BEYİNLERİMİZ SAVAŞSIN İSTERDİM AMA GÖRÜYORUM Kİ SİLAHSIZSINIZ BAYIM

(Toplumsal İlişkiler 559)


وَاخْتَارَ مُوسٰى قَوْمَهُ سَبْعٖينَ رَجُلاً لِمٖيقَاتِنَاۚ فَلَمَّٓا اَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ قَالَ رَبِّ لَوْ شِئْتَ اَهْلَكْتَهُمْ مِنْ قَبْلُ وَاِيَّايَؕ اَتُهْلِكُنَا بِمَا فَعَلَ السُّفَـهَٓاءُ مِنَّاۚ اِنْ هِيَ اِلَّا فِتْنَتُكَؕ تُضِلُّ بِهَا مَنْ تَشَٓاءُ وَتَهْدٖي مَنْ تَشَٓاءُؕ اَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الْغَافِرٖينَ
“Derken Mûsâ, hep birlikte Allah’a yalvarıp bağışlanma dilemek üzere, belirlediğimiz ikinci bir buluşma için, halkı arasından 
onları temsil edebilecek yetmiş kişi seçti. Sonra beraberce Sînâ dağına çıkıp Rabb’in kelâmını işittiler. Fakat yine bazıları azgınlaşarak, “Ey Mûsâ, biz Allah’ı açıkça görmedikçe, sana asla inanmayacağız!” dediler. Üstelik bunu, tövbe etmek için geldikleri bir yerde söylüyorlardı. Bunun üzerine, onları o müthiş sarsıntı yakalayınca, Mûsâ “Ey Rabb’im!” diye yalvardı, “Dileseydin, onları da beni de daha önce helâk edebilirdin. Bundan çok daha büyük günah işledikleri zaman bile onları affetmiştin; işte bu engin şefkat ve merhametine sığınarak sana yalvarıyorum, affet bizi Allah’ım! Aramızdaki bazı kendini bilmezlerin işlediği günahlar 
yüzünden hepimizi helâk mı edeceksin? Anlıyorum ki, bütün bunlar, aramızdaki ikiyüzlüleri ayıklamak üzere, herkese hak ettiği karşılığı vererek dilediğini saptırdığın, dilediğini de doğru yola ilettiğin çetin bir imtihânından başka bir şey değildir. Bizim 
biricik yardımcımız ve koruyucumuz Sensin; bizi bağışla, bize merhamet eyle yâ Rab! Sen ki, bağışlayanların en hayırlısısın!” (Araf/155)

Her ne kadar Franz Kafka’ya ait olduğu söylense de anonim bir söz olan; “beyinlerimiz savaşsın isterdim ama görüyorum ki, silahsızsınız bayım” sözünü her kim söylemişse söylemiş ama cuk diye oturmuş. Önce bunu teslim etmemiz gerekir.

Mevzumuz her zaman aramızda bir takım beyinsiz insanların da olduğu temasıdır. Bu kendini bilmez güruhun içinde bulunduğu topluma ya da topluluklara da zarar verdiği bir vakıadır. Bunlar tarih de olduğu gibi günümüzde de yanındakilerin helak olmasına sebep olur. İster aptal deyin, ister beyinsiz deyin her ne derseniz deyin saf gibi durduklarına sakın ha aldanmayın pimi çekilmemiş bir bomba gibi nerede ne zaman patlayacakları belli olmadığından bunlar dikkatle takip edilip önlem alınmalıdır.

Yukarıda geçen ayette de Hz. Musa veİsrailoğullarının Turi Sina dağında geçen olayda da kendini bilmez (beyinsiz) kişilerin bir kere değil, iki kere pot kırmalarına değinilir.

Fahreddin er-Râzî, ikinci ziyaret esnasında söz konusu yetmiş kişinin müthiş bir sarsıntıyla bayılıp düşmelerinin sebebine ilişkin olarak müfessirlerden şöyle bir bilgi aktarır: Mûsâ yetmiş kişiyi Tûr’a götürdü. Dağa yaklaştıklarında bütün dağı bir bulut sütunu kapladı. Mûsâ bu bulutun içine girdi; onun isteği üzerine diğerleri de bulutun içine girerek hep birlikte secde ettiler; Allah’ın Mûsâ’ya “şunları yap, şunları yapma…” gibi emirlerini ve yasaklarını duydular. Bulut çekilince, “Ey Mûsâ! Allah’ı apaçık görmedikçe sana inanmayacağız” dediler (Bakara 2/55). İşte bu yüzden onları sarsıntı çarptı (XV, 17). Bu olay kısmen Tevrat’ta da anlatılmakta, ancak orada olay ilk ziyaretin anlatıldığı bölümde geçmektedir (Çıkış, 24/ 15-18).

Hz. Mûsâ, muhtemelen kavmiyle birlikte yanındaki yetmiş kişinin de daha önce buzağı heykeline tapmak suretiyle ağır bir suç işlediklerini; ayrıca kendisinin, Tûr’daki ilk bulunuşu sırasında Allah’tan kendisini görmek istemesinin de bir kusur olduğunu dikkate alarak, “Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin” dedi.

Beyinsizler” diye çevirdiğimiz 155. âyetteki süfehâ’ kelimesi, “cahillik, ahmaklık, akılsızlık, beyinsizlik, kendini bilmez, malı boş yere harcama veya barbarlık, küstahlık” gibi anlamlara gelen sefeh kelimesinden sefîhin çoğuludur. Sefîh “akıllı, olgun ve ağır başlı davranışlarıyla uygar olduğunu gösteren kişi” anlamındaki halîmin, fıkıh dilinde ise “belli bir zihnî olgunluk düzeyine erişmiş kişi” mânasındaki reşîdin zıddıdır. Türkçe’de sefihin karşılığı olarak genellikle “akılsız, beyinsiz” deyimleri kullanılmaktadır. Âyette süfehâ’ kelimesiyle, buzağı heykeline taparak ahmak ve akılsız oldukları gibi tutum ve davranışlarıyla aynı zamanda küstah, hoyrat ve barbar olduklarını da ortaya koyanlar kastedilmiştir. Mûsâ’nın, “(Allahım!) İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin?” şeklindeki yakarışından, İsrâiloğulları arasında, kendisiyle birlikte, buzağıya tapmayan daha başka kimselerin de bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak Mûsâ, bunların söz konusu kötülüğü önlemek hususunda yeterince çaba harcamadıklarını düşündüğü için Cenâbı Hakk’a böyle bir yakarışta bulunmuş olmalıdır.

Bir de bildiğim böyle beyinsiz güruhun yani zihinleri tamamen kapalı olanların temel problemi, ağızlarının daima açık olması ve boş teneke gibi ses çıkarmalarıdır.

Şemsettin ÖZKAN

28.12.2021 KONYAALTI

KAYNAKLAR

1-kuran.diyanet.gov.tr

2-kuranmeali.com

3-kuran.diyanet.gov.tr (Tefsir Kuran Yolu alıntı)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir