(Toplumsal İlişkiler 1445)
اِنْ يَنْصُرْكُمُ اللّٰهُ فَلَا غَالِبَ لَكُمْۚ وَاِنْ يَخْذُلْكُمْ فَمَنْ ذَا الَّذٖي يَنْصُرُكُمْ مِنْ بَعْدِهٖؕ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
“Allah size yardım ettiği sürece, sizi hiç kimse yenemez. Fakat bir de sizi yüzüstü bırakacak olursa, size O’ndan başka kim yardım edebilir? Öyleyse inananlar, yalnızca Allah’a dayanıp güvensinler. Uhud’da savaşı bırakıp ganîmete koşanlar, acaba Peygamberin ganîmetlere el koyup kendilerine haksızlık edeceğini mi sanıyorlardı?” (Al-i imran/160)
Bertolt Brecht’in; “mücadele eden yenilgiye uğrayabilir, ancak mücadele etmeyen zaten yenilmiştir” sözü, hiçbir şey yapmayanların peşinen yenilgiyi kabul ettiklerini anlatmaktan başka birşey değildir.
İslam’ın tevekkül anlayışı eylem yüklüdür. Bir konuyu Allah’a havale etmeden önce tüm çabanın sarfedilmesi şarttır.
Tevekkül bir konuda tüm çabayı gösterip gerekli tedbirleri aldıktan sonra gerisini Allah’a havale etmektir. Böyle yapmayan tevekkül etmiş olmaz.
Nitekim peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v); “Sizler Allah’a gereği gibi tevekkül etseydiniz, (sabahleyin) aç olarak gidip, (akşamleyin) tok olarak dönen kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırırdı.” buyurmuştur. Bu da açıkça gösteriyor ki, tevekkül etmek için, insanın kendisine düşeni yapması ve çalışması şarttır. Çünkü yatarken kuşların, rızıkları ayaklarını gelmiyor. Karınlarını doyurmak için, Allah’ın yarattığı rızkı arayıp buluyorlar.
“Kaderimizde ne varsa onu yaşarız.” düşüncesiyle tedbiri ve gayreti elden bırakmak, yapmamız gereken işleri Allah’a havale etmek tevekkül değil, tembellik ve miskinliktir. Dinimizin tevekkül anlayışı bu değildir. Doğru tevekkül inancı, bizi yanlış kader inancından korur.
Şemsettin ÖZKAN
10.06.2024 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-1000kitap.com