(Toplumsal İlişkiler 1344)
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَٓاءِ وَالْبَنٖينَ وَالْقَنَاطٖيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْاَنْعَامِ وَالْحَرْثِؕ ذٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ وَاللّٰهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَاٰبِ
“Güzelliğiyle büyüleyen kadınlara, güçlü kuvvetli oğullara, gönül meyvesi kızlara yığın yığın altınlara, gümüşlere, soylu ve endamlı atlara, etinden, sütünden vs. Faydalandığınız evcil
hayvanlara ve bağlara, bahçelere, ekin ve tarlalara karşı aşırı düşkünlük, insanoğluna çekici kılınmıştır. Bütün bunlar, dünya hayatının gelip geçici nîmetleridir. İnsan hayatının ve neslinin devamı için verilen bu nîmetlerden uygun biçimde yararlanabilirsiniz
fakat onlara tutkuyla bağlanıp âhireti unutmayın, çünkü asıl ulaşılması gereken en güzel hedef, Allah katında sizleri bekleyen ebedî âhiret hayatıdır.” (Al-i imran/14)
Şu dünyanın her şeyi çeşit çeşit olduğu gibi, sevgileri de çeşit çeşittir. Hele hele bunların içinde bir sevgi var ki, hiçbirine benzemediği gibi samimiyetinden de asla şüphe edilmez.
Adı yazmayan bir sosyal medya paylaşımında; “dünya denilen bu kokuşmuş çöplükte her şeyden şüphe edebiliriz, bir annenin sevgisi hariç” yazması, ne kadar anlamlı değil mi? Zira annelik dürtüsü tüm dürtüler içinde en kuvvetli olanıdır.
Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar olmaz, ağlarsa anam ağlar gayrisi yalan ağlar atasözleri bu sevgiyi anlatan en veciz ifadelerdir. Anneye sormuşlar; “evlatlarından hangisini seversin?” diye. O da şöyle cevaplamış:
“- İyileşene kadar hasta olanı, dönünceye kadar kayıp olanı, büyüyünceye kadar küçük olanı, ölünceye kadar hepsini.”
Annelik bu işte asla sevgisinden ödün vermez. Dikkat ediniz hadiste “cennet kadınların ayakları altındadır” demiyor, “cennet annelerin ayakları altındadır” buyurulması onun evladı hakkında olağanüstü sevgi duymasından değil midir?
Sanırım şu çok bilinen hadisi duymuşsunuzdur. Ömer İbnü’l-Hattâb radıyallahu anh şöyle dedi:“(Bir keresinde) Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e (ayrı düştüğü) çocuğuna duyduğu özlemden dolayı rastladığı her çocuğu kucaklayan, göğsüne bastırıp emziren bir kadının da aralarında bulunduğu bir esir grubunu getirdiler. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem çevresindekilere (o kadını işaretle):
– “Bu kadının çocuğunu ateşe atacağına ihtimal verir misiniz?”diye sordu.
– Aslâ, atmaz! Dedik.Bunun üzerine Hz. Peygamber:
– “İşte Allah Teâlâ kullarına, bu kadının yavrusuna olan şefkatinden daha merhametlidir” buyurdu.(Buhârî, Edeb 18; Müslim,Tevbe 22. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 1; İbni Mâce, Zühd 35)
Bu yüzden hiç kimse annesinin sevgisini test etmeye kalkışmasın. Doğruluk derecesi her yerde %100 ispatlanmış bir sevgidir annenin evladına olan aşırı bağlılığı. Yazımızı Arif Nihat Asya’nın o güzel “Anne” şiiri ile bitirelim:
İlk kundağın
Ben oldum, yavrum;
İlk oyuncağın
Ben oldum.
Acı nedir
Tatlı nedir… bilmezdin
Dilin damağın
Ben oldum.
Elinin ermediği
Dilinin dönmediği
Çağlarda, yavrum
Kolun kanadın
Ben oldum
Dilin dudağın
Ben oldum.
Belki kıskanırlar diye
Gördüklerini
Sakladım gözlerden
Gülücüklerini…
Tülün duvağın
Ben oldum!
Artık isterlerse adımı
Söylemesinler bana
‘Onun Annesi’ diyorlar…
Bu yeter sevgilim bu yeter bana!
Bir dediğini
İki etmiyeyim diye
Öyle çırpındım ki
Ve seni öyle sevdim sana
O kadar ısındım ki
Usanmadım, yorulmadım, çekinmedim
Gün oldu kırdın…
İncinmedim;
İlk oyuncağın
Ben oldum… Yavrum
Son oyuncağın
Ben oldum…
Layık değildim
Layık gördüler
Annen oldum yavrum
Annen oldum!
Şemsettin ÖZKAN
01.03.2024 GÜZELYALI
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-pixabay.com
4-islamveihsan.com
5-antoloji.com