EY GÖNÜL KADERE BAHANE BULMA BUĞDAY EKTİN DE ARPA MI BİÇTİN

(Toplumsal İlişkiler 302)


مَٓا اَصَابَ مِنْ مُص۪يبَةٍ فِي الْاَرْضِ وَلَا ف۪ٓي اَنْفُسِكُمْ اِلَّا ف۪ي كِتَابٍ مِنْ قَبْلِ اَنْ نَبْرَاَهَاۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌۚ
Ne yeryüzünde, ne de kendi bünyenizde başınıza gelen size göre ilk bakışta kötü veya iyi görülen hiçbir şey yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce bir kitapta kayıtlı olmasın. Yani başınıza gelenler, Bizim bilgimiz dışında değildir. Bütün olup bitenler, bir hikmet dahilinde önceden yazılan kader kitabında mevcuttur. Bu nasıl olur demeyin; hiç kuşkusuz bu, Allah için çok kolaydır.” (Hadid/22)

Şems-i Tebriz-i “yirmidokuzuncu kuralı şöyle der:
“Kader hayatmızın önceden çizilmiş olması demek değildir.
Bu sebepten “ne yapalım kaderimiz böyle” deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir.
Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir.
Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.
Öyleyse ne hayatına hakimsin, ne de hayat karşısında çaresizsin.”

Kader ölçmek, biçmek ve planlama yapmak demektir. Yaratan Allah’ımın hiçbir şeyi plansız programsız değildir. Bu yüzden devreye sünnetullah girer. O’nun fiziksel, biyolojik ve toplumsal yasaları vardır. Herşey belirli ölçülerde cereyan eder gider. Kader asla pasif, hantal bir yaşam tarzı değildir aksine aktif eylem yüklüdür. Çünkü Allah her daim bir iştedir.
Göklerde ve yerdeki bütün canlılar ihtiyaçları için O’na yalvarır. O, kâinatın her zerresine her saniye hükmetmektedir ve her an yeni tecellîlerle yeni bir iştedir. Bu yüzden âlem dâimâ değişmekte, her an hayret ve hayranlık verici farklı yaratılışlara sahne olmaktadır.

(Rahman/29)

Hz. Mevlana da; “ey gönül kadere bahane bulma! Buğday ektin de arpa mı biçtin?” diyerek insanoğlunun kader konusundaki tembelliğine vurgu yapar. Hareketsiz, çalışıp çabalamadan bir şeyleri beklemeye geçen tembel yönüne işaret eder. Sadi Şirazi de Bostan ve Gülistan’ında Derviş ve Tilkinin hikayesinde kadere şaşı bakan dervişi eleştirir:

Bir derviş, elsiz ayaksız bir tilki görünce; “Bu elsiz ve ayaksız; nerden yiyip nasıl içiyor?”diye Allah’ın lütfuna hayran kaldı. Şaşkın derviş bu haldeyken, pençesinde avladığı çakalla bir aslan çıkageldi. Aslan, zavallı çakalı hemen oracıkta yiyiverdi. Arta kalanları da tilki silip süpürdü. Herkesin rızkını veren Allah, ertesi gün başka bir şekilde tilkinin günlük yiyeceğini gene gönderdi. Bu apaçık gerçek karşısında adamın gözleri açıldı. Hemen gidip soluğu bir mescitte aldı ve Allah’a şöyle niyazda bulundu; “Aslanlar bile rızıklarını zorbalıkla yemiyorlar. İyisi mi bundan böyle ben karıncalar gibi bir köşeye çekilivereyim.” O günden sonra derviş işini gücünü bıraktı. Rezzak Allah’ın, gaipten rızk yollayacağını umarak beklemeye başladı. Ne el-alem, ne eş dost; kimseler arayıp sormayınca; çok geçmedi, çenk gibi bir deri bir kemik kaldı. Çaresizlikten sabrı da, idraki de tek tek tükendi.

Derken uzlete çekildiği mescidin mihrabından kulağına sesler geldi; “Hey miskin adam! Tilki gibi el­siz ayaksız düşünme kendini. Bilakis yırtıcı aslan ol ve öyle çalış ki aslan gibi senden başkalarına bir şeyler kalsın. Neden tilkiye benzeyip artıklarla doya­caksın ki? Aslan gibi yeleleri gür ve ensesi kalın olan insan, tilki gibi düşkünle­şip yemeğini başkasından beklerse, köpekler bile ondan üstün olur. Hadi dur­ma, çalış, çabala, hem ye, hem yedir. Başkalarının artığına göz dikme. Aksine ercesine çalış, yorul, zahmet çek, Başkalarını rahata eriştir. Alçaklar gibi başkalarının el emeğine göz dikme.

Şemsettin ÖZKAN

31.03.2021 KONYA

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

EY GÖNÜL KADERE BAHANE BULMA BUĞDAY EKTİN DE ARPA MI BİÇTİN” için 1 yorum

  1. “Errızk u alallah ” ve “Hiç kimse elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir”
    RABBİM rızkımızı kesmesin. Amin

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.