyetiyle Kur’ân-ı Kerim, kadına mal muamelesi yapılmasını, güç durumda bırakılarak kendisinden faydalanılmasını engellemiş ve insan muamelesi yapılmasını sağlamıştır. 4/34 âyetiyle de sosyal düzenin gereği, eşitliğine halel getirmeden, aile içinde statüsünü belirlemiştir. 9/71 âyetiyle kamu yöneticisi olma ve seçilme hakkını tanıyarak toplumu yönetebilme, 60/12’de belirtilen seçme ve sosyal mukaveleye katılma hakkını tanımıştır.
İslâm’dan önce de İslâmî dönem içinde de çokça kötüye kullanılan karı-koca arasındaki nâhoş bir ilişkiyi de asgarî sınırına indirerek düzene koymuştur. Kadın aile düzenine başkaldırdığı, hatta kocasına müessir fiil icrasında bulunduğu zaman bile kocanın el kaldırarak karşılık vermesini tasvip etmemiştir. Kocaya önce nasihat etme, yapılan fiilin doğuracağı kötü sonuçları hatırlatma görevini vermiştir. Bundan fayda sağlanamadığı takdirde kadına yatağında yalnız bırakılma cezası verilmesini emretmiştir. Bu da fayda sağlamadığı takdirde kocaya dövme hakkı tanımıştır. Ancak kullarını iyi bilen Allah, bu hak kullanılırken suistimal edilmemesi, dozunun kaçırılmaması için 38/44 âyette dövmenin dozunu da belirtmiştir. 4/34’deki dövme ile 38/44’deki dövme dozu bir araya getirildiğinde bizim anladığımız mânâda bir dövmenin sözkonusu olmadığı görülmektedir. Birbirini seven, birbirine saygı duyan iki insan arasında faraza bir sehpanın üzerindeki minik ve yumuşak bir örtüyü sallayarak vurmaya teşebbüs bile seven ve saygısı olan bir insanı incit-meye yeter de artar. Nitekim merhum Hallac-ı Mansur kendisine taş atanlara gülerken dervişinin attığı bir gülden dolayı incindiğini hissettirmiştir.
Kur’ân’ın 4/34, 38/44 âyetleri birlikte düşünüldüğünde kadını psikolojik bir incitmenin dışında koruyucu tedbirler getirmektedir. Psikolojik bir incitmenin dışında herhangi bir incitmeye de müsaade etmemektedir. Dolayısıyla bu iki âyeti birlikte okuyan bir müslüman dövme ile ilgili hükmün “dövmeyin” şeklindeki bir hükümden çok daha ağır olduğunu anlayacaktır. Bu âyetlerde kadının eşit, anlayışlı, akıllı bir muhatap olarak sadece uyarılması sözkonusudur.
Şunu da ifade etmeliyiz. Kur’an’da belirtilen dozla, şakalaşmaya benzeyen böyle bir dövme ruhsatı, erkekteki menfi enerji birikimini, nüşûz başkaldırı da, kadındaki menfi enerji birikimini boşaltmaktadır. Karşılıklı boşalan menfi enerjilerden sonra, aile hayatının devamına engel baskılar azalacağı için, evlilik hayatının devamının imkân dahiline girebileceğini de söyleyebiliriz.
Şemsettin ÖZKAN
23.09.2022 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com 4-1000kitap.com