OLMAK MI SAHİP OLMAK MI?

(Toplumsal İlişkiler 145)


طَاعَةٌ وَقَوْلٌ مَعْرُوفٌ۠ فَاِذَا عَزَمَ الْاَمْرُ۠ فَلَوْ صَدَقُوا اللّٰهَ لَكَانَ خَيْراً لَهُمْۚ
“Allah’ın emrine gönülden itaat etmek ve O’nun yolunda mücâdeleye hazır olduğunu ifâde ederek güzel sözler söylemek! İş ciddiye bindiği ve düşman askerleriyle karşı karşıya gelindiği sırada, Allah’a verdikleri sözü yerine getirselerdi kendileri için iyi olurdu. Fakat sözlerinden dönüverdiler! (Muhammed/21)

Olmak ve sahip olmak ne kadar farklı iki olgu. Lao Tse “yapmaya giden yol olmaktan geçer,” derken olmak eyleminin itici kuvvetinden söz eder. Meister Eckhart da “insanlar ne yapmaları gerektiğini değil, daha çok ne olduklarını düşünmelidirler” derken olmanın önemine dikkat çeker. Hz. Mevlana da “ ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” sözüyle olmada kriterinin samimiyet içtenlik olduğunu söyler.

Erich Fromm bu meseleye kafa yormuş ve bu konuda Sahip Olmak ya da Olmak adında bir eser kaleme almıştır. Şöyle der eserinde: “Eğer insan yalnızca ‘sahip olduğu’ şeylerden ibaretse, onları yitirdiğinde, kendini de yitirecek, kim olduğunu bilemeyecektir. Böylece yaşamı yanlış kurmanın sonucunda ortaya yenilmiş, moralsiz, yıkık ve acınacak bir insan çıkar. “Olmak” kavramında ise sahip olunan şeylerin kaybedileceğinden doğan endişe ve korku yoktur. Olduğum gibiysem ve kişiliğim “olmak” tarafından belirleniyorsa kimse benden bunu alamaz ve kişiliğimin yıkılması tehlikesi doğmaz. Odak noktamı ve davranışlarımı yönlendiren güdüleri, kendi içimde bulurum.”

Olmak mı sahip olmak mı? Elbetteki olmak, çünkü insana Allah’ın ve tüm canlıların doğasını anlama imkanını sunuyor.

Hani bilirsiniz şu bizim Yunus Emre’nin meşhur sarı çiçek hikayesini. Tam da anlatmaya çalıştığımız olmayı anlatır bize. Yunus Emre’nin “Sordum sarı çiçeğe” ilahisini hepimiz severiz. İlahinin hikayesi şöyledir:

Tapduk Emre, dervişlerinden birer çiçek ister. Her derviş en güzel çiçeği getirmek üzere kırlara gider. Yunus da aralarındadır. Akşam olduğunda herkes en güzeli olduğunu düşündüğü çiçekle dergâha döner. Yunus’un elinde ise solgun bir sarı çiçek vardır. Şeyhi bunun sebebini sorduğunda ona şu cevabı verir: “Şeyhim, sabahtan beridir kırları dolaştım Size lâyık olabilecek güzellikte bir çiçek aradım, buldum da ancak koparmak için elimi uzattığım her çiçek öyle güzel Allah zikri çekiyordu ki onları koparmaya kıyamadım. Tam vazgeçip dönüyordum ki bu solgun çiçeğin şöyle dediğini duydum: “Benim vaktim doldu artık, soldum kuruyup gideceğim, bari beni kopar da bir dervişin elinde hayatım sona ersin.”

Yunus Emre, “Yedi gök, arz ve bunların içinde bulunanlar O’nu tesbih ederler. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur, ama siz onların tesbihlerini anlamazsınız. O, Halîm’dir, çok bağışlayandır.” (İsrâ, 17/44) ayetinin tecellisine ermiş biri olarak karşımıza çıkar. Bize iman dersleri verir.

Sordum sarı çiçeğe,
Annen baban var mıdır?
Çiçek eydür derviş baba,
Annem babam topraktır.

Hak, la ilahe illallah,
Allah, la ilahe illallah…

Bir de 19.yy şairlerinden İngiliz şairi Tennyson bir çiçek üzerine olan duygularını Yunus Emre’nin tam zıddına o çiçeğe “sahip olmayı” arzuluyor:

Çatlak duvarlar arasındaki güzel çiçek

Seni o çatlakların arasından alacağım.

Tüm köklerinle birlikte elimde tutacağım.

Küçük çiçek eğer anladığım gibiyse her şey,

Köklerin, yaprakların ve çiçeklerinle bir bütün olan sen.

Yunus Emre ve Tennyson’ın şiirleri arasındaki fark hemen dikkati çekiyor. Tennyson çiçeği görünce ona sahip olma arzusu ile doluyor. “tüm kökleri ile birlikte” ona sahip olmayı, Yunus Emre ise, “Hak lailahe illallah”diyen sarı çiçeği koparmayıp olma eylemine katkı sağlayarak Allah’ı zikretmesinden yana tavır alıyor. İşte olmak ve sahip olmak arasındaki fark…

Şemsettin ÖZKAN

24.10.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-Erich Fromm,Sahip Olmak ya da Olmak, say yay. 8. baskı İst. 2019

4-risalehaber.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir