SEVMEYENE KARINCA YÜK SEVENE FİLLER KARINCA DAĞI BİLE TAŞIR İNSAN AŞIK OLUP İNANINCA

(Toplumsal İlişkiler 766)

وَقَالَ نِسْوَةٌ فِي الْمَد۪ينَةِ امْرَاَتُ الْعَز۪يزِ تُرَاوِدُ فَتٰيهَا عَنْ نَفْسِه۪ۚ قَدْ
شَغَفَهَا حُبًّاۜ اِنَّا لَنَرٰيهَا ف۪ي ضَلَالٍ مُب۪ينٍ
Şehirdeki saray çevresine mensup bazı kadınlar, kendi aralarında, “Duydunuz mu? Vezirin karısı, kölesine göz koymuş; onun aşkıyla yanıp tutuşuyormuş. Ne ayıp, âşık olmak için bula bula bir köleyi mi bulmuş? Bize öyle geliyor ki, bu kadın düpedüz sapıtmış!” diyorlardı.” (Yusuf/30)

Sakın aşıkları hafife almayın. Gözlerini karartmış, kara sevdaya tutulmuşlardır. Kendilerini feda etmeye hazırdırlar. Her ne derseniz deyin Mevla aşkıyla yanıp tutuşandan tutun da, Leyla aşkıyla yanıp tutuşana varıncaya dek bütün aşıklar eylem, samimiyet ve güçlü bir imanla dolu olduklarından her şeyi göze alırlar. Bu yüzden takdire şayandır yaptıkları.

Şems-i Tebrizi der ki; “sevmeyene karınca yük/ sevene filler karınca/ dağı bile taşır insan/ aşık olup inanınca.” Sevmek çok önemli bir duygu. Hayatımızın olmazsa olmazlarından biri. Ona anlam yükleyen en elzem hareket, eylem ve inanış. Nasıl yaşarız şu alemde sevgi olmadan? Nasıl ilgi duyarız birine ya da bir şeye, sevgiye ermeden?

Sevgi olayında en büyük yanlışlardan biri de sen ben kavgasıdır. Sevgi karşı tarafla hemhal olmaktır. Yani birlik vardır. Tıpkı çok sevdiğimiz yüce Yaradan’ı tek gördüğümüz gibi. Sevgiiye ben senim diyemiyorsan bu sevgiye şaşı bakmaktır. Hayatımızda birileri olur. Sevdiğimiz olur. Sevenimiz olur. Ancak burada da senlik benlik kavgası olunca yine biri iki görme hastalığı karşımıza çıkar. Şaşılık insanın yine hayat tarzı oluverir.

Hani şu Mesnevi’de anlatılan hikayeyi bilmeyeniniz yoktur herhalde. Çünkü bu mevzu ne zaman açılsa bunu hemen örnek veriyorum. Hikaye şöyle;

Bir gün, bir âşık sevgilisinin kapısına giderek, kapısını çaldı. İçerideki sevgilisi: “Kim o?” Âşık: “Kapıyı çalan benim.” Bunun üzerine sevgili, “Git kapımdan, senin içeriye girme zamanın daha gelmemiş. Benim aşk soframda hamlara yer yok” diyerek kapıyı açmadı.

Kişiyi olgunlaştıran, nifaktan kurtaran, ayrılığın verdiği ıstıraptır. Sevgilinin kapısından geri çevrilen âşık, yollara düştü. Tam bir yıl ayrılık acısıyla yandı, sevgili hasreti çekti. Ayrılık acısıyla piştikten sonra, sevgilinin evi etrafında dolaşmaya başladı. Cesaretini topladı. Sevgiliyi incitecek bir söz söylememe özenini göstererek, edeple kapının halkasını vurdu. Sevgili içeriden, “Kapıyı çalan kim?” diye sordu. Âşık, “ey gönlümü almış olan güzel! Kapıdaki sensin” dedi. Sevgili, “mademki sen ben olmuşsun, gir içeri. Gönül evi dardır. İkiliğe ise, yer yoktur” diyerek aşığı evine aldı.

Şemsettin ÖZKAN

31.07.2022 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuranmeali.com

2-pixabay.com

3-suskunduvar.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir