AYNADA BİR YÜZÜN, KİMSELERE SÖYLEYEMEDİĞİN BİN HÜZÜN

Kızılırmak, Avanos/NEVŞEHİR


ِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللّٰهُ اِذْ اَخْرَجَهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ اِذْ هُمَا فِي الْغَارِ اِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِه۪ لَا تَحْزَنْ اِنَّ اللّٰهَ مَعَنَاۚ فَاَنْزَلَ اللّٰهُ سَك۪ينَتَهُ عَلَيْهِ وَاَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا السُّفْلٰىۜ وَكَلِمَةُ اللّٰهِ هِيَ الْعُلْيَاۜ وَاللّٰهُ عَز۪يزٌ حَك۪يمٌ 

“Siz peygambere yardımcı olmasanız da önemli değil. Nitekim inkârcılar onu, iki kişiden biri olarak yurdundan çıkardıklarında Allah ona yardım etmişti: Hani onlar mağaradaydılar; arkadaşına “Hüzünlenme! Allah bizimle beraberdir” diyordu. Derken Allah ona kendi katından bir güven duygusu indirdi, sizin göremediğiniz askerlerle onu destekledi ve inkârcıların sözünü değersiz hale getirdi. Allah’ın sözü ise en yücedir. Çünkü Allah mutlak galiptir, hikmet sahibidir.” (Tövbe suresi, 40. Ayeti)

          Hangi mevsimin rüzgârıdır bu aşk? Ne tarafa dönsem hüzün esiyor. Hüzün bulutları getiriyor bu esintiler. Dinlediğim ve sevdiğim tüm şarkılar ne hikmetse hep hüzün kokar. Neden hüzünlüdür bu şarkılar?  BBC’ den Greg Kot, Psikolojinin Sınırları adlı yayınında; hüzünlü müziklerin insanda ters etkiler yaratarak, insanın kendini daha iyi hissetmesini sağladığını, duygu yoğunluğu yüksek olan müziklerin beyindeki haz merkezini uyardığını yaptığı bir bilimsel araştırmayla ortaya koymuş.  Nesrin Asena, “Adım Hüzün” şiirine şöyle başlar:

Adım hüzün, soldurdular gül yüzüm
Geçmişte kalanlar yarınlarıma hüzün
Baharın adı yok, mevsimler hep güz
Babamın koyduğu adın hükmü yok
Adım hüzün…

           Bir zamanlar duvarlar, kamyonlar yazılarla doluydu. Haliyle hüzünlüydü yazılarda. Çünkü insanın adı hüzündü.

“Ne beklediğim yarınlar geldi, ne de yaşadığım dünler bitti.”

“Defolu sokakların, hüzünlü çocukları…” 

“Balıkta ağlar, haberi olmaz denizin.”

“Ah gece karartmışsın gözünü yine, belli hırpalayacaksın gönlümü iyice.”

“Dışımız günlük güneşlik, içimiz eylül eylül sonbahar.”

“Terk etmiyor bizi hüzün.”

“Bugün günlerden hüzün…”

“İyi mi geceler sahiden?”

          Hüzün; içsel duygulanım, gönül üzgünlüğü, iç kapanıklığı, üzüntü… Sadece bu mu hüzün? Bazen bir duvar yazısıdır hüzün, bazen bir kamyon yazısıdır. Bazen Mekke aristokrasisine meydan okuduğu için, evinden yurdundan çıkarılan, kendine suikast düzenlenen Allah’ın elçisi Hz. Muhammed’dir (s.a.v) hüzün.  Bazen de Allah rasülüne bir zarar gelecek, yılan onu sokacak diye gömleğini yırtıp mağaranın deliklerini tıkayan, tasalanıp, endişelere gark olan Hz. Ebubekir (r.a)’ dir, hüzün.

