HAKİKATLE ARAMIZDA DİKENLİ TELLER

(Toplumsal İlişkiler 34)


اَرَاَيْتَ مَنِ اتَّخَذَ اِلٰهَهُ هَوٰيهُۜ اَفَاَنْتَ تَكُونُ عَلَيْهِ وَك۪يلاًۙ
“Sen hiç kendi hevâ ve heveslerini tanrılaştıran [birin]i düşündün mü? İmdi, böyle birinden de sen mi sorumlu olacaksın?”  (Furkan/43)

“Ne kadar çok bilgi o kadar az ego, ne kadar az bilgi o kadar çok ego” derken, Albert Einstein haksız mı acaba? Tolstoy; “Ego her şeyden üstün ve zeki olduğuna inanmaktır,” demekle ne anlatır bize? “Egonu yenmeyi başardığın zaman içindeki tüm karanlıklar aydınlığa kavuşacaktır” diyen, Hz. Mevlana insanın büyüklenmesini zifiri karanlıklara benzetir.

          Ah o dikenli teller! Gerçeklerle aramıza örülen benlik telleri… İnsanın görünüşte lehine görünse de o kabarması, ben, ben, ben diye karşısındaki insanın beynine çarpan ses yankılanmaları aslında kendine dönüp kötü enerjiler oluşturmaktadır. Egoizm kurumsallaşarak artık bu şahsın aleyhinde gerçeklerle arasına dikenli teller örmesinden olsa gerek patolojik bir vakaya dönüşmüştür.

           O halde ego nedir? Kelime olarak benlik anlamına gelen ego kişinin kendisini sürekli olarak ortaya atarak yüceltmesi, şişirmesi demektir. Aykut Oğut, “Evrenden Torpilim Var” yazısında şöyle der: 

            Latince bir kelime olan Ego, ben, benlik, kendilik demektir. Ego, egoizm, bencillik, id ve superego kelimeleriyle ilişkilidir. Egonun, bireyi diğerlerinden ayırt eden göreceli, soyut bir varlığı vardır. Ego insanın hem özne boyutunu tanımlayan irade, bilinç ve vicdanı hem de onun nesne boyutunu tanımlayan, dürtülerini, iç isteklerini, tutkularını, içsel enerji kaynaklarını içine alan çok boyutlu komplekstir.

            Bu yapı, içgüdüsel olarak, dürtüler halinde diğer canlılarda değişik seviyelerde bulunur. Ancak insanda bu kapasiteler, dürtüler, istekler, eğilimler, biyopsikososyal gelişim esnasında ego dediğimiz bir yapı şeklinde kristalize olup örgütlenirler.

            Ego, hem öznel hem de toplumsal yaşamında, bireyin kendini tanımlayıp, anlamlandırabileceği ve koruyabileceği içsel olarak işleyen bir referans noktası oluşturur. İnsan benliğinin(kendiliğin) bir bileşeni olan Ego, sosyal çevreye uyumla ve sosyo-kültürel etkilerle modifiye edilip şekillenen kristalize olan(inşa edilmiş) benlik katmanıdır.

             Dinamik bir matriks (içinde birçok biyolojik olayın meydana geldiği akıcılığı az sıvı ortam olan) ego çevreden gelen uyarıları, bilgileri filtre edip, yapılandıran işlemlerden oluşur. İnsanda arka planda otomatik olarak işleyen algılayıcı, seçici, düzenleyici ego sistemi, gerçekliğin filtresi ve editörüdür. Çevreden insana gelen uyarılar, ego filtrelerinde süzülüp, kontrolden geçtikten sonra, cevap üretilir.

        Egonun kendisi değil, düşünce, duygu ve davranış tarzları şeklinde etkileri gözlenebilir. Egonun şekillendiği sosyokültürel çevrenin inanç sistemleri ve ahlak anlayışı, onun gerçekliği filtre ve kontrol etme fonksiyonlarını etkiler. Bireyi ötekine karşı içsel koruyucu ve düzenleyici olan ego, iç ve dış gerçekleri, ya göz ardı eder ya inkâr ya da tahrif eder. Otomatik olarak işleyen ancak irade ve bilinçle kontrol edilebilir olan bu mekanizmalar, psikolojide ego savunma sistemleri olarak adlandırılır. İnsanların her biri, farklı ego filtrelerine ve kişilik ekranlarına sahiptir.

         Egoyu Freud’ün üst bilinci süperegoyu güçlendirme anlamında yani ahlaki değerleri ön plana çıkarma noktasında ele alırsak egomuz “haddini bilmiş” demektir. Yunus Emre;

“İlim ilim bilmektir

İlim kendin bilmektir

Sen kendini bilmezsin

Bu nice okumaktır,” derken bu egoyu anlatır.

          Ancak egonun id yani altbilinç yani insanın hayvanda da bulunan özelliklerini harekete geçirme noktasında ele alırsak bu durumu meşru yönde dürtüleri kullanmama noktasında sorunlar oluşturabilir. Egoizmin kurumsallaşması gibi bir şey… “Benim düşüncem, ben diyorum ki,” gibi cümleler egonun tamamen şişirilmesine yönelik sözlerdir.    

            Egosu idi (alt bilinci) yükseklere kurum satan böbürlenenlere üstat Necip Fazıl çok güzel cevaplar verir. Gerçi olumlu anlamda bakarsak süper egosu (üst bilinci) üstadın da yüksektir:

1-Hâkim saçı sakalı uzamış Necip Fazıl’a; “maymuna dönmüşsün Necip” deyince yüzünü duvara çevirip; “şimdi de duvara döndüm” der.

2-Üstat bir gün konferans verirken salonda bulunanlardan birisi kürsüye salatalık fırlatır. Salatalığı eline alan Necip Fazıl salondakilere dönerek; “ birisi kimliğini göndermiş, kiminse gelsin alsın,” der.

3- Üstat Necip Fazıl’ı dinleyen bir genç yüksek egosuyla Fransızca olarak;

“- Osmanlı emperyalist değil miydi?” diye sorar.  

Üstat mütevazı bir şekilde;

“-Evladım, eğer öyle olsaydı, şu anda bu soruyu Fransızca değil, Türkçe sorardınız,” diye cevaplar.

      Yukarıda söz konusu edilen ayette alt bilinç bağlamında egosunu en alçak şekliyle insan “bayağı arzularını tanrılaştıranlar” olarak tanımlanmaktadır. 44. ayette de putperestlerin, bayağı arzularını tanrı edinmeyi sürdürdükçe, Peygamber’in davetini doğru anlamalarının, akıllarını kullanarak sağlıklı değerlendirme yapmalarının imkânsız olduğu bildirilmekte; bu tutumlarıyla da düşünme yeteneğinden yoksun olan hayvanlardan daha şaşkın, daha izansız bir durumda bulundukları açıklanmaktadır. Mekkeli putperestlerin zihniyet yapısını özetleyip eleştiren bu ayetler, evrensel planda son derece anlamlı, aydınlatıcı dersler içermekte; insanlığın genel bir zaafına işaret etmektedir. Nitekim tarihin her döneminde, bugün dahi insanlığın temel sorunu; bedensel arzularını, maddî çıkarlarını, makam ve mevki tutkularını akıl ve irfanın ışığından, doğru inanç ve sağlıklı düşünceden, hak ve adalet ölçülerine göre hüküm ve karar verip hayatlarını bu ölçülerle düzenlemekten daha önemli görmeleridir.

        Gerçek şu ki, hakikatle aramıza egomuzun girmesi kadar aleyhimize bir şey yoktur. Yani egomuz hakikatle aramızda dikenli tellerdir. İnsanın tamamen hayvani içgüdüleriyle hareket edip, ahlaki özelliklerini ön plana çıkaran üst bilince erişememesi ne acı. 

Şemsettin ÖZKAN

   .04.2020 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-turkedebiyatı.org (Aykut Oğut, Evrenden Torpilim Var)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir