(Toplumsal İlişkiler 543)
مَنْ كَانَ يُرٖيدُ حَرْثَ الْاٰخِرَةِ نَزِدْ لَهُ فٖي حَرْثِهٖۚ وَمَنْ كَانَ يُرٖيدُ حَرْثَ الدُّنْيَا نُؤْتِهٖ مِنْهَا وَمَا لَهُ فِي الْاٰخِرَةِ مِنْ نَصٖيبٍ
“Kim âhiret kazancını ister ve bu yolda gayret gösterirse, onun kazancını dünyada da âhirette de kat kat artırırız. Kim de âhireti bırakıp dünya kazancını isterse, ona belki ondan bir parça veririz fakat o, âhiretteki nîmetlerden hiçbir pay alamayacaktır.
Hal böyleyken, bunlar ne cesaretle Allah’ın hükümlerine alternatif kanunlar, kurallar koyabiliyorlar?” (Şura/20)
Çalışıp çaba sarfetmeyi, gayret göstermeyi en iyi anlatan çok hoşuma giden bir Kızılderili atasözü der ki; “oturan bir kartal olmaktansa uçan bir boğa olmayı tercih ederim.” Yüce Yaratan her zaman çalışıp gayret edenden yanadır. İnsanın bir adım ileri gidebilmesi için buna ihtiyacı vardır.
Sadi Şirazi’nin Bostan ve Gülistan’ında geçen çok sevdiğim bir hikaye var. Hiçbir gayret sarfetmeden yiyeceğini elde eden topal tilkiyle, çalışarak o tilkinin karnını doyurmasına sebep olan arslanın hikayesi. Gelin bu hikayeyi bir hatırlayalım:
Bir
gün adamın biri avlanmak için ormana gider. Geceyi orada geçirmeye
karar verir. Fakat yırtıcı hayvanlardan korktuğu için, büyük
bir ağaca çıkar. Ağaçta iken bir inilti duyar. Etrafına bakınır
ve aşağıda kötürüm bir tilki görür. Adam:
– Acaba bu
tilki ne yer, ne içer?… diye düşünürken uzaktan bir aslanın
geldiğini görür. Aslanın ağzında bir ceylan vardır.
Aslan, ağacın dibine gelir. Ceylanı parçalar, bir güzel
karnını doyurur ve çekilir gider. Aslan gidince, kötürüm tilki
sürüne
sürüne ceylandan arta kalanları yemek üzere yaklaşır. O da,
aslanın artıkları ile karnını doyurur.
Ağaçtaki
adam başlar düşünmeye:
“- Yaaa… der. Demek ki kötürüm
bir hayvanın bile yiyeceğini Allah ayağına gönderiyor ve onu aç
bırakmıyor. Öyle ise, ben niye böyle çalışıp
yoruluyorum?
Bundan sonra ben de bir köşeye çekilip beklemeliyim… ”
Bu düşünce ile adam, yol üzerindeki bir mağaraya girer,
başlar beklemeye. Bir gün, iki gün, üç gün bekler. Fakat gelen
giden olmaz. Kimse ona yiyecek, içecek bir şey getirmez. Sonunda
adam açlıktan baygın düşer. Uyku ile uyanıklık arasında
kendisine şöyle seslenildiğini işitir:
“- Kalk, be hey
budala adam! Ne yatıp duruyorsun! Elin ayağın tutuyorken, bu
miskinlik, bu tembellik niye? Niçin kendini kötürüm ve sakat
tilki yerine koyuyorsun? Git, aslan gibi ol, avlan. Hem kendin ye,
hem de artanı ile başkaları geçinsin!..
Bu sözleri
duyan adam, gerçeği anlar. Mağaradan çıkar. Çalışmak ve helâl
rızk kazanmak üzere köyünün yolunu tutar…
Şemsettin
ÖZKAN
12.12.2021 KONYAALTI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-masalsitesi.com (Sadi-i Şirazî, Bostan, Çev. Rıfat Bilge, İst. Kitabından alıntı)