            Bazen Necip Fazıl’ın Kaldırımlarıdır, Sakarya Türküsüdür hüzün, bazen de “durun kalabalıklar durun, bu cadde çıkmaz sokak!” dediği, insanlığın kötü gidişatıdır hüzün. Bazen de şiirlerimde;

“Gökler çullanıverir de yeryüzüne

Nefesim çıkar iğne deliğinden

Bağdaş kuruverir de hüzün gönlüme

Ölüler geçit resmi yapar geceden”

derken gönlümden kalkmamacasına oturup, öylece kalakalmış, gitmeyen bir misafirdir sanki hüzün…

           Hüznün adresini veremem ama onu tanıyorum, biliyorum. Sesinden, siluetinden, gözlerinden tanırım. Ağlayan mülteci bir çocuğun sesinden, hayata küsmüş bir aşığın yanık türküsünden tanırım. Erdem Beyazıt’ın;    

   Kadınlar bilirim ülkeme ait
Yürekleri Akdeniz gibi geniş, soluğu Afrika gibi sıcak
Göğüsleri Çukurova gibi münbit
Dağ gibi otururlar evlerinde
Limanlar gemileri nasıl beklerse
Öyle beklerler erkeklerini
Yaslandın mı çınar gibidir onlar sardın mı umut gibi

Tarif ettiği,  Anadolu kadınından bilirim hüznü. Neşet Ertaş’ın;

“Ah yalan dünyada, yalan dünyada, yalandan yüzüme gülen dünyada” diyen türkülerinden, Muharrem Ertaş’ın Avşar bozlağından bilirim hüznü. Buhurizade Mustafa Itri’nin “Segah Tekbiri” ‘nden ve “salatı ümmiye” ‘sinden tanırım hüznü. Arif Nihat Asya’nın Bayrak ve Naat şiirinden bilirim. Bazen de Sinan’ın yaptığı bir köprüden, Camiden anlarım karşımda hüznün durduğunu. Bazen  “Al yazmalım Selvi Boylum”un, kavuşamayan buğulu gözlü Asya’sı ile İlyas’ıdır hüzün. Ve şimdilerde dizayn etmeye çalıştıkları kadın, erkek ve ailenin adıdır hüzün. Aşağıda “LEYLA’NIN PENCERELERİ”  şiirimde belirttiğim gibi, Leylalar pencerelerde yok şimdilerde, kapılar ardına kadar açık, sözde üstün ama mutlu değiller. Sahi Mecnunlar nerede? Mecnun’un esamesi dahi okunmuyor. Kırklara yedilere karışmış. Aileler tarumar olmuş:  Leyla’nın pencereleri
 Nedendir bilinmez
Sıkı sıkı kapalı bugün
Kapılar açık ardına kadar  
Kaçıyor hüzün
Dalıyor sokak aralarına
Duvarlar taş kesilmiş, suskun.
 
Leyla’nın şehrinde
Şimdilerde yok Mecnun
Sokak aralarına karışmış ölüm
Nefisler azmış bugün
Düştüm ardına bir gölge gibi
Senelerdir
Her önüme gelene sordum
Seni şehir şehir.
 
Leyla’nın semtinde
Pencereler sokağa düşercesine
Rüzgâr değil, gece yarıları
Vuran benim pencerene.
Ne zaman baksam resimlere
Geçip gitmiş yıllar
Kör pencereler
Sağır bana kapılar.
 
Leyla’nın ülkesinde
Çöl fırtınası at kişnemesi ve
Pencerelerde Leyla yok
Leyla’lar dışarda kayıp şimdi
Geceyi bölen makine sesleri
Duygusuz aşklar devri
Leyla’lar mutsuz şimdi
Kırklara yedilere
Karıştı Mecnun’lar
Leyla’nın pencereleri
Hep kapalı, Hep kapalı şimdi…

Aynada bir yüzüm, dillendirip söyleyemediğim bin hüznüm var.       Hangisini diyeyim? Doğu Türkistan’da yıllardır asimilasyona tâbi  tutulan Uygur kardeşlerimizi mi, yurtlarından göç ettirilen Suriyeli    İdlip’li mültecileri mi, “dünyanın neresinde bir Müslüman ısınamıyor   ise üşüyorum,” diye bize hüznü fısıldayan bir faili meçhul cinayete   kurban giden Hz. Şems’i mi? Hangisini söyleyeyim?  Biliyorum,          Hüznün nerede olduğunu, adresini falan soracaksınız bana. İnanın,    ben de bilmiyorum ikametgâhını. Bildiğim tek şey, hüzün her yerde.                

Şemsettin ÖZKAN  02.01.2020 KONYA                                                                                                                                                                                                           

KAYNAKLAR          

  • kuran.diyanet.gov.tr 
  • suskunduvar.com 
  • antoloji.com 
  •  haber7. com                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                     

AYNADA BİR YÜZÜN, KİMSELERE SÖYLEYEMEDİĞİN BİN HÜZÜN” için 1 yorum

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.