GEZİ GÖZLEM 2

Gezip dolaşıp ibret aldığım yerler

      DARENDE

                Güzelde ne kelime, şahane…

                     Şemsettin ÖZKAN

        Her yıl en az iki kez uğradığım Malatya’nın şirin mi şirin, güzel ilçesi Darende. Senin için huzur ve insanın gönlünü okşayan o güzelliğin adına ne desem bilemiyorum, güzel de ne kelime şahane, şahane diyorum. Somuncu Baba’nın izinde ta Bursa’dan beri takip ediyorum, Darende gibi harika bir yere gelmiş. Yıldırım Bayezid döneminde yaşayan bu mübarek velinin gönül kırıntılarından istifade etmemek mahrum olmak demektir, büyük bir eksikliktir. M. Nihat Malkoç’un Somuncu Baba Dergisi için kaleme aldığı “Somuncu Babanın elimizdeki iki şiiri üzerine düşünceler” yazısından derlenmiş makalesine dikkatlerinizi çekmek istiyorum.                                                                                       

           Somuncu Baba’nın “Biz ol uşşak-ı serbâzuz” adlı semâisi halk tarafından çok sevilmiş¸ ezberlenmiş¸ dilden dile bugünlere ulaşmıştır. Şiirin ilk dörtlüğü şu şekildedir:

“Biz ol uşşak-ı serbâzuz

Akıl rüşd bize yâr olmaz

Mey-i aşk ile sermestiz

Bize hergiz humâr olmaz”

dörtlüğünde mutasavvıf şair Somuncu Baba¸ içinde bulunduğu ruh hâlini tasvir etmektedir. Şair kendisinin ve etrafındaki Hak ve hakikat dostlarının yiğit âşıklar olduklarını¸ kuru bir aklın kendilerine kılavuz olamayacağını¸ gönlün akıldan üstün olduğunu belirterek aşk şarabıyla sarhoş olduklarını dile getirir. Fakat bu içkinin onları asla sarhoş etmeyeceğini¸ akıllarını başlarından almayacağını söylüyor. Bilindiği gibi tasavvufta “mey” ve “şarap” Allah aşkına götüren manevî bir unsurdur. Bildiğimiz alkollü içki anlamında kullanılmaz. Şiiri buna göre okumak lazımdır.

Diriyiz Dâim Ölmeyiz

“Diriyiz dâim¸ ölmeyiz

Karânularda kalmayız

Çürüyüp toprak olmayız

Bize leyl ü nehâr olmaz”

dörtlüğünde¸ ahiret hayatını da düşündüğümüzde¸ insanın hakikatte ölümsüz bir varlık olduğunu hatırlatıyor. Ona göre insanın ölümü¸ sadece bir tebdil-i mekândan ibarettir. Bu ifade bize tasavvuf edebiyatının köşe taşı olarak kabul ettiğimiz Yunus Emre’nin “Ten fânidir¸ can ölmez¸/Çün gitti geri gelmez/Ölür ise ten ölür/Canlar ölesi değil” dörtlüğünü hatırlatıyor. Şeyh Hamid-i Veli¸ şiirinin devamında Allah dostlarının hiçbir zaman manevî karanlıklar içerisinde kalmayacağını¸ öldükten sonra çürüyüp toprak olmayacağını¸ kendileri için geceyle gündüzün bir farkı olmadığını dile getiriyor. Dörtlükte “-l” ünsüzüyle yarım kafiye yapılmıştır. Burada “-mayız/-meyiz” rediftir. Bu dörtlükte “leyl ü nehâr (gece ve gündüz)” kelimeleri arasında tezat (zıtlık) sanatı yapılmıştır.

Sebât Üzerine Olmak

“Bizim illerde ay ü gün

Sebât üzre durur dâim

Televvün erişip âna

Gehi bedr ü hilâl olmaz”

dörtlüğünde şairin memleketinde ay ve günün (güneşin)¸ yani zamanın sebat içerisinde olduğu¸ değişken ve kararsız olmadığı belirtiliyor. Öyle ki gökteki ay bile ya dolunaydır ya da hilaldir. Burada insanların doğuştan getirdikleri inançlarına kararlı bir biçimde sahip oldukları gerçeğine vurgu yapılıyor. Bu dörtlükte “ay/gün¸ bedr/hilâl” kelimeleri arasında tenasüp (uygunluk) sanatı vardır.

