(Toplumsal İlişkiler 701)
مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِؕ وَالَّذٖينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ
تَرٰيهُمْ رُكَّعاً سُجَّداً يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَاناًؗ سٖيمَاهُمْ فٖي وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِؕ ذٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرٰيةِۚۛ وَمَثَلُهُمْ فِي الْاِنْجٖيلِࣞۛ كَزَرْعٍ اَخْرَجَ شَطْـَٔهُ فَاٰزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوٰى عَلٰى سُوقِهٖ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغٖيظَ بِهِمُ الْكُفَّارَؕ وَعَدَ اللّٰهُ الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْراً عَظٖيماً
“Muhammed Allah’ın Elçisidir. Onun yanında yer alan Müslümanlar ise, inkârcılara karşı son derece kararlı ve çetin, birbirlerine karşı ise çok şefkatli ve merhametlidirler.
Onlar imanlarının sağlamlığı, prensiplerinin kesinliği, düşüncelerinin netliği sayesinde, kâfirlerin baskı ve dayatmaları karşısında çelik gibi sağlam dururlar. Onların, namazda bazen ruku edip eğilerek,
bazen secdeye kapanarak Allah’ın lütuf ve rızası için yalvardıklarını görürsün. Secde izindenoluşan nişanları, yüzlerinde
tevazu, şefkat, sevecenlik ışıltısı halinde parlamakta, ibadetin kazandırdığı güzellik, letâfet ve aydınlık, bütün tavır ve davranışlarında görülmektedir. Bu, onların Tevrat’ta anlatılan
nitelikleridir. İncil’deki nitelikleri ise şöyledir: Mümin, tıpkı filiz veren bir tohuma benzer ki, bu minicik filiz zamanla güçlenir, serpilir ve kökü üzerinde dimdik ayağa kalkar. Öyle ki, kendisini yetiştiren çiftçileri hayran bırakır. İşte Allah, her devirde böyle müminler yetiştirecektir ki, onlar sayesinde, mazlumlara kan kusturan inkârcıları çileden çıkarsın ve zulmün saltanatını, onların eliyle alaşağı etsin!İşte bu yetişmekte olan taptaze filizler var ya;
Allah, onlar arasından Kur’an’a yürekten inanan ve bu imana yaraşır güzel ve yararlı davranışlar gösterenlere, kendi katından bir bağışlama ve muhteşem bir ödül vaad etmiştir.” (Fetih/29)
Aşk deyince ne anlıyoruz? George Orwell’in çok güzel bir sözü vardır; “insan sevilmekten çok anlaşılmak istiyordu belki de.” Gerçekten insan hayatının birazı değil belki de çoğu yanlış anlaşılmakla geçiyor. Hz. Mevlana; “aşk aşk dedim et kemik anladınız, dost dost dedim post anladınız, Şems Şems dedim kaş göz anladınız, beni bir Şems anladı onu da yanlış anladınız,” der.
Üstat Sezai Karakoç ise meseleye yanlış anlamanın inanılmaz hafifliği niyetin bozukluğu ve kifayetsiz kalma noktasından yaklaşır: “Anlamak masraflı iştir; emek ister, gayret ister biraz da samimiyet ister. Yanlış anlamak kolaydır oysa, biraz kötü niyet, biraz da yetersizlik yeter.” Aşk gerçekten et kemik mi? Niye hep kötü niyet ve yetersizlik üstadın dediği gibi? Aşkın sevginin kaynağı Tanrı sevgisi bu işin neresinde? Niye hesaba katmıyorsun onu hiç? Asıl sevgi o değil midir? Öbür sevgiler o sevginin içinden doğmadı mı? Kalpleri asıl tatmin edecek sevgi Allah aşkı değil midir? Muhabbet, ilgi, alaka O’na yönelim değil midir? Onun aşkı herhalükarda sevinsek de üzülsek de, hastalansak da, ya da en zor durumda kalsak da, sığındığımız, yardım istediğimiz, imdat yarabbi dediğimiz sarmaşık gibi her yeri işgal etmiş, bitmeyen tükenmeyen aşk değil mi dostlar? Diğer sevgiler aşklar zaten bu büyük aşkı anlamak içindir ah bunu bir anlayabilsek.
Bu yüzden olsa gerek Hz. Mevlana; “beni çok özle! Bir daha bu kadar sevmeyecekler seni. Aşksız olma ki ölü olmayasın aşkta öl ki, diri kalasın” derken aşksızlığın bir facia olduğunun, susuzluğun çoraklığın asıl sebebi olduğunu enikonu anlatır.
Şemsettin ÖZKAN
22.05.2022 DOĞANŞEHİR
KAYNAKLAR
1-kuran.diyanet.gov.tr
2-kuranmeali.com
3-suskunduvar.com