ÇINARI DEVİREN RÜZGAR DEĞİL İÇİNDEKİ KURTTUR

    (Toplumsal İlişkiler 1192)

وَاِذَا لَقُوا الَّذٖينَ اٰمَنُوا قَالُٓوا اٰمَنَّاۚ وَاِذَا خَلَوْا اِلٰى شَيَاطٖينِهِمْۙ قَالُٓوا اِنَّا مَعَكُمْۙ اِنَّمَا نَحْنُ مُسْتَهْزِؤُ۫نَ
(Bu münafıklar) İman edenlerle karşılaştıklarında (sadık din ve dava ehliyle bir arada bulunduklarında): “Biz de iman etmiş kimseleriz (ama İslam’a hizmet için kâfirlerle zahiren işbirliği görüntüsü vermekteyiz; sakın bizden şüphelenmeyiniz!)” derler. 
(Ancak) Şeytanları (ve şer odaklarıyla gizlice buluşup) baş başa kaldıklarında (ise); “Şüphesiz biz (asıl) sizinle beraberiz, (sizin hedeflerinize hizmet etmekteyiz.) Biz (mü’min ve Müslüman kesimleri sadece idare ve) istihza etmekteyiz” (zira “onların desteğini almak mecburiyetindeyiz”) derler.” Bakara/14)

Nazım Hikmet; “çınarı deviren rüzgar değil, içindeki kurttur” derken, insanlığın kronik ve sinsi düşmanlarından söz eder. Kale her zaman olduğu gibi yine içten fethedilecektir.

          Çinliler Hun akınlarına karşı uzaydan bile görülebilen kilometrelerce uzunlukta devasa meşhur Çin Seddi inşa etmişler. Lakin düşmanları içeride kapılarda nöbet tutan askerlerine rüşvet vererek rahatlıkla içeri girmişler. Kapılar içeriden kilit tutmazsa koskocaman kaleler bir işe yaramıyor.

          Müslüman bir toplumun içinde de, onlarla yakından uzaktan ilgisi olmayan, lakin; “biz de Müslümanız” diyerek yaşayan münafıkların durumu da, aynıdır. Bakmayın bunların böyle dediklerine, ellerinden gelse, bir kaşık suda sizi boğmaya kalkarlar. “Hava öyle puslu ki, şeytan bile Müslüman mintanı giyiyor” diyen Kazım Karabekir Paşa, sözü sanki bunlara söylemiş.

         “Ya göründüğün gibi ol, ya da olduğun gibi görün” diyen Hz. Mevlana da, insandaki bu ikileme dikkatlerimizi çeker. Bu davranış tarzı asla dikiş tutmaz, eninde sonunda o dikişler patlayacaktır. Bu tip insanların ana malzemesi yalandır. Yalansa  asla imanla yanyana bulunamaz. İçeride yalan olsa iman içeri girmez. İçeride iman olsa bu sefer yalan giremez. Asla bunların birlikteliği söz konusu dahi olamaz.   

         Pablo Neruda; “insanlarla yüzyüze konuşarak her sorunu halledebilirsin, ama bazı insanlar gelir önüne, hangi yüzüne konuşacağını bilemezsin” derken, anlatmaya çalıştığı bu şeref yoksunu karaktersizlerle, baş etmenin zorluğuna çeker dikkatlerimizi.

         William Shakespeare; “Tanrı size bir yüz vermiş bir yüz de siz eklemeyin” derken, ne kadar haklı. Buna rağmen gel velakin hava soğuk, hayat kısa ve insanlar ikiyüzlü.

         Keşke insanlar ilk tanıdığımız gibi samimi, ya da ‘seni hiç tanıyamamışım’ dedirtecek kadar ikiyüzlü olmasalar, ama her geçen gün insanlığımızın kalitesi düşüyor işte.

         Samimiyetin değerini de bize en iyi samimiyetsiz, riyakar  düzenbaz insanlardan anlatır. Çünkü onların o gösteriş meraklısı tavırları o kadar çok sırıtır ki, insana adeta illallah dedirtir. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, iki yüzlü insanlara öylesine alıştık ki, ne zaman doğru bir insana rastlasak şaşar olduk.

         Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, devir; tilkiyle plan yapıp, kurtla avlanan, sonra da koyunla oturup yas tutanların devri. At izi it izine karıştı. Kimin ne mal olduğu belli değil. Kim ne iş yapar, kiminle iş tutar, yaptığı kimin işine yarıyor, bir bilebilsek anlayacağız ne mal adam olduğunu.

Şemsettin ÖZKAN

01.10.2023 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-pixabay.com

4-suskunduvar.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.