Gülşenin Solmayan Gülleri

“Bizim gülşendeki güller

Dururlar tâze solmazlar

Hazân olup dökülmezler

Zemistân ü bahâr olmaz”

dörtlüğünde mutasavvıf şair¸ yaşadığı yerlerde (dergâhta) güllerin hiç solmadığını¸ mevcut canlılıklarını daima koruduklarını¸ sonbaharda yapraklarını dökmediklerini¸ kış (zemistan) da dâhil olmak üzere her mevsimin güzel olduğunu söylüyor. Buradaki mekânın tasavvuf çevresi olduğu¸ âşıkların iri ve diri oldukları belirtiliyor. Allah’ın adının anıldığı¸ onun emir ve yasaklarına riayet edildiği yerlerde huzursuzluk olmayacağı vurgulanıyor. Böylesine munis bir ortamda ruhlar da tabiî olarak huzura ve sükûna ererler.

İlâhî Aşka Eriştiren Aşk Şarabı

“Şarâb-ı aşkı çün içtik

Feragât mülküne göçtük

Yanıp aşkınla tutuştuk

Bize tahrîk ü târ olmaz”

dizelerinde şair¸ aşk şarabı içerek kendinden geçtiğini¸ ilâhî aşka eriştiğini¸ benlik kavgasından kurtulduğunu¸ dünyanın hiçbir şeyinde gözü olmadığını¸ kişisel meselelerini unuttuğunu belirtiyor. O artık her şeyi Allah için yapıyor. Öyle ki aşk ateşi onun bütün hücrelerine sirayet etmiştir. Artık onu hiçbir kuvvet yolundan çeviremez. Hayatla ve onun içindekilerle kendisine mesafe koymuştur. Bu da fenafillaha giden yolun en mühim durağıdır.

Maneviyat Güneşine Ermek

“Ereliden şems nuruna

Vücudum zerreden katre

Ne katre ayn-i bahar oldu

Âna k’ar ü kenâr olmaz”

dörtlüğünde şair gerçek güneşine ve o güneşin güçlü ziyasına (ışığına) eriştiğini beyan ediyor. Bu güneş¸ bütün varlığı aydınlığa gark eden maneviyat güneşidir. Bu güneşten nasiplenenler hiçbir zaman karanlık korkusu yaşamazlar.

Somuncu Baba Hazretleri bu şiirinin son dörtlüğünde;

“Bırak ey Hamida vârı

Görem desen sen ol yârı

Göricek ol tecellâyı

Ândan özge kemâl olmaz”

diyerek sözü güçlü bir şekilde bağlıyor. Şair¸ bu dörtlüğün ilk dizesinde kendisine seslenerek (ey Hamida) nefsine iyi bir nasihat çekiyor. “Şayet yâri (sevgiliyi-Allah’ı) görmek istiyorsan dünya sevgisini bir kenara bırakacaksın” diyor. Zira aynı gönülde hem dünya hem de ahiret sevgisi bir arada barınamaz. Bunlardan birini tercih etmek mecburiyeti vardır. Yüce Allah’ın tecellisini gönül aynamızda görmek için o aynanın mutlak anlamda temiz olması gerekir. O aynanın temiz olması için masivayı hayatımızdan silmek mecburiyetindeyiz. Yüce Yaradan’ın tecellisine muhatap olmak¸ dünyevî zevklerin hiçbiriyle mukayese edilemez. En büyük olgunluk budur. Şair burada “ey Hamida” diyerek kendisine sesleniyor. Bu da nida sanatına güzel bir örnektir. (Somuncubabaturbesi.com)


 KUDRET HAVUZU (Gavur Hamamı) Tohma Kanyonu içerisinde, kayaların arasından akan suyu yaz-kış 22 °C sıcaklıkta olan 3 adet havuzdan oluşmaktadır. Kudret havuzu özellikle yaz aylarında İlçemize gelen ziyaretçiler için mükemmel bir eğlence, yüzme, serinleme ihtiyacı hissedenlerin isteklerini maksimum düzeyde karşılayan bir mekandır. Havuzu dolduran su dakikada 11 metreküp debi ile akmaktadır.

DARENDE Tarihten Gelen Emanetlerin Tabiat Harikalarıyla Harmanlandığı İlim ve Kültür Şehri… DARENDE 7000 yıllık tarihi bir geçmişe sahip olan Otuz Yapraklı Gül Şehri Darende Hititler’den kalma bir yerleşim merkezidir.Önce Asurlular, ardından Persler daha sonra Roma İmparatorluğu yönetimine geçen beldemiz, 1517 yılında Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nde Osmanlı yönetimine katılmıştır. İlçede bulunan Zengibar Kalesi ilk yerleşim yeridir ve çeşitli dönemlerde askeri üs olarak kullanılmıştır. Tarihi ipek yolunun üzerinde bir ilim ve kültür şehri olan Darende, Malatya’nın giriş kapısı konumundaki bir ilçedir.Köklü tarihi, eşsiz doğal güzellikleri ve zengin kültür yapısıyla önemli bir yerleşim yeri olan Darende’de, yalçın kayalıkların haşmetli görünüşü, vadilerin ince kıvrımlarıyla buluştukça bir tabiat harikası görünümü arz eder. Geçmişte Timelkia, Tiranda, Tiryandafil, Derindere isimleriyle anılmış bu şirin ilçemiz daha sonraları da Darende ismi ile gönüllere ve tarihe adını yazdırmıştır. İlçe yüzyıllar boyunca bir kültür ve ticaret merkezi olmuş, stratejik özelliğini her zaman korumuştur. 17. yüzyılda Darende’ye gelen Evliya Çelebi Seyahatname’sinde, o günün Darende’si hakkında; “Kalesi harap olduğundan dizdarı ve neferleri yoktur. Şehir, nehir kenarında kerpiç ve taşla yapılmış 1000 kadar haneli, bağlı ve bahçeli, 7 mihrap camili, hanı, hamamı, çarşısı, pazarı olan şirin bir kasabadır.” diye söz etmektedir. 19. yüzyılda Sivas’a bağlı olan ilçemiz; kaynaklarda “Sivas Vilayeti Merkez Sancağı’nda, Tohma Çayı kıyısında, kaza merkezi bir kasaba” olarak tanımlanmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra 1934’te hem yakınlığı, hem de iklim ve coğrafik benzerliği nedeniyle Malatya’ ya bağlanmıştır.

SOMUNCU BABA KÜLLİYESİ

Asıl adı Hamid Hamidüddin olan ve Somuncu Baba adı ile bilinen, Osmanlı padişahlarından Yıldırım Bayezid zamanında yaşamış Şeyh Hamid-i Veli’nin kabrinin bulunduğu cami 14.yy eseridir. Anadolu’ya manevi fetih için gelen Somuncu Baba’nın (1412) son ve ebedi ikametgahı olmuştur. Türbesi cami içerisinde yer almaktadır. Bursa’da bulunan Ulu Camii’nin açılış hutbesinde Fatiha Suresi’ni yedi faklı şekilde yorumlamıştır. Halkın ilgisinin artması üzerine manevi kişiliği ve bilgelik yönü ortaya çıkan Şeyh Hamid-i Veli Hazretleri şöhretten çekindiği için buradan ayrılmıştır. Şeyh Hamid-i Veli’nin Yusuf Hakiki ve Halil Taybi adında iki oğlunun varlığı bilinmektedir. Yusuf Hakiki Aksaray’da kalarak orada vefat etmiştir. Diğer oğlu Halil Taybi ise, Hacdan döndükten sonra babası ile birlikte Darende’ye gelerek yerleşmiş ve burada vefat etmiştir. Kabri şerifleri Şeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin yanındadır.

GÜNPINAR ŞELALESİ

 Ülkemizin birkaç tabi şelalesinden birisi olan Günpınar Şelalesi, İlçemize bağlı Günpınar köyündedir. Darende’ye 8 km. uzaklıkta bulunan Şelale Malatya’nın en güzel mesire yerlerindendir. Kaynağından 3 kademe halinde, yaklaşık 40 metre yükseklikten dökülür. Gelen binlerce ziyaretçiye dinlenme, eğlenme, spor yapma imkanı sunan doğa harikası bu mekanda isteyenler suyun kaynağına doğru 1,5 km.lik parkurda trekking yapabilmektedir.

TOHMA KANYONU

 İlçemiz yerleşiminin fiziksel yapısını vurgulayan en belirgin yüzey şekli Tohma Çayı ve kanyonudur. Tohma Kanyonu dik ve dike yakın yüksek yamaçlardan oluşan bir görünüme sahiptir. Bu özelliği ile kanyon yamaçları tırmanış sporcularına adrenalin dolu bir macera sunmaktadır. Kanyon içerisinden akan Tohma, üzerinde Rafting severlere heyecanlı saatler yaşatırken, Tohma kıyısındaki dar ve patika yolların yanı sıra mükemmel manzara, adeta doğa yürüyüşünü (trekking ) tercih edenlere eğlenceli saatler geçirmeleri için tasarlanmıştır. Foto Safari için de oldukça uygundur.

Kaynak :  Malatya.gov.tr BROSUR pdf

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir