(Toplumsal İlişkiler 276)
“Onlar ki; hem bolluk, hem de darlık zamanında, servetlerinden bir kısmını Allah için harcarlar; kızdıkları zaman öfkelerine hâkim olurlar ve kendilerine karşı kusurlu davranan insanları bağışlarlar. Allah da, iyilik eden böyle dürüst ve fedâkâr kimseleri sever.” (Al-i imran/134)
Hz. Mevlana; “okuyarak öğreneceksin ama severek anlayacaksın, demekle neyi anlatır acaba? Öğrenmenin yolu okumak da sevmenin yolu anlamak mı? Ne demek okuyarak öğrenmek ve severek anlamak?
Aradığın şey o kitaplarda değil arkadaş, aradığın o şeyleri asla okuyarak bulamayacaksın. Sende eksik olan
şeyleri gözlerinle tamamlayamayacaksın. Aradığın şeyi dünyada arayacaksın ama aradığın şeyi yüreğinle bulacaksın. Dünyadaki tüm kitaplar, tüm hesaplar, akıl oyunları, sayfalarca laflar, sevginin yerini tutmayacaktır. Okuyarak öğreneceksin
ama severek anlayacaksın. Kitab-ü Usul-i’l Aşk Şemsabad adlı romanımızda bu okuyarak öğrenme, severek anlama meselesini “kâl ve hâl ile anlatmaya çalışıyoruz:
Bir gün Mevlana, baharın gelişiyle, seher vakti evinin bahçesinde çıkmış, havuzunu ve gül bahçesini seyrediyordu. Her yerde kuş cıvıltıları vardı. Su ve güller, insana neşe ve mutluluk veriyordu. Mevlana ilim adamıydı. Nihayetinde okumayı çok seviyordu. Bu yüzden yarı döner vaziyette bir kütüphane yaptırmıştı. Kütüphane geceleri evinin odasına çevriliyor, gündüzleri de bahçesine çevrilebiliyordu. Bahar da yavaş yavaş kendini hissettirdiği için, Mevlana o sabah kütüphanesini bahçeye doğru çevirmişti. Kitaplıkta sekiz yüz yıllık nadide eserler vardı. Kitapların hem maddi anlamda, hem de manevi (ilmi, bilgi birikimi) anlamında değerlerine paha biçilemiyordu. Mevlana bu eserleri okumuştu okumasına da, sürekli onlara müracaat ediyordu. Hâsılı çok seviyordu bu değerli dostlarını.
Birden kitaplara dalmışken Şems beliriverdi yanında. Geldiğini bile sezmemişti. Bir süre Şems onu sessizce seyrettikten sonra selam vererek yanına oturdu ve
“-Sen bunlarla mı meşguldün? Bunlar da ne?” dedi.
Mevlana:
“-Evet, bunlarla meşguldüm. Bunlar kaal ,söz” dedi.
Şems;
“-Ya, öyle mi?” der demez, bütün kitapları havuza attı. Havuzun içi bir anda, kitaplarla doldu. Kitaplar suyun içinde yüzüyordu. Paha biçilemeyen, bu el yazması eserler, Mevlana’nın, bir başka dünya tutkusuydu. Onların hiçbiri, feda edilebilecek kitaplardan değildi. Mevlana’nın üstüne, hafif de olsa, bir mahzunluk çöktü. Şems onu, keskin gözleriyle, takip ediyordu. Ne gibi bir tepki vereceğini, jest ve mimiklerinden anlamaya çalışıyordu. Ama Mevlana’daki üzüntü, gözünden kaçmamıştı:
“-Niye üzüldün?” dedi.
Mevlana:
“-Sizin emirleriniz başım gözüm üstüne. Bizim için, sizin emirleriniz, üzüntü vesilesi asla olamaz. İçlerinde bir kitap vardı ki, Feridüddin Attar’ın imzaladığı bir kitap…”dedi.
Şems:
“-Ha, Pendname mi?”
Mevlana sadece kederli, kederli başını salladı.
Şems;
“-Demek hatıra değeri taşıyor anlaşılan. O zaman onu sana verelim” dedi ve Pendname’yi çıkarıp Mevlana’ya verdi.
Mevlana, hepten şaşırdı. Pendname, hiç ama hiç, ıslanmamıştı. Hâlbuki suya batmıştı. Mürekkebi bile, suda dağılmamıştı. Hayretle sordu:
“– Bu ne böyle?”
Şems;
“-Bu da haal” dedi.
Bu olaydan sonra Mevlana, mesajların artık satırlarda değil, sadırlarda yani gönüllerde olduğunu anladı. Öyle ki, Mevlana daha düşünmeden Şems anlatıyordu. Mevlana’nın aklından geçeni Şems sohbet konusu yapıyor, anlatıyor anlatıyordu. Mevlana’da anlatılanları hemen anlıyor ve ezberliyordu. Değişik bir sistemle, gönülden gönle eğitim yapıyorlardı.
Allah’a daha yakın olmak için Şems, onun her yerde hazır ve nazır olan yüce kudretini herhangi bir varlığın ya da eşyanın bir noktasından Mevlana’ya gönül ekranından seyrettiriyordu.
Mevlana:
“-Hani, bir gün âlemleri seyretmek, Allah Teâlâ’nın hikmetlerini öğrenmek için, senden niyazda bulunmuştum da aniden timsah oluvermiştik. Timsahın gözlerinden deryaları seyrettirmiştin bana. Ben de hayretler içerisinde kalmıştım. Çünkü timsahın gözünde deryanın bir bardak su kadar küçüldüğünü bilmiyordum,” diyordu.
Şemsettin ÖZKAN
05.03.2021 KONYA
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-1000kitap.com
4-Şemsettin ÖZKAN, Kitab-ü Usul-i’l Aşk ŞEMSABAD Tarİhİ roman’dan alıntı)