BU DÜNYA YAPTIKLARIMIZIN YANKILANIP TEKRAR BİZE DÖNECEĞİ BİR DAĞDIR

(Toplumsal İlişkiler 338)


فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْراً يَرَهُۜ
وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَراًّ يَرَهُ
Kim, dünyada zerre miktarı, bilinçli, amaçla örtüşen niyete dayalı bir hayır işlerse, mükâfatını işte o zaman görecektir.” (Zilzal/7)
Kim de, zerre miktarı bir kötülük yaparsa, cezasını da, o zaman görecektir.” (Zilzal/8)

Şemsi Tebrizi’nin kırk kuralından yirmiyedincisi şöyle der: “Şu dünya bir dağ gibidir. Ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir. Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır. Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır. Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et. Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak. Senin gönlün değişirse dünya değişir.”

Nilay Açıkel der ki; “dünya üzerinde ailemize ve çevre- mize yaşattığımız her şey, bize bir şekilde mutlaka geri döner.
 Fizikteki “Etki-Tepki”yasası ve  evrensel olarak “ilahi adalet”başka  bir ifadesidir. Bu yaşam etkisi modeli tamamen verdigimiz etkimizin niyetine ve titreşimine bağlı. Adalet yasası dediğimiz ve bilim ile onaylanmış bu yasa, aklımızın sınırlarıyla ifadelendirilemeyecek kadar hassas. 

  Yaydığımız her titreşim kâinatta bir yere çarpacak ve biz-

lere geri dönecek. Ne verdiysek, onu alacağız. Tasavvuf anlayışı; insanı, kâinatın özü, özeti, küçük bir timsali olarak görür. Bu anlayışın özü elbette ki ortak akla aittir ve zaman-mekân farketmeksizin pek çok kültürde bu özü tatmak mümkündür. Çünkü hepimiz özümüzde biriz. Kâinat makro kozmos, insan ise mikro kozmostur ve ikisinin öz olarak birbirinden farkı yoktur. İçimizde filizlendirdiğimiz her tohum, çevremizde hasat etmemiz için bizi bekleyen ekinlere dönüşüyor.
  Bu durum çevremizin sosyal-kültürel-manevi koşullarını da etkiliyor. Hâl böyleyken, davranışları ve sözleri geçtim, ilk ve öncelikli olarak düşüncelerimize ve niyetlerimize azami ölçüde dikkat etmemiz gerekiyor. Düşüncelerimizi ve niyetlerimizi berraklaştırdığımızda, sözlerimiz ve davranışlarımız da aynı oranda saflaşır.

İnsan hem bu dünyada hem öteki dünyada yaptıklarının karşılığını görür. Kötülük yapan kötülükle, iyilik yapan iyilikle karşılanır. Hani bir atasözümüz var;” ne ekersen onu biçersin,” diye. Onun hikayesini şöyle anlatırlar:

Yaşlı adamın eşi evde tereyağı yapıyordu kocası ise her gün yakınlarındaki bakkala götürüp satıyor onunla geçiniyorlardı. Bakkal, adamın getirdiği tereyağını hiç tartmadan tezgahına koyuyor ve satıyordu. Ancak bakkal bir gün acaba dedi, adam gittikten sonra tereyağını tartıya koydu, 900 gram olduğunu görünce çok öfkelendi ve yarın geldiğinde bunun hesabını sorar bir daha da yaşlı adamdan alışveriş yapmam dedi.

  Ertesi sabah yaşlı adam elinde tereyağı içeriye girdi, bakkal sert bakışlarıyla; “bir daha senden tereyağı almayacağım,” dedi.

 Yaşlı adam üzülerek:

– Efendim (bilgi yelpazesi. com) bir yanlışım mı oldu dedi.

 Bakkal:

– Efendi senin bana verdiğin tereyağını tarttım 900 gram geldi ayıp değil mi bu yaptığın, dedi.

 Yaşlı adam utanarak başını yere eğdi:

– Efendim bizim terazimize koyacak ağırlığımız yok, sizden bir kilo şeker almıştık onu ağırlık olarak kullanıyoruz, der.

  Bakkal utancından ne yapacağını şaşırır ve yaşlı adamdan özür diler. Sonuçta bu dünya yaptıklarımızın yankılanıp tekrar bize döndüğü bir dağ değil miydi? Bakkalın yaptığı sahtekarlıklar da yanına kar kalmamış, yaptığı hile ona geri dönmüş ve ne ektiyse onu biçmişti.

Şemsettin ÖZKAN

05.05.2021 GÜZELYALI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-nilayacikel.com

4-bilgiyelpazesi.com

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.